BU EN ÜST BÖLÜMDEKİ BAZI REKLAMLAR - Sayfamızın üstündeki zaman zaman görüntülenen Windows Internet Explorer'in kendi Reklamıdır.- SİTEMİZ DIŞI BİR UYGULAMADIR.
   
 
  HZ.MEVLÂNA
HZ.MEVLÂNA



Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.

Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

 Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.

Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'na bugünkü yerine defnedildi.

Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
 "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"
Hz. Mevlâna













Ne kadar zengin olsan ancak yiyebilecegin kadar yersin.
Denize testiyi daldırsan, alabilecegin kadar su alırsın, gerisi kalır.

- Hz. Mevlânâ -

MEVLANA'DAN SEÇME İFADELER

RUH:

* Beden ruh vasıtasıyla hareket eder, fakat siz ruhu göremezsiniz: Ruhu bedenin hareketleriyle bil.
Mesnevi IV-155

* Yoksul beden, ruh hareket edinceye kadar hareket etmez: Atlar ileri atılıncaya kadar heybe olduğu yerde durur.
Divan 14355

* Bil ki ruhlar okyanus, bedenler köpüklerdir.
Divan 33178

* Can, doğan kuşuna benzer, ten ona uzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır.
Mesnevi V- 2280

* Bedenin yüzüne bakma, o bozulup yok olur. Ruhun yüzüne bak ki o hoş ve sevimlidir!
Divan 1893

* Beden yumurtası içinde harika bir kuşsun sen -yumurtanın içinde kaldığın sürece uçamazsın.
Eğer beden kabuğunu kırarsan kanatlarını çırpacak ve ruhu kazanacaksın.
Divan 33567-68

* Ruh kuşum ne zaman kafesinden bahçeye uçacak?
Divan 33887

* Kafeste mahpus olan kuşun kurtulmak istememesi cahilliktendir.
Mesnevi I-1541

* Gökten, yerden nice sular çektin de vücudun böyle semirdi.
Fakat bu iğretidir. Az az sıkıştırmak gerek. Çünkü elde edilenin bırakılması lazım.
Yalnız, Allah'ın "Adem'e ruhumdan ruh üfürdüm" dediği varlık yok mu? O kalır işte, Sen de ruha bak, başkaları beyhudedir.
Fakat bu beyhude sözünü, cana, ruha nispetle söylüyorum, her şeyi sağlam bir surette yapan sanatkara, Allah'a nispetle değil ha!
Mesnevi VI-3592-3595

* Veliler şu sözü ciddiye almadan söylemediler: Arınmış kişilerin bedenleri tıpkı ruh gibi tamamen lekesizdir.
Onların sözleri, psişeleri, dış görünümleri -hepsi lekesiz mutlak ruh olmuştur.
Mesnevi I-2000-2001

EGO VE AKIL:

* Eğer egonun formunu bilmek istersen ey genç, cehennem ve onun yedi kapısının hakkında oku!
Mesnevi I-779

* Cehennem bu nefstir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti denizlerle eksilmez.
Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin harareti ve coşkunluğu azalmaz.
Mesnevi I-1375-76

* Kendini gören, kendini beğenen; birisinde bir suç gördü mü ...İçinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kafir nefsini görmez
Mesnevi I-3347-48

* Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliği, kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın kendinize gelin.
Allah gayreti pusudan çıkmaya görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
Mesnevi I-3416-17

* Duyusal ego Allah'a karşı kör ve sağırdır.
Mesnevi IV-235

* Hırsız gibi olan ego ve onun işleriyle ilgilenme. Rabbinin işi hariç herşey boştur, boş!
Mesnevi II-1063

* Akıl, iki çeşittir: Birincisi kazanılan akıldır; sen onu mektepteki çocuk gibi
Kitaptan, hocalardan, düşünceden, alışkanlıktan, kavramlardan, ve yeni ilimlerden öğrenirsin.
Aklın başkalarınınkinden daha büyük olur fakat edindiklerinin ağırlığıyla yorulursun.
Diğer akıl, Allah'ın ihsanıdır.  Onun kaynağı ruhtadır.
Gönülden bilgi pınarı fışkırdığında onun kaynağı ne bozulur, ne eskir ne de renk değiştirir.
Edinilmiş akıl dışarıdan eve akan bir ırmağa benzer.
Eğer yolu üzerinde bir engel olursa aciz kalır. Kendi içindeki pınarı ara sen!
Mesnevi IV- 1960-68

* Filozof entelektüel kavramlarla bağlıdır saf veli ise akıllarının Aklına tırmanır.
Akılların aklı özdür, senin aklınsa kabuk. Hayvanların mideleri sürekli kabuk ararlar.
Özü arayanlar kabuklardan binlerce kez tiksinmişlerdir; Allah'ın velilerinin gözünde yalnızca öz caizdir.
Aklın derisi yüzlerce deliller verirken Evrensel akıl nasıl olurda kesinlikten uzak bir adım atar?
Mesnevi III-2527-2530

* Akıllar arasındaki zıtlıkların farkında ol!
Biri dünyadan semaya uzanır, Güneş gibidir diğeri Venüs'ten veya kayan yıldızdan daha aşağıdır.
Kandil gibi titrek, sarhoş bir akıl olduğu gibi ateş kıvılcımı gibi bir akıl da vardır...
Cüzi akıl gözden düşmüş akıldır; dünya arzusu insanı asıl hedefinden yoksun bırakır.
Mesnevi V-  459-461 ve 463

FORM VE ANLAM:

* Manaya nispetle suret nedir? Çok zayıf, çok aciz.
Mesnevi I-3330

* Bil ki zahiri suret yok olur, fakat mana âlemi ebedidir, kalır.
Testinin suretiyle ne vakte dek oynayıp duracaksın? Testinin nakşından geç, ırmağa, suya yürü.
Sureti gördün ama manadan gafilsin. Akıllıysan sedeften inci seç, çıkar
Mesnevi II-1020-23

* İnsanlar ikincil / tali sebeplere bakıyorlar ve onların her şeyin kaynağı olduğunu sanıyorlar. Fakat velilere tali sebeplerin bir örtüden başka bir şey olmadığı ilham edildi.
Fihi Ma Fih 68/80

* Bu sebepler, görüşlere perdedir. Çünkü her göz, onun sanatını görmeye layık değildir.
Sebebi yırtacak bir göz gerek ki perdeleri kökünden çekip çıkarsın.
Mesnevi V-1551-52

* Görünen suret, gayb alemindeki surete delalet eder, o da başka bir gayb suretinden vücut bulmuştur.
Böylece bunları, görüşünün miktarınca ta üçüncü, dördüncü, onuncu surete kadar say dur!
Mesnevi IV-2888-89

* Münkirin delili ancak ve ancak şudur: Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum.
Hiç düşünmez ki nerede görünen bir şey varsa o gizli hikmetleri haber vermededir.
Mesnevi IV-2778-79

* O eşsiz, örneksiz Allah cennetten zıddı giderdi. Orada güneş de yoktur zıddı olan zemheri de.
Renklerin asılları renksizliktir...Savaşların asılları barışlardır.
Mesnevi VI-58-59

* Herkes bir yana yüzünü çevirmiştir fakat azizler yönleri olmayan yöne yüzlerini dönmüşlerdir
Mesnevi V-350

* Biçim mevcudiyete Biçimi olmayandan gelmiştir tıpkı dumanın ateşten gelişi gibi.
Mesnevi VI-3712

* Ruh kıblesi gizli olduğundan dolayı herkes yüzünü farklı bir yöne çevirdi .
Mesnevi V-319

* Biz yokuz. Varlıklarımız, fani suretle gösteren Vücud-u Mutlak olan sensin.
Biz umumiyetle aslanlarız ama bayrak üstüne resmedilmiş aslanlar! Onlar zaman zaman hareketleri, hamleleri rüzgardandır.
Mesnevi I-602-603

* Kesinlik için tali sebeplere bakan suretperesttir. İlk Sebebe bakan kimse Manayı temyiz eden nur olur.
Divan 25048

* Biçimler yakıt mana nur! -yoksa niçin diye soramazdın.
Eğer biçim biçimin hatırına olsaydı o zaman niçin "Niçin?" diye soruyorsun.
Öyleyse hikmet semanın zahiri biçimlerine izin vermezdi ve yerin sakinleri yalnızca onun için mevcut olurlardı.
Mesnevi IV-2994-95, 98

* Biçimi geç, addan uzaklaş. Ad ve Sanları terk et manaya yönel!
Mesnevi IV- 1285

İLİM:

* Dünyada tahsil ve kesb ile hasıl olan her ilim, ilm-i ebdandır; ve öldükten sonra hasıl olan ilim, ilm-i edyandır. Ene'l-Hakk ilmini bilmek, ilm-i ebdandır; ve ene'l-Hakk olmak, ilm-i edyandır. Nur-u çerağı ve ateşi görmek, ilm-i ebdandır; [ ateıte yanmak ilm-i edyandyr. Müşahededen ibaret olan her şey, ilm-i edyandır. Danişden ibaret olan her şey ilm-i ebdandır.] Muhakkak olan şey, müşahede ve rü'yettir. Baki hep ilimler, ilm-i hayaldir. Mesela mühendis tefekkür edip, medrese binasını hayal eyledi. Gerçi o fikir, doğru ve savabdır; fakat hayaldir. Medresenin binasını ikmal ettiği vakit hakikat olur.
Fihi Ma Fih 67. Fasıl

* Yoldaki bu işaret çölde her an kaybolan seyyahlar içindir
Birliğe ulaşanlar deruni gözleri ve ilahi lambaları haricinde bir şeye sahip değillerdir-Onlar işaretler ve yollardan kurtulmuşlardır.
Eğer birlik halindeki insanlar işaretlerden söz ediyorlarsa bunu hala çekişme içinde olanlar anlayabilsinler diye yaparlar.
Yeni doğan çocuğun babası onun aklı dünyayı algılasın diye bir takım belirsiz sesler çıkar.
Mesnevi II 3312-15

* Manevi inzivada rüyet yolunu bulmuş olanlar asla ilimlerin desteğini aramazlar.
Onlar ruhun cemalinin meftunu  olduklarından söylenti ve bilgiden yorgun düşerler
Rüyet bilgi üzerinde hakimdir. Halk arasında yaygın sözün sebebi de budur:
Borçlu olanlar öte dünyaya para görmeye hazırdırlar.
Mesnevi III 3856-59

VELİLER:
* Siz rasul olmadığınızdan Yolu takip edin! O zaman gün gelir bu çukurdan kurtulabilir ve yüksek makamlara ulaşabilirsiniz.
Sultan olmadığınızdan teba olun! Kaptan olmadığınızdan kendinize kendiniz dümen olmayın!
Mükemmel olmadığınızdan dükkan açmayın! Uysal olun ki kazanabilesiniz.
Metni okuyun, Sessiz ol! (VII-204) ve sessiz olun! Allah'ın dili olmadığınızdan kulak olun!
Mesnevi II-3453-56

* Yola rehbersiz giren iki günlük yolu yüzlerce yıl gidecek...
Üstadsız meslek edinen şehir ve kasabaların maskarası olur.
Mesnevi III-588,590

* Hak yolunda yalnız gitme, bu yol tehlikelerle doludur. Bu yolda, yol kesenler çoktur.
Senin tek bir canın var, canınsa düşmanı pek çok... üstelik içinde bulunan can düşmanını tanımıyor, ona can diyorsun, cihan adını takıyorsun. Bu dünyada senin gibi aptallar pek çoktur.
Rubai 737 : Şefik Can "Hz. Mevlana'dan Rubailer, Kültür Bak. Yay."

* Allah adamının eğitiminden geçen bir mürid saf ve arı bir ruha sahip olacaktır. Fakat sahtekar ve riyakar birinden eğitim gören ve bilgilenen biri tıpkı onun gibi, aşağılık, aciz, yetersiz, suratsız olacak belirsizlikler içinde ve tüm sağduyudan yoksun olacaktır.
Fihi Ma Fih 33/44

* Sen rezilliği, içinde ulaştığın her şeyi senden çalacak bir rezile mürit olmuşsun.
O, şeref kazanmamış ki sana nasıl kazandırsın? O, sana nur değil karanlık verecektir.
Gözleri iyileştiren kör bir adam gibi: bir parça bezden başka neyle senin gözlerini meshedecek?
Onda Allah'ın kokusu veya izi bile yok fakat hala Şit veya Adem gibilerden daha büyük olduĞunu iddia ediyor.
Şeytan onu kucaklamış da; "Bizler veliler hatta onların büyüklerindeniz" deyip duruyor.
O kimse dervişlerin dünyasından pek çok söz aşırır ki insanlar kendisini hakiki mürşit sansın
Konuşmalarında Beyazıd üzerine bile tartışır; Yezid bile ondan utanır.
Semanın ekmeğinden de tedarikinden de yoksundur: Allah ona bir kemik bile atmamıştır
Kapısında yıllarca asla gelmeyen bir yarının sözüne bağlanarak yüzlerce mürit toplanır durur
İnsanın deruni doğasına onun büyük ve küçük işlerinin görünmesi yıllar alır
Bu beden duvarının altında bir hazine mi yatıyor yoksa yılanlar, karıncalar ve canavarlar mı ikamet ediyor?
Sonunda onun bir hiç olduğu açığa çıkar, Hakk talibinin de yılları geçer: Bu bilgiden onun eline ne kazanç geçecek?
Mesnevi I 2265-68, 72-76, 79-82)

* Ruh Denizinde yüzmek yararsızdır: Tek kaçış Nuh'un gemisidir.
Rasullerin efendisi Muhammed "Ben bu Evrensel Okyanustaki gemiyim,
Veya hakiki iç görüşte hakiki vekilim."
Mesnevi IV-3357-3359

* Semaları istiyorsan İnsanın arkadaşı ol! Yoksa mavi gökleri hedefleme.
Divan 21291-21296

* Allah'ın Gölgesi senin bakıcın olduğunda fantezi ve onun gölgelerinden kurtulursun.
Allah'ın Gölgesi onun bu dünyaya karşı ölü ve Allah'a karşı canlı olan kuludur.
Onun eteklerine tutunur tutunmaz ahir zamanın eteğinden kurtulabilirsin
O, gölgesini nasıl da yaydı (XXV-45) - bu gölge Allah'ın Güneşinin nuruna götüren evliyanın bedenidir.
Mesnevi I-422-425

* Büyük velilerin sözleri yüzlerce farklı biçimde görünseler de Allah ve Yol bir iken nasıl olur da onların sözleri iki olabilir? Sözler farklı formda görünür fakat onlar manada birdir. Formda çeşitlilik vardır, anlamda ise hepsi uyumludur.
Mesela bir kral bir terziye elbise dikmesini emretse bir kişi ipi yapar, diğeri onları birbirine bağlar, bir diğeri elbiseyi dokur, bir diğeri koparır, bir diğeri iğneyi kullanır. Bu formların hepsi farklı ve çeşitlidir; fakat anlamda birleşir tek bir görevi icra eder.
Fihi Ma Fih 46/57-58

* Bez yıkayan iki arkadaşa bak: Dışarıdan çekişiyor görünürler.
Biri elbiseyi suya sokar fakat diğeri onları kurutur
Daha sonra ilki onları yeniden ıslatır sanki ikisi de birbirine aykırı işler görüyorlarmış gibi.
Fakat görünürde çekişiyor görününler kalpte birdirler ve tek bir görevi uyumla yerine getiriyorlardır.
Her rasul ve her velinin kendi ruhsal metodu vardır fakat bunlar Allah'a iletir: Hepsi birdirler
Mesnevi I-3082-86

* Kimdir Şeyh? Beyaz saçlı yaşlı adam. Bu saçın anlamını bil ey umudunu yitiren kişi!
Siyah saç benlik sahibi olandır. Bu benlikten tek bir saç dahi kalmamalı.
Benlikten hiçbir şey kalmadığında kişi "yaşlı adam"dır saçı siyah da kır da.
Siyah saç beşer doğasının sıfatıdır, saç ve sakalın değil.
İsa beşiğinde seslenmiş "Genç olmadan ben bir şeyhim ve yaşlıyım!" demişti
Eğer bir kişi beşeri sıfatlarının sadece bir kaçından kurtulmuşsa o şeyh değildir o orta yaşlı bir adamdır.
Tek bir siyah saç kalmadığında, beşeri sıfatlar kalmadığında o şeyhtir ve Allah tarafından kabul edilmiştir.
Mesnevi III-1790-96

* Şeyh aklıyla "yaşlıdır" saçının veya sakalının beyazlığıyla değil.
Kim İblis'den daha yaşlı olabilir ki -fakat eğer birisinde akıl yoksa o bir hiçtir...
Sahtekar kanıt hariç hiçbir şey bilmez yolda zahiri işaretler arar durur.
Allah aşkına biz "hastalıklarından iyileşmek istersen bir şeyh seç" dedik
Taklitçinin örtüsünden kurtulduğunda kişi eşyayı Allah nuruyla görür
Onun kanıtsız veya izahsız saf nuru kabuğu açar ve öze girerse kişi yalnızca o zaman zahiri, hakiki ve yalanın mührünün aynı olduğunu görür - o kişi torbanın içindekini nasıl bilebilir?...
Aklın yaşlısı olmaya çabala, Evrensel Akıl gibi olmaya, ki içi göresin.
Mesnevi IV-2163-64, 67-71, 78

* İnisiyasyon için elini şeyhten başkasına emanet etme, zira yalnız şeyhin eli Allah tarafından himaye edilmiştir.
Aklının yaşlı adamı (şeyh kastediliyor) egoya komşu olmak için çocukluk yapmay alışmıştır görünürse sıfır da olsa bu bir örtüdür.
Aklını mükemmel şeyhin Aklına yoldaş kıl ki aklın kötü alışkanlıklarından dönebilsin...
Elini şeyhin eline verdiğinde bilen ve saygıdeğer hikmetli kişi, ki o zamanın irsal olmuşudur ey mürid onda rasulün nuru yansır.
O zaman sen Hudaybiye'desin ve rasule yemin eden sahabilerin yoldaşısın.
Mesnevi V-736-738, 41-43

* Kur'an-ı Mecid bir arûs-ı zîbâ gibidir. Örtüsünü açan kimseye yüzünü göstermez. Ey Kur'an'dan bahs eden kimse! Sana bir zevk ve keşf hasıl olmaması, ondandır ki, sen onun örtüsünü açtın, o seni reddeyledi; ve sana mekr edip, yüzünü çirkin gösterdi; ben o mahbub değilim, dedi.
Hz. Kur'an, her ne suretle isterse görünmeğe kadirdir; fakat örtüsünü çekmeyip, rızasını talep eyler ve O'nun rızasına sebep olan şeye sa'y eylersen, sen O'nun örtüsünü çekmeksizin, O sana yüzünü gösterir. Ehl-i Hakk'ı talep et; zira Cenab-ı Hakk (Fecir, 89/29,30) "Haydi gir kullarımın içine. Gir cennetime."] buyurmuştur. Hakk Teala herkese söylemez. Nitekim dünya padişahları, her bir çulhaya söz söylemezler. Halkı padişaha isal için bir vezir ve naib nasb etmişlerdir. Hakk Teala Hazretleri dahi, Hak talebinde bulunan her bir kimsenin, onun kapısına gitmesi için, bir bende intihab buyurdu; ve enbiya ve evliya dahi, bunun için gelmişlerdir. Zira Hakk'a onlardan maada yol yoktur.
Fihi Ma Fih, 68. Fasıl

PRATİKLER:

* Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse, Hakk yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı. Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, günahdan sakınma bunların hepsi yolun başıdır. Hakk yolcusu aldandı da, bunları varacağı yer sandı.
Rubai 465

* Ey Hakk yolunun yolcusu! Eğer sende bu yolun tutkusu varsa, senin başında da bu kapının, bu dergahın sevgisi bulunuyorsa, Hakk ehlinin açtığı iman ve sevgi kapılarının anahtarı nedir? Biliyor musun? o "La ilahe illallah" kelimesini çokça, hoşça söylemektir."
Rubai 468

* Sevgi, düşünce ve manadan ibaret olsaydı senin oruç ve namazın zahiri suretleri de kalmaz, yok olurdu.
Dostların birbirlerine armağan sunmaları, dostluğa nazaran ancak görünüşe ait şeylerdir.
Fakat bu suretlerle o armağanlar, gönüllerde gizli bulunan sevgilere şahadet eder.
Çünkü ey ulu kişi, zahiri iyilikler gizli sevgilere şahittir
Şahidin de bazen doğrucu, bazen yalancı olur. Sarhoş bazen şaraptan olur bazen ayrandan!
Mesnevi I.-2625-28

* Eğer yol bilmezsen eşeğin (nefs) dileğine aykırı hareket et; doğru yol o aykırı yoldur
Mesnevi I-2955



 

Hz. MEVLÂNA'dan ÖZLÜ SÖZLER

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol,
tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.


Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

"Gene gel! gene gel! her ne isen gene gel!
Kafirsen, atese tapıyorsan, puta tapıyorsan da, gene gel,
Bu bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değil,
Yüz kere tövbeni bozmuşsan da gene gel!"
Hz. Mevlana

Mevlana'nın 7 Öğüdü:

"Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
 Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
 Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
 Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
 Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
 Hoş görülükte deniz gibi ol,
 Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."
                                             Hz. Mevlana



Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin,
Gül düşünür, gülüstan olursun,
Diken düşünür, dikenlik olursun...

                                                        Mevlana Celaleddin Rumi
 

Mevlana´dan İnciler

Sermâyesi kanaat olan kişinin; her yaptığı iş, tâ’at olur, ibâdet sayılır. Onun yemesi, içmesi, uyuması, Hakk’ın emrini tutması, yerine getirmesi içindir.
 
 
 
Sakın Hak’tan başkasını dost edinme! Çünkü halkın dostu olmak, halkın gözüne girmek ömürsüzdür, ancak yarım saat sürer.

 

 

Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu?
Vefâsı var mı? Ası ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefâlıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say!
 
O, senin övgünden, saydığın meziyetlerden daha üstün bir kişidir.

 

 

Şöhret âfettir; şöhret peşinde koşmak, iyi tanınmak için uğraşmak, insanlığa yakışmaz.
 
Eğer sen hakikati, aşk incisini arıyorsan, görünüşten kurtulman, deniz dalman, derinliklere inmen gerek! Yoksa şöhret, gösteriş, deniz kıyısına düşen köpüktür.

 

 

Kötü huy kılavuzun oldukça mutlu olacağım sanma! Sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömürse kısadır. Korkarım ki, sen bu uykudan uyanınca gündüz olur.

 

 

Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça, bir habbesin, bir zerresin fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin! Bütün insanlarda aynı ruh vardır, ama hepsinde de aynı yağ bulunmaktadır. Dünya da çeşitli diller, çeşitli lügatler var, fakat hepsinin da anlamı birdir, çeşitli kaplara konan sular, kaplar birleşirler, bir su hâlinde akarlar. Tevhidin ne demek olduğunu anlar da, birliğe erersen, gönülden sözü, mânâsız düşünceleri söküp atarsan, can, mânâ gözü açık olanlara haberler gönderir, onlara gerçekleri söyler.

Sende bulunan beş duygu ışığını, gönül nuruyla aydınlat. Duyguları beş vakit namaz gibi bil. Gönlünse yedi âyetten ibâret olan Fatiha Sûresi’ne benzer.
 
Her sabah göklerden bir ses gelir, gönlünden dünya sevgisini atabilirsen o sesi duyar, hakikat yolunun izini bulur, yol alır gidersin.

 

 

Gel, gel, daha yakın gel, bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gidecek? Madem ki sen, bensin, ben de senim. Artık bu senlik ve benlik nedir?
Biz Hakk’ın nuruyuz, Hakk’ın aynasıyız. Şu halde kendi kendimizle, birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz? Bir aydınlık bir aydınlıktan neden böyle kaçıyor?
Biz hepimiz, bütün insanlar, tek bir vücut halinde olgun bir insanın varlığında toplanmış gibiyiz. Fakat neden böyle şaşıyız?
 
Aynı vücudun birer uzvu olduğumuz halde neden zenginler, yoksulları böyle hor görürler? Aynı vücutta bulunan sağ el, ne diye sol elini hor görür? Her ikisi de madem senin elindir, aynı tende uğurlu ne demek, uğursuz.

 

 

Mânâların aşk burakı, aklımı da, gönlümü de aldı, götürdü.”Nereye götürdü?” diye den bana sor. Aklımı da, gönlümü de senin bilmediğin o tarafa, ötelere götürdü. Ben öyle bir revâka, öyle bir kemer altına ulaştım ki, orada ne ay gördüm, ne de gök.
 
Öyle bir dünyaya eriştim ki, orada dünya da, dünyalıktan çıkar, dünyalığını kaybeder.

 

 

Mutlu olmanın sırrını Peygamber Efendimiz’den öğren de, Allah sana ne verirse ona razı ol. Başına gelen derde, balaya razı olur da, ses çıkarmazsan, o anda hemen sana cennet kapısı açılır. Eğer gam elçisi sana gelirse, tanıdık bir dost gibi karşıla, onu kucakla.
 
Zaten o sana yabancı değildir, onunla aşinalığın vardır. Sevgiliden gelen cefaya karşı sakın suratını asma, onu neşe ile karşıla, merhaba, hoş geldin de. Onu güler yüzle, tatlı sözle karşıla ki gönül alıcı o eşsiz varlık hoşa gitmeyen çarşafını üstünden atsın da güzelliği ortaya çıksın.

 

 

Ey benim canım, şu toprak perdesinin ötesinde, gizli bir zevk, gizli bir mutlu yalayış vardır. Her şeyi gizleyen bu örtünün altında, yüzlerce güzel Yusuflar vardır. Bu ten, bu görünen beden ortadan gidince, asıl varlığın olan ruhun kalkar.
Ey sonsuz olan ruh, ey fani olan ten! Bu halin nasıl olduğunu anlamak istersen, her gece kendine bak. Uykuya dalınca tenin ölmüş gibidir. Ruhunsa cennet bahçelerine kanat çırpmaktadır.

 

 

Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durursun! Nihayet bu pişmanlığa da daha ziyade pişman olursun! Ömrünün yarısı perişanlıkla geçer, öbür yarısı da pişmanlıkla heder olur gider! Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de, daha iyi bir hâl,
 
daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!

 

 

Köpeklerin ağzı deydi diye deniz kirlenmez.

Şu tenimiz ruhumuzun bir köşküdür. Orası bir tepe, bit yıkık yer değildir. Ruhumuz bizim biricik dostumuz, yârimizdir. O, bize hiçbir zaman yabancı olmaz. Gönül yolu, korkunç bir çölden geçer. Yürekli bir er, Rüstem gibi bir yiğit olmayan oraya nasıl varabilir?
 
Oraya varacak kişi, bir pehlivan gibi hasmını yere vuran, çeşitli gıdalarla bedenini besleyen, kuvvetli, güçlü kişi değildir. Oraya varacak kişi, nefsini yenen, kendi benliğini yıkıp alt eden, dünya âşığı değil, Allah âşığı olan kişidir. Böyle bir kişinin bedeni mezara girince; mezarın toprağı ile örtülünce, o bedenden tohum nasıl başverir yücelirse, tıpkı onun fini Hak tarafından kabul edilmiş ağacı yükselir, boy atar. Nurlu bir gönül erinden başka, o nura âşık olan kimdir? Aşk mumu, pervanenin gönlünden başka neyi yakar?

 


 
kaynak: www.zamandayolculuk.com
Sn. Çetin BAL'a katkılarından dolayı teşekkürler


 

www.ahmetayvaz.tr.gg > OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI > www.ayvazahmet.tr.gg
 
TÜRK-İSLÂM ÜLKÜSÜ; Varlık olan Türklük ile, değer olan İslâmın bir birine vuslatıdır, kaynaşarak et ile tırnak misâli oluşlarıdır. Varlık ifade eden Türk`lüğün , değer olan İslâma muhabbetidir
* * *
OĞUL! Eşref-i mâhlük olduğunun şuurundan hareketle, Cenab-ı Hakk`ın nizamını yeryüzünde hakim kılmak gibi yüce bir idealin gerçekleşebilmesi uğruna,bin yıldır İ`LA-YI KELİMETULLAH ÇİZGİSİNDE, maddi ve manevi bütün imkânlarını seferber eden YÜCE TÜRK MİLLETİNİN şerefli bir ferdi olduğunu unutma!
Üstad ORHAN KILIÇOĞLU

* * *
ARVASİ HOCA`NIN FİKİR VE ESERLERİNDEN FAYDALANMAK, O`NU REHBER EDİNMEK HER TÜRK GENCİNİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ OLMALIDIR.
Son yıllarda ihmal edilen ülkücü gençlik en Kısa zamanda yeni bir hamle yeni bir şevk ve aşkla; ZİYÂ GÖKALP, ATATÜRK, A.TÜRKEŞ, NİHAL ATSIZ, S. AHMED ARVASİ, NECDET SEVİNÇ`İN fikir ve görüşlerinin karıldığı harmanlardan beslenerek gelişip, olgunlaşıp, kamilleşerek, GÖNLÜNDE TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ, DİLİN DE TURAN TÜRKÜSÜYLE YENİDEN BİR ERGENEKON DESTANI YAZMAYI İMANININ RÜKNÜ BELLEMELİDİR…

Üstad ORHAN KILIÇOĞLU
Facebook beğen
 
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!! ATATÜRK
 
ALPARSLAN TÜRKEŞ SÖZLERİ
Başbuğ Alparslan Türkeş in özlü sözleri, Ülkücülük , Türk Dünyası ve İslamiyet hakkındaki özlü sözlerini okuyabilirsiniz...
*********************
İdealler yıldızlar gibidir.
Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz..

Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler
tarafından kazanılamaz.

Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgâr tayin eder...

Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

Biz aziz milletimize müreffah, kuvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz; kendimizi millete adıyoruz.Ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.

Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.


İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.

Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.

Milletler arasındaki mücadele şuurundan mahrum olan toplumlar başkasının boyunduruğu altına düşerler.

Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil, ahlâk ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Bu şerefli mücadeleye Türk milletini davet ederim.

Toprak bütünlüğümüzü devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef alan hainlere karşı Türk Milleti olarak ayağa kalkmalıyız.

Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."

Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

Türk milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunması duygusu ve iradesinin, şuurunun bir ifadesidir.

Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

Türkiye'nin yükselişi ithal fikirle olmaz. Hiç bir yabancı, Türkün menfaatlerini Türk Milletinin kendisi kadar düşünemez.

TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. ATATÜRK
 
"BİR KIZ ÖĞRENCİYİ BAŞINI ÖRTTÜĞÜ İÇİN TAHSİL HAKKINDA MAHRUM ETMEK İSTİKLAL SAVAŞI BAŞLARINDA VE MARAŞ'TA , DÜŞMANLAR TARAFINDAN BAŞÖRTÜSÜ ÇEKİLİP DÜŞÜRÜLDÜĞÜ İÇİN BAŞLAYAN MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR."
NECİP FAZIL KISAKÜREK
* * *

Zafer ülkü kaynağının çeşmesidir,
Zafer gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler, selam sizlere,
Uzaktan dertleşenler, selam sizlere.

Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...
H.Nihal Atsız
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ATATÜRK
 
Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türküm; Bu ad her ünvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti bir bölünmez bütündür.
Ziya Gökâlp
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır. ATATÜRK
 
Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır...

S.Ahmet Arvasi

BU DAVA ÖZÜDÜR İSLAMİYET'İN
BU DAVA GÜNEŞİ, MAZLUM MİLLETİN,
BU DAVA, HERŞEYDEN, HERŞEYDEN ÇETİN,
BU YOLDA DERT, HÜZÜN, GURBET BİZİMDİR.
S.Ahmet Arvasi

16 yaşında ilk şiirlerden biri olan `Ne Gam`, iyi bir başlangıç

Ne gam, varsın dizlerim koşa koşa yorulsun,
Saadetin, dâvanın, gerçek aşkın peşinde...
Boş hayaller kül olup rüzgârlarda savrulsun,
Yaban gülleri gibi solsun çöl güneşinde.
S.Ahmet Arvasi

Henüz 17 yaşındaki bir delikanlının `Özleyiş` şiiri, ecdadına âşık bir delikanlının eski muhteşem çağlara olan hasretini dile getiriyor:

Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı ced?
Şimdi Hazar uzaktan feryadımı dinliyor,
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed?
Kıbrıs`ın ayrılışı derd oldu içimizde,
Barbaros`un sesini kaybettik Akdeniz`de,
Adalar yabancı da, dinmez derleri bizde,
Balkan`ımız vatandan ayrıldı mı nihayet?
S.Ahmet Arvasi
 
SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 107066 ziyaretçi kişi burdaydı!
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. CÜZ:21 // AHZÂB SÜRESİ: 33 / 23.ÂYET Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol