BU EN ÜST BÖLÜMDEKİ BAZI REKLAMLAR - Sayfamızın üstündeki zaman zaman görüntülenen Windows Internet Explorer'in kendi Reklamıdır.- SİTEMİZ DIŞI BİR UYGULAMADIR.
   
 
  OZAN GARİP AYATA



OZAN GARİP AYATA



OZAN GARİP AYATA
1948 YILINDA BAYBURT İLİNİN MERKEZ KİTRE KÖYÜNDE DÜNYA'YA GELDİ. İLKOKULU KÖYÜNDE BİTİRDİKTEN SONRA 1961 YILINDA TRABZON'a  YERLEŞTİ. MADDİ İMKANSIZLIKLAR YÜZÜNDEN ORTA OKULU İKİ YIL OKUYUP 1963'ten 1968'e KADAR SERBEST OLARAK ÇALIŞTI. 

 

   İLKOKUL YILLARINDAN BERİ ŞİİRLERE OLAN İLGİSİ İLE  TÜRK HALK OZANI AŞIK VEYSEL(25-10-1894 / 21-03-1973)  GİBİ  DEĞERLİ HALK  AŞIĞININ YANINDA 1963 YILINDA 15-16 YAŞLARINDA 7.5 AY DERS ALMIŞTIR. O GÜNLERDE AŞIK VEYSEL'in AYLARCA SAZINI VE BUGÜNLERE SÖZÜNÜ TAŞIYAN YAŞAYAN BİR KAÇ KİŞİDEN  BİRİDİR. 

   AŞIK GÜLİSTAN ÇOBANOĞLU(1900-1972) , Oğlu  AŞIK MURAT ÇOBANOĞLU, AŞIK ŞEREF TAŞLIOVA, AŞIK REYHANİ (1932 - 10 Aralık 2006) ,GİBİ BÜYÜK ÜSTADLARLA YILLARCA İSTİŞARELER YAPMIŞTIR.( İki âyet-i kerime meali:
(Onlar [iyiler] işlerini aralarında istişare ederler.) [Şura 38]
(Yapacağın işi önce arkadaşlarınla istişare et.) [Al-i İmran 159]
 )   

1968 YILINDA ASKERE GİTTİ. 1980 YILINDA KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ'nde MEMUR OLARAK GÖREVE BAŞLADI. 1989'da BURSA  ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ'nde de  BİR SÜRE ÇALIŞTI. 
TRABZON'u ve OKUMAYI ÇOK SEVDİĞİNDEN TAYİN İLE KÜLTÜR BAKANLIĞI TRABZON İL KÜLTÜR MÜDÜRLÜĞÜNE ATANDI.
    OZAN GARİP AYATA HOCAMIZIN EN FARKLI VE YENEKLİ GÜZEL ÖZELLİKLERİNDEN BİRİDE; YAZMIŞ OLDUĞU YÜZLERCE ŞİİRLERİNİN TAMAMINA YAKININI EZBERE OKUMASIDIR.
   ULUSAL VE YEREL TV KANALLARINDA SAYISIZ PROGRAMLARA KATILMIŞTIR. ÜLKE GENELİNDE ŞİİR DALINDA BİRÇOK BİRİNCİLİKLERİ VARDIR. ZAMAN İÇERSİNDE RAHMETLİ TÜRKEŞ'le TANIŞIP, YAKLAŞIK 2.5 SAAT BAŞ BAŞA SOHBETİNDEN SONRA FİKİRLERİNDE DAHA DA VATAN MİLLET SEVGİSİ OLUŞMUŞTUR.
      OZAN GARİP AYATA ŞUAN İLERLEYEN YAŞINA RAĞMEN BİR DELİKANLI GİBİ PRATİK VE YÜREĞİNDEKİ İNSAN SEVGİSİ İLE   TRABZON MOLOZ'da " ŞİİR BABA " BALIK- MEYVE-SEBZE TEZGÂHINDA  TİCARETLE UĞRAŞIYOR...



KOCA VEYSEL

YAĞMUR OLUP YAĞDIN SEN SEMALARDAN
GÜNEŞ OLUP DOĞDUN SEN UFUKLARDAN
HABER VERDİN GELECEK MUTLU YILLARDAN
GÖNÜLLER İLACI BAŞ TACI VEYSEL.


YUNUS'TAN BU YANA GEÇEN ZAMANDAN
SEVGİYİ İŞLEDİN İÇTEN İMANDAN
HEP KAÇINDIN FİTNE YALANDAN
BIRAKTIN GEMİNİ GÖÇTÜN LİMANDAN.


TOPRAĞI İŞLERDİN BİR GERGEF GİBİ
SENİ HATIRLIYOR BİR KARIŞ SEBİ
KİMİLERİ GÖRDÜ SENİ BİR NESEB GİBİ
GÖNÜLLER İLACI BAŞ TACI VEYSEL.


GÖÇ İLE BAŞLADI BÜTÜN DERTLERİN
HEBA OLMAYACAK O EMEKLERİN
SENİ HEP ANACAK TOPLUM FERTLERİN
YİRMİNCİ ASIRIN GÜLÜ VEYSEL'İM.


DOSTUNU ARADIN TOPRAĞI BULDUN
HUZURSUZ OLUNCA SAÇINI YOLDUN
ŞU YALAN DÜNYADA NA MURAT OLDUN
GÖNÜLLER İNCİSİ BAŞ TACI VEYSEL.


MIZRABIN ÇÜRÜYÜP TELLER PAS TUTTU
ÖLÜMÜNE DUYAN GÜLLER YAS TUTTU
SENİ SEVENLERİN SANMA UNUTTU
GÖNÜLLER SULTANI BAŞ TACI VEYSEL.


BU GARİP TE SENDEN DERS ALDI
O GÜZEL SÖZLERİN ŞEKERDİ BALDI
SENDEN TEK SERMAYEM HATIRAN KALDI
REHBERİM IŞIĞIM EY KOCA VEYSEL.


YAZAN: OZAN GARİP AYATA
( 
"GÖNÜLDEN SESLER" 1. KİTABINDAN )



OZANIM

SEVDA TÜRKÜLERİ GELİR DİLİNDEN
VATANIMIN GONCASINDAN GÜLÜNDEN
HASRET ESTİRİYOR GURBET ELİNDEN
SEVENLERİN DERT ORTAĞI OZANIM.


GÖNLÜNDE DOLUDUR İNSAN SEVGİSİ
ONA BU GÜZELLİK ALLAH VERGİSİ
MAHŞERDE AÇILIR ONUN SERGİSİ
GÖNÜLDEN GÖNÜLE GEZER OZANIM.


GURBET ELİ MESKEN TUTMUŞ KENDİNİ
YENİLMİŞTİR ŞU HAYATIN FENDİNE
MADDİYATI DERT EDİNMEZ KENDİNE
MANA DERYASINDA GEZER OZANIM.


GÜLLER AÇAR MIZRABININ TELİNDEN
BALLAR DÖKER DUDAĞINDAN DİLİNDEN
DERSİNİ ALMIŞTIR ELBET EHLİNDEN
SEVGİ DERYASINDA YÜZER OZANIM.


GELİN KIZLAR YOLLARINI GÖZLÜYOR
HOŞ SOHBETLER OZANIMI ÖZLÜYOR
HER SOHBETTE OZAN YİNE SAZ DİYOR
SEVGİYİ GÖNÜLDEN YAZAR OZANIM.


BAYRAK DALGALANSA YÜREKTEN COŞAR
ATATÜRK SEVGİSİ İÇİNDE YAŞAR
YURT İÇİN OZANIM DESTANLAR KOŞAR
ÂTİYİ ÖNCEDEN SEZER OZANIM.


YAŞADIKÇA SAZI DÜŞMEZ ELİNDEN
ÖYKÜ DEYİŞLERİ HALKIN DİLİNDEN
SEVDA AKAR GÖZLERİNİN SELİNDEN
HAKKIN DERYASINDA GEZER OZANIM.


DÜNYA LİMAN OLMUŞ BEDENİ GEMİ
YOL ALMAZ UMMANDA KIRIK DÜMENİ
ARAMAZ OLURSA CANDAN SEVENİ
BİR GÜN TATLI CANDAN BEZER OZANIM.


GARİBİM SEVDALAR BENİM ÖZÜMDE
DÜNYA MALI YOKTUR ARTIK GÖZÜMDE
YİĞİT OLAN DURMALIDIR SÖZÜNDE
SIRALAYIP DERTLERİNİ DİZER OZANIM.

YAZAN: OZAN GARİP AYATA
 ( "BU ŞEHİR" 2. KİTABINDAN )


OZAN GARİP AYATA'nın  HER KELİMESİ KENDİ KALEMİNDEN YAZI DİZİSİ

1.BÖLÜM
------------

HALK OZANLARI 


  
Geçmişten geleceğe uzanan zaman köprülerinin kurucuları Elbette halk ozanlarıdır. Ozanlar tahsilleriyle değil becerileriyle değerlendirilir. Dünya kurulalı beri Devlet adamları Halk ozanlarının çalıp söylemiş olduğu eserlerinden her daim yararlanmışlardır. Ozanların vermiş olduğu mesajlar her daim geleceğe ışık tutmuştur.
   Ellili(1950) yıllarda içimize düşen kor ateşleri söndürmek için çeşitli arayışlar içine düşmüşüz; Altmışlı(1960) yıllarda amaçımıza ulaşarak usta çırak ilişkilerine önem veren güzel insanlar tanıdım. Onlardan aldığım icazetler bana öz güvenimi kazanmama vesile olmuştur. Elli yılı aşkın bir zaman içerisinde çok güzel insanlar tanıdım. Dede Korkut şenliklerinin yapıldığı iç Karadeniz kenti Bayburt'ta da güzel insanlar tanıdım. Bulgaristan ve Türki devletlerinden Konuk olarak çağrılan, Yazar ve Şair kardeşlerimizi tanımak benim için avantaj olmuştur. Onların yüreklerindeki insan sevgisini, haksızlığa isyanlarını duydukça her daim bir şair olarak göysüm kabarmış. Mert ve babacan insanların yok olmadığına inanmışımdır. Elli yıllık bir dönemi kapsayan edebi fikirlerimi hep doğrudan yana işlemişim, övgüye değer devlet büyüklerinin haricinde kişisel şiirlere pek önem vermedim, vermekte istemem.
   Edebi yönü olan kardeşlerime tabiiki bizimde diyeceklerimiz olacaktır. 
Değerli Kardeşlerim; taraf tutup toplumda değeri olmayan insanlara metiye yazmaktan kaçının. Yalakalıklara gönül kapınızı kapatın. Çünkü halk şairlerine ve halk ozanlarına yalakalık yakışmaz. Duygularını tarafsız yazmayan insanların bir gün gelir esemeleri yok olmaya yüz tutar.
Şu an altmış yılı aşkın hayatımda çok güzel olaylar yaşadım. En son yaşadığım bir olaydan bahsetmek isterim; İki genç kardeşim Pırıl Pırıl gözler, her daim gülen yüzler. Gelecek vaad eden tavırları beni çok mutlu ediyor. Ahmet Ayvaz, Keramettin Ünver. Bu iki genç kardeşim Halk edebiyatının mirasçıları olarak benim gönlümde yerlerini almıştır durumdalar. Geleceğe umutla bakan bu kardeşlerimiz halk edebiyatına büyük eserler vereceğine gönülden inanmaktayım. Halk edebiyatı yaşarsa Şarkı ve Türkülerde yaşar.

YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
19-07-2010 / SAAT:17:18 


2.BÖLÜM
------------

ŞİİRİN KERAMETİ

   Sevgili okuyucular, Şiir denince akla gelen ilk sözçük sevgi kelimesidir. Her insan şiir yazamaz fakat her insan duygu yüklüdür. Kimi insan duygularını dışa vuramaz, duygusunu dışa vuranlar biraz çaba gösterirse sonunda mutlaka şiir denen güzel sözcüğü kullanma yeteneğine sahip olurlar.
   Şiir kelimelerin damlayarak meydana getirdikleri duygu yüklü satırlardan oluşan bir olgudur. Her yazılan şiir olamaz, şiir yazılınca mutlaka okunur. Şiir okuyan güzel insanların okudukları dizelerde kendilerine ait bölümleri ararlar. Eğer bu bölümleri bulamazlarsa şiir diye yazılan yazılar nesirden öteye gitmez. Her insan çocukluğunda geniş hayeller kurarak büyümeye çalışır. Zaman ilerledikçe duygularının yoğunluğa , kağıt üzerinde belirmeye başlar. İlk denemeler başarısız olsada ilerleyen günlerde duygular kalıplaşmaya başlar. Şair adayımız arayış içinde olup güzelin güzelini aramaya başlar. Yazdığı dizelerdeki olumsuzluklar bariz bir şekilde görünmeye başlayınca; adayımız kendini geçmişteki şairlerin kitaplarının içinde bulur. Kitaplarla buluşan şair kardeşim bir yerde yanlış yaptığının farkına varır. En kısa zamanda yanlışlığını düzelterek kendini kitap okumaya adamak zorunda kalır. Çok kitap okuyan bir şairin ufku genişler, yüreği genişler. O yürekteki sevgisi bütün yaratılmışları sevme fırsatını yakalayarak dünyayı beşinci boyuttan seyretmesini sağlar. 
   Değerli şiir sevdalıları ve şiir yazanlar sevgilerin ve üzüntülerin paylaşıldığı bir toplumda mutluluklar arşa dayanır. Şairin her tanıştığı güzel insanı gönül bahçesine mihman(misafir) ettiğini biliyormuydunuz. Şair duygu ve düşüncelerini hiç kimsenin egomanyası altına tutmaz; eğer tutarsa o şair halkın değil kişilerin ve şahsi düşüncelerin şairi olur. Bu davranışlar o zatta kötü irtibalar bırakır. Onun için şairler kişilerin değil halkın şairi olmalıdır.


YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
21-07-2010 / SAAT:12:27


3.BÖLÜM
------------

TİCARET AHLAKI

   Mesleğimiz itibarı ile duygu ve düşüncelerimi belirtmeyi mecburi hissediyorum. Günlük yaşantımızda çeşitli olaylarla karşılaşıyoruz.
   Müşteri varki Teslimiyatçı, müşteri varki her elini dokunduğu yeri yıkıp geçiriyor. O insana bir şeyi anlatmak mümkün olmuyor... ya kavga edersin yada Tezgâhındaki mallarının dağılıp harap olmasını seyreder durursun.
İnsanlar  karşılıklı fikir teatilerinde  birbirlerini kırmadan incitmeden hal ve hareketlerini kontrol altına almak mecburiyetindedirler. Bir kişi karşısındaki zatimuhteremin fikrini benimseyip saygı duymazsa; onunda fikirlerine saygı duyan olmaz.
   Ticarette güler yüz, hitabet çok önemlidir. Tezgâhınıza uğrayan müşteriyi güler yüzle karşılarsanız o müşteri memnuniyetini size teslimiyatıyla belirtir, Tezgâhta ne varsa hepsinden almak ister... Kişilere hayatın güzelliğinden, günlük yaşantıdan, hayatın akışından bahsederseniz onların düşünce ve duygularında mutlaka yerinizi alırsınız. Bir müşteri memnuniyeti diğer müşterilerin kazanılması demektir.
     HAYAT GÜZEL YAŞAMASINI BİL
     İNSANI İNSAN YAPAN AĞZINDAKİ DİL
     YETERKİ YÜREĞİNİN KARASINI SİL
     O ZAMAN İSTER AĞLA İSTER GÜL.

YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
28-07-2010 / SAAT:13:32


4.BÖLÜM
------------

SEVGİ, SAYGI VE HOŞGÖRÜNÜN GETİRDİKLERİ

  
Geçen yazımızda insan ilişkilerinden bahsetmiştik. Karşılıklı sevgi ve saygının duygu ve düşünceler üzerinde çok büyük değişikliğe uğradığını bilmem hatırlatmaya lüzüm varmı? Yoğunlaşan sevgilerin sonunda şairlerin kaleminden yağmur gibi beyaz sayfalara damladığını görürüz. Bu damlalar birleşerek göl haline alır. Okumayı seven her kardeşimin elinde bayraklaşmaya aday olur.
   Toplumda bulunan şair ve yazarlar: Tesadüf eseri varlıklarını ispat ederler. Şairleri ve yazarları olmayan toplum Ağaçları kasilmiş ormana benzer. Kendini yetiştirmek isteyen Şair-Yazar okumak ve araştırmak ilkesini kendisine şiâr edinmesi çok doğal bir harekettir. Gör öğren dünyasında yaşadığımıza göre usta çırak ilişkilerinin düzenli bir biçimde devam etmesi, ustanın usta gibi, çırağın çırak gibi hareket etmesi gerekmektedir. Şahsım ve arkadaşlarımın bu hayat okulunda sınav verdiklerini dün gibi hatırlarım. Bizim dönemimizde usta ne derse çırak ustaya biat etmesi gerekirdi.
   Yetişen gençlerin geçmişi inceleyip geleceğin penceresinden çok dikkatli bakması gerekmektedir. 


YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
06-08-2010 / SAAT:10:14



5.BÖLÜM
------------


 HOŞGÖRÜNÜN SONUNDA GELEN DOSTLUKLAR

   
Ilımlı davranmak, hayata yapıcı gözüyle bakmak en büyük sermaye olduğunu hepimiz biliriz. Görmek istediğin bir nesneyi hangi gözle görmek istiyorsan duygu ve düşüncelerini o yönde yönlendirmelisin. Yaptığımız eleştirilerimizi yapıcı bir bicim içersinde yaparsak, yapmış olduğumuz bu güzel hareketimiz mutlaka bir güzellikle taltif edilecektir.
   Sanat camiasında böyle güzelliklere rastlamak kolay olmuyor. Genelde yazar, çizer kardeşlerimizin birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içinde olduklarını hepimiz bilmekteyiz. Zaten son yıllarda posmotel takımı hasıl olmuş kendi duygu ve düşünleri doğrultusunda olmayan şair ve şiirleri onlar için hiçmi hiç önem taşımamaktadır. Varsa yoksa posmodel. Unutmayalımki halk edebiyatı olmazsa şarkı ve türküler de olmazdı. Serbest olarak yazılan bir şiirden ne şarkı olur nede türkü. Bir örnek vermek gerekirse 2010 yılında Trabzonda "Trabzon" konulu bir şiir yarışması olmuş bu yarışmada rezalet had safhaya ulaşmış. Sanat ve kültür yönünden ses vermeye başlamış güzel Trabzunumuzu şiirlerle metiyelerle tanıtmaya aday kişilerin genelde hayal perest olduğunu vurgulamak isterim. her yazılan şiirde abartıların var olduğunu şiiri okuyan zati muhteremin farkına varacağına eminim. Abartılı yazılan her türlü yazı toplumu vurdum duymazlığa götürecektir. Şiirde anlatılan hayal ürünleri ister istemez Trabzonu seven bir insan olarak beni endişeye gark etmiştir.
   Yıllardan beri yapılan her yanlışa hem üzüldük hem ağladık. Artık ağlamak istemiyoruz diyoruzda : Elimizde olmayan nedenlerden dolayı insan gururu ağlamaya daima karşı gelmiştir. Örneğin;
AGLAMAK İSTİYORUM GURURUM BIRAKMIYOR
AĞLAMAK İSTESEMDE GÖZÜMDEN YAŞ AKMIYOR
GÜLE HASRET ÇEKERİM GÜLLER İÇİNDE
GÜLMEK İSTERİM AMMA KADERİM BIRAKMIYOR.
 
  
YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
11-08-2010 / SAAT:14:42



6.BÖLÜM
------------


HALK EDEBİYATININ ÖZÜ...

   Halk edebiyatı isminden anlaşıldığına göre halkın ürettiği; dilden dile dolaşan maniler, deyişler ağıtlardan oluşmuş dünya kurulalı beri zamanımıza ulaşan bu güzel nâmelerin halka ulaşması onların içinden çıkan ozanlar tarafından sağlanmaktadır.
   Gün gelirki bir ozanın söylediği güzel dörtlük mutlaka devlet büyüklerinin dikkatini çekmiş, Devleti idare eden zâti muhterem düştüğü yanlıştan kurtulmak için yazılan dörtlükleri defalarca okuyarak yanlışlarını kabul edip doğruya yönelmiştir. Her insana nasip olmayan bu güzel gelenek yeri zamanı geldiği an ozanın haykırışları devletini yönetenler tarafından mutlaka duyulacaktır. Ozanın sayesinde yapılan yanlışlar düzeltilip doğru olarak işlenip halkına sunan Devlet büyüğü huzur içinde görevine devam eder.
   Yazarı çizeri olmayan bir devlet her şeyden yoksun demektir. Devletine bu kadar güzellikleri sağlayan sanatkarları devlet koruma (himaye) altına alması gerekmektedir. Bir memlekette yaşayan her fert üzerine düşen görevi seve seve üstlenirse o memleketin geleceği aydınlık gençlerinin istikballeri parlak olur.
 
             Mutlu yarınlar dileklerimle

  
Çirkini görünce ağlar hep gözüm
   Güzeli görünce mum olur özüm...

"Hatasını özürle gidermek isteyen kişi; başarısızlığa bayrak açmış olur".
   
   
YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
29-08-2010 / SAAT:15:38



7.BÖLÜM
------------

ANILARDAN...

   YAKLAŞIK 2 GÜNDE BİR TRABZON/MOLOZ'DA "ŞİİR BABA BALIKCILIK" TEZGÂHININ HEMEN 1,5 METRE  ÖNÜNDEKİ KELKİTLİLER ÇAY OCAĞINDA SIK SIK  OTURUP ÇAY İÇEREK SOHBET ETDİĞİMİZ OZAN GARİP HOCAMIZLA ANILARDAN  KONUŞURKEN SOHBET SONRASI İSTEDİK Kİ  SİZLERE  BU SOHBETDEN KESİTLER SUNALIM:  RESMİ DAİREDE ÇALIŞTIĞI GÜNLERDE RAHMETLİ TÜRKEŞ'İN VEFATI İLE ANKARA'YA CENEZEYE GİTMEK İÇİN AMİRİNDEN İZİN İSTEDİĞİNİ VE AMİRİNİNDE "ASLA GİDEMEZSİN, GİDERSEN HAKKINDA SORUŞTURMA BAŞLATIR VE DAVA AÇARIM" DİYE SERT ÇIKIŞTIĞINI VE OZAN GARİP AYATA'NIN DA "HAKKIMDA NE İŞLEM YAPARSANIZ YAPIN ALLAH İZİN VERİRSE TÜRKEŞ'İN CENAZESİNE GİDECEĞİM" DİYEREK HAYKIRDIĞINI KENDİSİ GÖZLERİ DOLU DOLU İFADE EDİYOR. NE VARKİ RESMİ DAİREDEN ÇIKIP ANKARA'YA GİDECEĞİ TAM O ANDA ÇOK SEVDİĞİ BİR ARKADAŞININ KAZA GEÇİRDİĞİ VE ACİL DURUMDA HABERİNİ ALINCA HEMEN OLAY YERİNE GİDİYOR. AMİRİNE BİLE REST ÇEKİP  TÜRKEŞ'İN CENAZESİNE NİYETLENİRKEN BU KAZA OLAYIYLA CENAZEYE ÇOK GİTMEK İSTEMESİNE RAĞMEN KISMET OLMAYAN ANCAK GİDEN ARKADAŞINA CENAZE NASILDI DİYE SORUNCA ARKADAŞIDA 
- GARİP KARDAŞIM "DAĞDA AĞLADI TAŞ TA AĞLADI" DEYİNCE OZAN GARİP HOCAMIZ BİR KENARA CEKİLİP BAŞLIYOR RAHMETLİ TÜRKEŞ'E ORACIKTA HEMEN DESTAN GİBİ ŞİİRİ YAZMAYA. BU OLAYI ANLATIRKEN YANİ SOHBETİN HEMEN ARKASINDAN O GÜNLERDE NASIL HIÇKIRIKLARLA AĞLAYARAK YAZDIĞINI TAHMİN ETDİĞİMİZ; BU KONUŞMAMIZ ORTASINDA O ŞİİRİNİ BİZLERE OKURKEN GÖZLERİNDE BİRİKEN GÖZ YAŞLARINI GÖRÜNCE BİZLERİNDE GÖZLERİ DOLU DOLU  KARŞIMIZDA EZBERE OKUDUĞU ŞİİRİNİ AKLIMIZDA KALDIĞI KADARIYLA AŞAĞIDA AKTARIYORUZ.

DAĞ AĞLADI TAŞ AĞLADI
KIVRILAN YOLLAR AĞLADI...

KADER ALDI SENİ BİZDEN
KANLI YAŞLAR GELİR GÖZDEN
ARI TOPLAR BALI ÖZDEN
DALINDA GÜLLER AĞLADI.

HER TARAFTAN GELDİ İNSAN
NE ZALİMMİŞ ŞU DÖRT NİSAN
SANA GÖNÜL SARAYINDAN
DOLU DOLU BADE SUNSAM.

ALNIN AÇIK DİKTİ BAŞIN
BİRLİK İÇİNDİ SAVAŞIN
BEN SENİ ELLİDE BİLDİM
MEĞER SEKSEN İMİŞ YAŞIN...


YAZAN: www.ahmetayvaz.tr.gg
YAZIM TARİHİ:
14-09-2010 / SAAT:16:39




8.BÖLÜM
------------

ESKİ BAYRAMLAR

   
Çocukluğumuzun gelip geçtiği yılları özlemle arar olduk. Bayram yaklaşınca bir teleşadır etrafımızı sarardı, arife gününden heyecanımız başlardı. Yarın ilk önce kimlere gideceğiz, ilk kimin elini öpeceğiz... Bu düşüncelerle yatağımıza yatar, sabah namazında uyanır doğru caminin yolunu tutardık. Hocamızın vaazını dikkatle dinler, arkadaşlar arasında birbirimizle şakalar yapardık. Nihayetinde herkes evine gider büyükleriyle ve kardeşleriyle bayramlaşır, sabah kahvaltısına otururduk. Kahvaltı sonrası dışarı çıkmaya hazırlanırdık; saçlarımızı taramayı ayıp sayar büyüklerimizden gizli tükürükle saçlarımıza şekil verir elbiselerimizi düzeltmeye çalışırdık. Takım elbisemiz tiril gömlek tiril pantolon... Pantolonumuzun cepleri çok büyük en azından iki kg çerez alırdı. Gezi turlarımız hanelerden başlardı... Kimi hane para bazılarıda çerez verirdi. Hanelerden sonra köyümüzün bakkallarını ziyaret ederdik. Bakkalda ekâbirler(Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler) otururlardı. Çok tatlı sohbetlere tanık olurduk. Sesimiz güzel olduğu için bazı büyüklerimiz türkü söylememiz için bize para verirlerdi. Saatlerce dükkanlarda durur türküler söylerdik. Bizler bu kadar güzelliği bir arada yaşar çok mutlu olurduk. Bayramın ilk gününün bitmesini istemezdik... Ya bulunduğumuz bu zamana ne demeli; sabah namazından sonra torun torbayı bekleriz. Şansımıza tez gelirlerse... Böyle bekleyişler ister istemez sıkıntıya sokuyor, elimizde olmadan geçmişe özlem duyarız.
   Çocukluk yıllarımızda büyüklerimize göstermiş olduğumuz saygıyı şimdiki gençlerden bekliyoruz. Malesef bu bekleyişlerin sonunun olmadığını hepimiz farkındayız. Yinede umudumuzu yitirmek istemiyoruz. Yetişen gençlerimizin zamana uyum sağlıyacağına inanıyoruz.

     BAYRAMLAR GELİR GEÇER
     BAĞRIMI DELER GEÇER
     KİMLER UMUT EKERSE
     MUTLAKA HAYAL BİÇER.
       


YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
21-09-2010 / SAAT:19:22




9.BÖLÜM
------------

SABAHIN GETİRDİKLERİ
   
  
Her sabah erken uyandığımda sokağa çıkmak için acele eder; eşi dostu görmek arzusu ile kahvaltıyı bile noksan yaparım.İşte sokaktayım insanları incelemeye aldım bile...
   Bir büfe önünde dikiliyorum sağa sola insanlar hareket halinde kimi burnunu yere sümkürüyor kimi yerlere rast gele tükürüyor.Bazı insanlarımız büfeden sigarasını almış hemen jelatinini açıyor elinde yuvarlayıp rast gele sokağa fırlatıyor. Kimi ağzında sigara son nefesini almış sigaranın izmaritini iki parmak arasına sıkıştırıp izmariti rast sokağa fırlatıyor. Saydığım bu hareketler akşama kadar devam ediyor. İster istemez düşüncelere dalıp didiyorum insanlar ne zaman uyarılacaklar,sokaklarımız ne zaman temiz kalacak.Basın ve yerel TV'lerde hiç oralı değil.
   Bu insanlar hataları ile daha ne kadar çevrelerini rahatsız edecekler.Her sabah aynı hareketlerşi izlemek sokakları temiz görmek isteyen güzel insanları rahatsız edip huzurlarını kaçırmak insanlık dışı bir harekettir.Bu hareketlerden kurtulup huzuru yakalamak istiyorsak üzerimize düşen görevlerimizi yerine getirmek gerek. Mutlu ve huzur dolu yarınlara...


YAZAN: OZAN GARİP AYATA
YAZIM TARİHİ:
03-12-2010- / SAAT:07:13



 
 

BÜTÜN TELİF VE YAYIN HAKLARI YAZARA VE  www.ahmetayvaz.tr.gg İNTERNET SİTESİ SAHİBİ AHMET AYVAZ'A AİTTİR. YASA GEREĞİ İZİNSİZ KULLANILAMAZ VE ALINTI YAPILAMAZ. 


OZAN GARİP AYATA'nın SESLENİŞLERİNİ AKTARMAYA BİR SÜRE SONRA  DEVAM EDECEĞİZ...


NOT: SİTEMİZ www.ahmetayvaz.tr.gg YAYIN İLKELERİNE UYMAKTADIR...





 
   5876 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU GEREĞİNCE, SİTE YÖNETİMİNDEN YAZILI İZİN ALINMAKSIZIN ESERİN TAMAMININ VEYA BİR KISMININ BASILMASI, FOTOKOPİ EDİLMESİ VEYA HERHANGİ BİR YÖNTEMLE ÇOĞALTILMASI, BAŞKA BİR DİLE  ÇEVRİLMESİ DAĞITILMASI VE KULLANILMASI YASAKTIR.

YÜCE ALLAHA EMANET OLUN.

www.ahmetayvaz.tr.gg > OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI > www.ayvazahmet.tr.gg
 
TÜRK-İSLÂM ÜLKÜSÜ; Varlık olan Türklük ile, değer olan İslâmın bir birine vuslatıdır, kaynaşarak et ile tırnak misâli oluşlarıdır. Varlık ifade eden Türk`lüğün , değer olan İslâma muhabbetidir
* * *
OĞUL! Eşref-i mâhlük olduğunun şuurundan hareketle, Cenab-ı Hakk`ın nizamını yeryüzünde hakim kılmak gibi yüce bir idealin gerçekleşebilmesi uğruna,bin yıldır İ`LA-YI KELİMETULLAH ÇİZGİSİNDE, maddi ve manevi bütün imkânlarını seferber eden YÜCE TÜRK MİLLETİNİN şerefli bir ferdi olduğunu unutma!
Üstad ORHAN KILIÇOĞLU

* * *
ARVASİ HOCA`NIN FİKİR VE ESERLERİNDEN FAYDALANMAK, O`NU REHBER EDİNMEK HER TÜRK GENCİNİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ OLMALIDIR.
Son yıllarda ihmal edilen ülkücü gençlik en Kısa zamanda yeni bir hamle yeni bir şevk ve aşkla; ZİYÂ GÖKALP, ATATÜRK, A.TÜRKEŞ, NİHAL ATSIZ, S. AHMED ARVASİ, NECDET SEVİNÇ`İN fikir ve görüşlerinin karıldığı harmanlardan beslenerek gelişip, olgunlaşıp, kamilleşerek, GÖNLÜNDE TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ, DİLİN DE TURAN TÜRKÜSÜYLE YENİDEN BİR ERGENEKON DESTANI YAZMAYI İMANININ RÜKNÜ BELLEMELİDİR…

Üstad ORHAN KILIÇOĞLU
Facebook beğen
 
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!! ATATÜRK
 
ALPARSLAN TÜRKEŞ SÖZLERİ
Başbuğ Alparslan Türkeş in özlü sözleri, Ülkücülük , Türk Dünyası ve İslamiyet hakkındaki özlü sözlerini okuyabilirsiniz...
*********************
İdealler yıldızlar gibidir.
Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz..

Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler
tarafından kazanılamaz.

Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgâr tayin eder...

Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

Biz aziz milletimize müreffah, kuvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz; kendimizi millete adıyoruz.Ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.

Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.


İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.

Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.

Milletler arasındaki mücadele şuurundan mahrum olan toplumlar başkasının boyunduruğu altına düşerler.

Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil, ahlâk ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Bu şerefli mücadeleye Türk milletini davet ederim.

Toprak bütünlüğümüzü devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef alan hainlere karşı Türk Milleti olarak ayağa kalkmalıyız.

Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."

Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

Türk milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunması duygusu ve iradesinin, şuurunun bir ifadesidir.

Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

Türkiye'nin yükselişi ithal fikirle olmaz. Hiç bir yabancı, Türkün menfaatlerini Türk Milletinin kendisi kadar düşünemez.

TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. ATATÜRK
 
"BİR KIZ ÖĞRENCİYİ BAŞINI ÖRTTÜĞÜ İÇİN TAHSİL HAKKINDA MAHRUM ETMEK İSTİKLAL SAVAŞI BAŞLARINDA VE MARAŞ'TA , DÜŞMANLAR TARAFINDAN BAŞÖRTÜSÜ ÇEKİLİP DÜŞÜRÜLDÜĞÜ İÇİN BAŞLAYAN MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR."
NECİP FAZIL KISAKÜREK
* * *

Zafer ülkü kaynağının çeşmesidir,
Zafer gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler, selam sizlere,
Uzaktan dertleşenler, selam sizlere.

Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...
H.Nihal Atsız
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ATATÜRK
 
Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türküm; Bu ad her ünvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti bir bölünmez bütündür.
Ziya Gökâlp
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır. ATATÜRK
 
Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır...

S.Ahmet Arvasi

BU DAVA ÖZÜDÜR İSLAMİYET'İN
BU DAVA GÜNEŞİ, MAZLUM MİLLETİN,
BU DAVA, HERŞEYDEN, HERŞEYDEN ÇETİN,
BU YOLDA DERT, HÜZÜN, GURBET BİZİMDİR.
S.Ahmet Arvasi

16 yaşında ilk şiirlerden biri olan `Ne Gam`, iyi bir başlangıç

Ne gam, varsın dizlerim koşa koşa yorulsun,
Saadetin, dâvanın, gerçek aşkın peşinde...
Boş hayaller kül olup rüzgârlarda savrulsun,
Yaban gülleri gibi solsun çöl güneşinde.
S.Ahmet Arvasi

Henüz 17 yaşındaki bir delikanlının `Özleyiş` şiiri, ecdadına âşık bir delikanlının eski muhteşem çağlara olan hasretini dile getiriyor:

Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı ced?
Şimdi Hazar uzaktan feryadımı dinliyor,
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed?
Kıbrıs`ın ayrılışı derd oldu içimizde,
Barbaros`un sesini kaybettik Akdeniz`de,
Adalar yabancı da, dinmez derleri bizde,
Balkan`ımız vatandan ayrıldı mı nihayet?
S.Ahmet Arvasi
 
SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 107146 ziyaretçi kişi burdaydı!
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. CÜZ:21 // AHZÂB SÜRESİ: 33 / 23.ÂYET Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol