BU EN ÜST BÖLÜMDEKİ BAZI REKLAMLAR - Sayfamızın üstündeki zaman zaman görüntülenen Windows Internet Explorer'in kendi Reklamıdır.- SİTEMİZ DIŞI BİR UYGULAMADIR.
   
 
  DEĞERLİ MUSTAFA HOCAMIZIN SİTEMİZDEKİ YAZILARIYLA ÇIKAN "TARİH BİLE TARİHİMİZE HAYRAN" KİTABINDAN... YAZILARI




MUSTAFA YAZICI

( Araştırmacı Yazar)


AÇIKLAMA

 
Sevgili okuyucular! Takip ettiğiniz internet  sitesindeki yazılarıma çok fazla ilgi duyulduğundan ve www.ahmetayvaz.tr.gg adlı web sayfasındaki yazılarıma çok yorum geldiğinden okuyucularımın yorumlarına, teşekkür ve tebrik telefonlarına cevap olarak adı geçen web sayfasındaki Tarih Kültürü vede Kültür Tarihi yazılarımı "TARİH BİLE TARİHİMİZE HAYRAN" adlı bir kitapta toplamaya karar verdim. Bu görüşümü bu web sayfasının mimarı Ahmet AYVAZ bey le istişare ettim. O da çok memnun oldu. Biran önce bu kitabın yayınlanması istendi. Bu nedenle bu web sayfasındaki yazılarımı adı gecen kitapta toplamaktan çok mutluyum. Kitap inşaallah 2010 yılının Ocak ayında yayınlanmış olacaktır. Umarım makbule geçecektir. İnternet Kültür sitelerinde böyle yazıların kitaplarının yayınlanması da ilk defa tarafımızdan başlatılmış bir Tarih ve Kültür hizmeti olacaktır. Böyle internet siteleri oyunlar için kullanmaktan çıkıp ilme ve tefekküre hizmet etmeye yönelecektir. Umarım okuyucularımız ve internet izleyicilerimiz tarafından da makbule geçer. Zira , dünya internet sitelerinde internet ilim işine araç yapılmışken, Türkiyede Türk gençliğinin %90'nı  -oyun kafelerinden belli olduğu üzere  - oyun için kullanıldığı, daha başıboş, Tarihsiz,Kültürsüz, hazıra,emeksiz,hormonlu ve maganda bir gençlik ortaya çıkmaya başladığı bizzat Devlet tarafından tesbit edilerek basında açıklanmıştır. Kaldı ki internet bilgileri hiçbir zaman arşiv ve kitaplar kadar güvenilir olamamış, arşiv ve kitabın yerini tutmamıştır.İnternetin  "Oku" emrinde kullanlması için kitapların rehberliğine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı karşılamaya ilk defa bu sitede karar verdik. Bu nedenle bu siteye bizi dahil eden ve insanlığa ALLAH Rızası için hizmeti esas alan Ahmet Ayvaz beyi huzurlarınızda tebrik ederek bu kitabın Sunuş yazısını - bu hizmeti anısına - Ahmet Ayvaz beye yazdırmayı çok makul gördüm. " TARİH BİLE TARİHİMİZE HAYRAN " adlı bu kitabımıza ve bize de , size de bu yakışırdı. Bu nedenle hepimize şimdiden "hayırlı olsun." diyorum ve başarılarımızın devamını diliyorum.
    Ayrıca bu kitabın sonuna yaptığınız yorumların ilâvesini de uygun gördüm. Bunuda şimdiden müjdeleyerek  sizleri kitabın sayfalarındaki bilgilerle başbaşa bırakıyorum. Bana bu günleri gösteren cenâb-ı Hakk'a "Nihayetsiz hamd-ü senâlar olsun" Dünyanın en büyük bilge devlet adamlarından ve en büyük müslüman Türk mürşidlerinden pirimiz Dede Korkud'un Destanlarının  sonunda dikkatimizi çektiği  "Gelimli-gidimli-ölümlü dünya; ver adıgüzel  Muhammed Mustafa ya selâvat" paralosundaki gibi; Yüce Allahın en büyük peygamberine  "Nice salâ'tü selâmlar olsun" diyorum. Yüce Allahın rızasına ve Rasülünün şefaatine ermek uğrunda "Hoşcakalınız"


 
MUSTAFA YAZICI
   ( Araştırmacı Yazar)
 

 1. BÖLÜM

ŞÜKÜR CUMHURİYETE YAKIŞIR BİR 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI SEYRETTİK
   
30 Ağustos pazar günü tam gün Cumhuriyete yakışır bir 30 Ağustos zafer bayramı seyrettik. Sadece ben değil, bütün Türkiye ve bütün dünya seyretti. Coşku, disiplin,milli bütünlük ve beraberlik,milli ruh ve düşünce,milli tarih şahlandı yine.
    Nice zamandır hem zaferlere hasretiz, hem de zaferlerin bayramına hasret... o zaferler ve o bayramlar mazide kalmıştı amma Allaha şükür ki 30 Ağustos  2009'da yeniden Lâyıkıyla hâtırlandı. Bu da istikbal için çok mutlu bir hadise...
    İşte, ne yazıkki bu zaferleri, bu bayramları  ve bu mutluluğu çekemeyen düşmanlar; aynı gün Şemdinli'de dört Mehmetçiği şehit ettiler. Bu nedenle akşam haberlerinde 30 Ağustos zafer bayramı kutlamaları ve törenleri bütün dünyada izlenirken,haberlere Şemdinli'deki Dört Mehmetçiğin şehit edilişinin acıları karıştı. Şehit ailelerine ve izleyicilere bayram zehir edildi; Bunu yapan düşmanlar erkekçe ortaya çıkamıyorlar. Mertçe Mehmetçiğe görünemiyorlar. Kalleşçe yapıyorlar. Fakat öyle bir ahmaklık ki bu yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını sanıyorlar. Birgün Mehmetçiğin önünde diz çökeceğini hesap edemiyorlar. Leş haline geleceklerini kestiremiyorlar, patlayan yanardağın volkanlarından fırayan kızgın lavlarının dağlardan akmasına dönüşen Mehmetçik kanlarının onları nasıl kasıp kavuracağını düşünemiyorlar. Aldıkları tarih dersleri sadece onları bir piyon olarak kullanan iç ve dış düşmanların verdiği güdümlü ve güdük derslerdir. Mehmetçiğin vereceği dersler ise tarihte olanlardan daha korkunç olacaktır. Ben  Ağustos 2009 zafer bayramını izlerken bunu çok iyi kavradım.
    Öyle bir bayram ki; Kara-hava ve deniz kuvvetleri  tam tekmil  Allah'ın  ve halkın huzuruna çıkarak tam not aldı. Paraşütçüler , tankçılar, topçular, uçaklar, denizaltılar ne varsa resmi geçit geçti.Halkda talebeliğimizde eski bayramlardaki-iğne atsan yere düşmez misâli- Mahşeri bir kalabalıkla ve pür dikkat bayramı ve törenleri izledi. Ben de kütüphanemde ve Ramazan ortamında ağlayarak seyrettim. Bir mutluluk daha vardı ki bu zafer bayramı Ramazan-ı Şerif ayına rastlamıştı. Ne varki düşman Mehmetçikleri  Ramazanda şehit etmişti. Allah'ın peygamberi Hz. isayı Çarmıha Çiviyle Çakıp öldürmek isteyen bu zihniyetin sahibi düşmanlar Ramazanda Mehmetçik dinler mi? Onlar Allah-din-iman-kitap tanımıyorlar ki; - Sadece paraya tapar ve sadece kan içerler... İnsan görüntüsünde canavarlardırlar... Ölme ölmez, geberme geberirler. Şehit ve gaziliği zaten hiç bilmezler. sadece ve sadece kalleş proğramlarını - fırsat bulursa uygularlar.
    Neyse biz konumuza devam edelim... Bu kutlamalar Büyük Taarruzun 87. Yıldönüm bayramının kutlamalarıydı... Bu millete yine böyle büyük taarruzlar lâzım ki düşmanlar gerilesin. Meşru müdafalar geri çekilme ve korkmak zannediliyor. Atatürk "En büyük müdafa taarruzdur"  derken ne büyük bir tarihi deha olduğunu ortaya koymuştu. İşte onun gibi  bu defa eskiden dörtbin askerle yapılan bu bayram bu defa sekizbin askerle yapıldı. Askeriyemiz, kahraman ordumuz görevine herzaman tam tekmil hazır olduğunu bir defa daha ispat etti. Göğsümüz kabardı. Gökte ilk defa bir tanker uçağından uçaklarımızın yakıt alma tekniğini bile ilk defa bu zafer bayramında izledik. Kahraman ordumuz günden güne yenileniyor, güçleniyor,bileniyor ve şaha kalkıyor. Düşmanlar çekemiyor, hasetten kendi kendilerini yiyorlar amma dostlar cân-ü gönülden alkışlıyorlar... Üstelik mehter de vardı bu bayramda. Meydanlar inledi... Zafer sesleri ufuklarda yankılandı... Güya, düşman PKK Bu yankılanmayı susturacaktı, fakat kendi sesi bu zafer seslerinin yankıları içinde kaybolup gitti. TRT-1 Bu zafer bayramını hakiki zafer gibi görüntülü verdi.. Bu yanardağın söndüğünü zannedenler, bu milletin tepesine çıkmaya çalışanlar birgün yeniden püskürdüğü, lavlarının, ateşlerinin her tarafı sardığını  görünce  ne yapacaklar acaba? O  günler yakındır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın... Yeterki yeni nesilleri iyi yetiştirelim. Bu zaferleri yeniden yaşamaya başlayalım. Bu zafer bayramı  bunun en güzel göstergesi oldu. Bu mesajları veren , bu bayramı bize yaşatanları cân-ü gönülden tebrik ederek en içten sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
    Müslümanlık Türklük  lâfla olmaz. Zaferlerle olur. Ağlamakla olmaz. Alınteri  dökmekle olur. Âkif ne güzel gerçeği haykırdı:
    "Gözyaşı dökme oğlum. Alınteri dök. Gözyaşı işe yarasaydı  Mezardaki anan baban kalkıp ayağa dikilirdi." diye.. 
İşte yeni zafer bayramları asıl alın teri ile kazanılacaktır. Anan, para, güç, silâh, vatan sevgisi, İslâmiyet, Türklük, zafer hepsi bu alınterinin içindedir. Mehterin sesi de  bu alınterinin sesidir. Şuraya bakınızki mehterin önünde giden mehteran başının adı "Çorbacı" dır. Ekonomiyi böylesine temsil eden bir millet tarihde varmıydı? Fakat o çorbacılar yemekçi (yiyici) deyil, hortumcu (sömürücü) deyil, İlim-sanat ehli ve tarihçi idiler.. Bugün hazır vatan topraklarında direksiyonlarda yangelip yatan berduş ve beleşçi ler , "dam-dum" plâkları çalıp cami, mezarlık ve kışla önlerinden geçen miras yiyiciler ne bilirler? Asıl sorun burada. Fakat dünyanın ilk ve en eski askeri bandosu olan Mehterin sesiyle ruhları coşanlar bunları biliyor ve yeni zaferlerin ve zafer bayramlarının bestelerine hazırlanıyorlar. Mehmetçik elbisesini hiç giymemiş kotçular ve montçular veya frenk kravatçıları bunları ne bilirler?
    Devlet Tiyatro sanatçısı Rüştü Asyali da bu zaferlere yakışan sert,mert ve tok sesiyle tam puan aldı. Okuduğu şiirler hep zafer şiirleriydi. Şöyle haykırıyordu:
"Bizlere denildimi  haydi silah başına!
yeniden girişiriz istiklâl savaşına"
Bu nedenle bu şiirler eskiden mehterle sünnet düğünlerinde bile söylenirmiş..
   
"üstümüzde bu bayrak dalgalandıça;
    Gönlümüz rahattır toprak altında"

    "Hainler sözüm size utanın, aldandıkça;
     Bu vatan bölünmez, bu bayrak dalgalandıkça"
 
    İşte bu şiirler okunduğu sırada Şemdinli pususunda , yola döşenen mayının patlamasıyla dört Mehmetçiklerin ardında bu millet, bu şiirler, bu mehter, bu asker  susmamıştır. Bundan sonra da ebediyyen susmayacaktır. Atatürk kültür merkezi geçit Alanı böyle bir zafer bayramı görmedi vede yaşamadı... Resmi geçit alanına şöyle yazıyordu;
    "GÜÇLÜ ORDU, GÜÇLÜ TÜRKİYE" Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ayakta izliyor ve alkışlıyorlardı... Bu dönemin Genel Kurmay 2. Başkanı Trabzonlu Orgeneral Aslan GÜNER Paşa olmuştu. Bu da Trabzon için Türkiye adına ayrı bir zaferdi. Umarız bütün iktidarlar bundan ders alır ve bundan sonra bütün iktidarlar zafer bayramlarımızı böyle eski şan ve şereflerin onuruyla kutlarlar.
    Sonuç olarak Yüce Allah'tan böyle nice zaferler ve bayramlar yaşatmasını diliyoruz. Çünkü; Atatürk Ankara'ya geldiğinde milli hakimiyeti kavratıyorken bütün millete şu tavsiyeyi yapmıştı:
    "Efendiler! Aziz milletime şunu tavsiye ederim ki; bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki; vicdanındaki  asli cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.Bir Millet ancak kendi gücüne dayanarak varlığını sağlayabilir"
   
İşte asıl nirengi noktası burdadır. bugün milletin başının üstüne çıkan vekillerinin milletle ilgili bir davaları yok. Hak'tan ve halktan kopuk yaşıyorlar. Bu da düşmanlara fırsat veriyor. Muhteşem destanlarımızı yayınlamak yetmez. Yeniden yaşamak ve yaşatmak lâzımdır. Gazetelerde milli destanlarımız yayınlanacağı yerde,Hz. İsa'nın sözde çarmıha geilişini temsil eden ve Hristiyanlığa kutsiyet(!?)atfeden Ters Lâle edebiyatları yapılıyor. Bizim Güneşimizin Hilâl'i nerde? Bu kürt acılım projelerinden hıyanet ve çatışma çıkmayacağını söyleyenler tarihe aykırı konuşuyorlar - Aykırı konuşmuyorlarsa neden 30 Ağustos 2009 zafer bayramı günü  ve Ramazan ayında Şemdinli de bayrama inat dört mehmetçik Şehit edildi? Neden? "Efendim başarımızı baltalamak için" demek yeter mi? Giden canlar geri geliyor mu? PKK kendisi silâh bırakacağı yerde operasyonların bırakılmasını istiyor. Sen cinayet işlemezsen operasyon olur mu? Bence Sıkıyönetim de lâzımdır. Haçlı zihniyetleri Nato yetersiz.  Birleşmiş milletler adaletsiz. Avrupa insan Hakları mahkemesi yanlış kararlar veriyor. İlim genlerin ve fıtratın bozulmasına kullanılıyor. Yumurtlayan  horozlar bile üretildi. (28 Ağustos 2009 Cuma, Türkiye'de yeni Çağ)  Öyle bir çağa geldik ki çağlar bile düşman... Adeta haçlı seferleri başlatıldı. Güya yeni topraklar elde edecekler. Afrikadaki gibi incil verip toprak alacaklar. Allah'ın incil'i değilya, bayraklarına Hz. isa katilliğiyle övünmeyi remz-sembol yapmış haçlıların incili. Trabzon'daki sümelâ üzerinden bile oyunlar oynanıyor-
Bütün bunların çaresi asla, öze,islâma ve Türklüğe dönüştür. Aksi halde bu zafer bayramı kutlamalarının emek , coşku ve mutluluklarıda boşa gider...
23-09-2009
*********
   
HEM MİLLİ EĞİTİM
VE HEMDE ETNİKÇİLİK
           YANLIŞLIĞI
        Mantık böyle
söyleyişleri  tâ düşünce kökeninde yanlış sayar, Hem birlik iste, hem de Tevhide ve bütünlüğe zıd olan bölünme. Psikolojide bu çeşit hisler bile motif çatışması sayılır. Bu gerçeklerden hareketle "kürt açılımı" şeklindeki tezleri tarih barışı olarak deyil, bir yeni serv dayatması proğramı olarak görüyoruz. Şimdi kürt Açılımının ardından bir de "Ermeni Açılımı" ortaya çıkmıştır. Tarihi gerçeklere göre, Türkiye sakalı kaptırmıştır. Hem de tâ Tanzimatta. Çanakkalede ve istiklâl Harbinde silâhlı saldırılardan bir sonuç alamayınca  yeni dayatmalarla iş bir taraftan tarih ve kültürü unutturmaya, diğer taraftan ekonomiyi çökertmeye, yani milli bitkilerimizden tütünü, fındığı çayı, pancarı, pamuğu, domates ve sarımsağı yok etmeye geçilmiştir. Bir de siyasi olarak -haklı-haksız tartışmasına girmeden - Ergenokonculuk hortlatılarak Türkiye kendi kendisiyle boğuşup oyalanmaya, baş örtüsü ve meslek okullarıyla, ruhban okullarıyla oyalanarak yeryerinde saydırılmaya dönüştürülmüştür. Milli eğitim Bakanlığının eski adıyla Talim-Terbiye Kurullarının yerini etnik kurulculuklar almıştır. Sakalından yakalanıp silkelenen Türkiye, boğazına dalınıp sıkılarak boğulma aşamasına gelmeden kurtulabilmelidir.
Artık Atatürkcülük satekârlığından da kurtulup asıl şimdi gerçek Atatürk'e itibar edilmelidir. Çünkü; bu "mille" kelimeleride milliyetsiz hale gelmektedir. Halbuki; yüce Allah kuran-ı Kerimde "İsteseydim insanları tek millet olarak yaratırdım. İmtihan için, farklı milletlere ve farklı lisânlara ayırarak yarattım" şeklinde birçok açıklamalar yapmaktadır. Müslüman Türk milliyetçiliği ırkçılık deyildir, Milli değerlerin din, dil, soy, tarih, kültür, vatan, bayrak, istiklâl marşı v.s. şeklinde hepsinin bir bütün olarak müdafasıdır.
Sadece bir tanesini savunan yine Kur'ân ve Peygamberimizin açıklamalarına göre cahiliye ölümüyle ölmüş olur. Şehit ve Gazi de olamaz.. Asıl sorun buradadır.
   
T.B.M.M. ne girin parti kürt  partisi deyil, kürtlerin P.k.k. ermeni partisidir. Çünkü : yahudi olmayan müslüman Türkler bu partiyi de kabul etmiyorlar. Bu nedenle milli bütünlük isteyen kürtleri de öldürüyorlar. Gazete televizyonlarda çok örnekleri var. Yarın bir de yunan ve yahudi açılımı gündeme gelecek, Sivas'a kadar olan isrâil Haritası gündeme konacak; Barzanilerin yahudi kürtler olduğun herkes anlayacak; Lozanda karar verilen Kerkük ve Musul Türklerinin haklarının yok edilmek istenmesinin arkasındaki kötü niyet de ilmen alaşılacaktır. Bu bakımdan Pkk partisinin T.B.M.M. ne sokulmasıyla sakal tam kaptırılmıştır. Türkiye Pkk yı pis sakalından tutup silkilemiyor, Pkk Türkiyeyi nurlu sakalından tutup silkeliyor. Yalan mı? Türkiye'nin durumu ortada. Devamlı kan  kaybediyor. Şehit cenazelerinden ve ailelerinin perişanlığından belli deyilmi?
Bir kültür tarihçisi olarak bu yazılarım, herhangi bir iktidarını ve zihniyetini eleştiri deyil, ; İlmen vatanımızın müdafasının yapılmasıdır.  Yanlış anlaşılmasın. Herkesin hatasından dönmesi fazilettir. Rezilete geçmeme uyarısı yapıyoruz. Muhatabımız yanlış yapan herkestir.  Hani Namık Kemal şöyle haykırmıştı gerçeği " Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini ! Yokmudur kurtaracak baht-ı kara maderini. Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini, Elbet bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini "
İşte bu sorumluluğu herkez duymalıdır. Yarın vatanın başına daha beter kötülükler gelirse ; Vatan bizden şöyle davacı olabilir. "Ben sizleri  asırlarca  besledim, büyüttüm. Düşman bağrıma hancerini her konuda (tarihte, kültürde, fikirde, ilimde, ekonomide, siyasette,sağlıkta, hukuta, barışta, yönetimde, askerlikte, v.b.gibi) dayadı. Siz görmezlikten geldiniz. Dolar-mark-yüro ye oğlum ye şeklinde miras yiyerek yaşadınız. Şehit ve gazilerin mirasını yediniz. Beni de bu hale siz koydunuz " derse ne cevap verebiliriz? Bir de Âhirette Allahın, Peygamberin huzuruna çıkmak var . Pakistan'ın mevlânası sayılan Muhammed İkbâl Âhiretteki kurtuluş için Allah ve Peygamber huzurunda hesap sorulduğunda:
" Ya Rabbi ! sana eliboş döndüm. Fakat bu elimdeki şişede Çanakkale Şehitlerinin kanlarını getirdim kurtuluş için diyeceğim "
şeklinde şiir yazmıştır.
Biz onun kadar da olamadık mı?
Niye okuduk bu kadar ilimleri ki birilerinden korkup da susalım. Davacı tarih ve Vatan değilmi? Bu satırları 2009 Ramazan-ı Şerifinde bir pazartesi sabahı namazdan sonra ağlayarak yazıyorum. saat: 07:50... Başka işimiz yokmu ? Emekli olduk. Halâ  canlı gömülmüş gibiyiz... Halâ vatanımızda hür olarak Cennet hayatı yaşayamadık.. Hem de Cennete gitmeye uğraşıyoruz...
   
Şimdi sizlere yaşadığım ve şahidi olduğum iki gerçeği açıklıyorum: "Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az gelir " atasözümüz geldi aklıma. Bu çok önemli iki olay ve tarihi gerçek şudur: 
    1-Yüksek okulda Dinler Tarihi hocamız ve büyük Türk kültürü rehberimiz Prof. Dr. Hikmet TANYU hocamız bize bir sohbetde, Şimdiye kadar solculuğuyla tanınan Çetin Altan hakkında şöyle dedi: 
     "Evlâtlarım . Ben sekiz sene İsrâilde kaldım. "Türkler ve yahudiler" adlı iki cilt Tarih kitabı yazdım. Türkiye'de  koministliği  savunan yazılarını okuduğunuz Çetin Altan solcu deyil, masondur. Ben isrâilde iken dahi İsrâil 'e gelmiştir. Fakat Cumartesi günü, yahudilerin ekmek yemediklerini  hamursuz bayramına rastlamıştır. Yahudiler İsrâil'e  hizmet eden bu adama özel ekmek yapmadılar. Ürdün'den 8 ekmek  alıp getirdiler. Öyle ihtiyacını karşıladılar. Buna rağmen İsrâil'i savunur görünüşte koministtir.  Onların koministliği  ile masonluğu  arasında fark yoktur." 
Bunu hiç unutmadım. O yıllarda  Çetin Altan(bir misâl olsun diye söylüyorum, aleyhtarlık deyil, ben tarih ve kültür değerlendirmesi haricinde beni ilgilendirmez) bir gazetede yazıyordu ismi malüm, başka gazetelerde de halâ yazıyor.  sütununun adı "şeytanın gör dediği" şeklindedir. O sütunda ateistliğini açıklayarak müslümanlara ve Türklere o sütunda şöyle hakaret ediyordu:
    "ulan enayiler, madem cennet var, ölsenize..." zamanı gelmeden Cennet var diye ölünür mü? Yunus gibi "bana seni gerek seni" diyenler Cenneti ne yapsınlar? Bunlar bu işten anlamıyorlar. Yazıda aynen devam ediyor, hem de bâtel olduğu halde , Türkiye'de, Bu Cennet vatanın asıl sahibi bu gerçekleri yazmayalım mı?
Hocamızın açıklamasından sonra anladım ki, en güzel mücâdele ilmi mücadeledir. Silâh ise harp zamanında söz konusudur. Güçlü kalemler, güçlü ordularla aynıdır. Hikmet Tanyu Hocanın Çantasını Kayseride dört sene taşıdım. O zaman yahudi ajanları diğer Hocamız olan ve Ankara İlâhiyat Fakültesinden bize derse gelen Yaşar Kutluay'ı ( Allah rahmet eylesin) İsrail aleyhine bir kitap yazdı diye Akdenizde sandalıyla yüzerken öldürüp kayıp etmiş oldukları anlaşılmıştı.
    2- Profesör Hikmet TANYU Hocamızın Türkiye'de sadece talebelerinin bildiği ve hiçbirinizin bilmediği bir açıklamasını sizinle paylaşmak istedim. O da şudur: Hocamız bize yahudilerin "BİP" Projesini açıkladı. Yani "Büyük  İSRÂİL PROJESİ" demek. Zamanla isrâil işgal ettiği eski Osmanlı topraklarında (Kanuni kaleleri ve kapısındaki Kanuni kitabeleri halâ Kudüs'te durmaktadır.) korkmaya başladı. Bir türlü bu projeyi "BİP" olarak açıklayamadı. Nihayet 2008 yılında "BOP" olarak açıkladı. Şimdi bizi, Türkiyede (Ankara ve İstanbulda) özel temsilci masaları kurarak (Türkiye masasıyla) yöneten ve yönlendiren dış güçler BOP'u "Büyük ORTADOĞU PROJESİ" olarak açıkladılar. Ne kurnazlık  deyil mi? İşte Ermenistan Kürdistan açılımlarının aslı "BİP" tir. bunu iyi kavrayalım. Zira Kürdistan kurulursa İsrailden Ermenistana kadar, Türkiye'de ise Sivas'a kadar Doğu Karadeniz kısmı (Trabzon da dahil) Ermenistan'a ait olmak üzere hep israil olacaktır. İngilizler 1926 yılında Irak'ı bunun için Türkiye'den koparmışlar, Atatürk Misâk'ı Milli hudutlarını çizmesine rağmen, Osmanlı-Türk toprağı Irak'ı kurtaramamıştır. Zira çöken imparatorluk ardından Atatürk birçok cepheler açıldığından o çok yönlü dayatma altında Irak'ı kurtaramamış, bugünkü Türkiye'yi oluşturabilmekle yetinmiştir. Hatay'ın Türkiye'ye katılmasıyla övünenler bu kaybı niye unutuyorlar. Bunun arkasında "BİP" denilen Büyük İsrâil projesi vardır. Bunu İsrâilde 8 sene kalıp iki cilt yahudi Tarihini  yazan Hikmet TANYU Hocamız bize açıklamıştır. Elçiye zevâl yok, okuyucularımızla bu gerçeği de paylaşıyoruz. Bu nedenle Yaşar Kutluay'ı da Hikmet Tanyu'yu da kitaplarında okuyunuz Daha neler var neler...
    6 Ağustos 2009 Çarşamba günü saat 10'daki samanyolu Televizyonunun Ayna programında zenci Togo devletinin halkının bile Türkleri ve Atatürk'ü çok iyi tanıdıklarının yayını yapıldı. Zenci başkanları diyor ki; "Türkleri sadece müslüman bilirdik amma meer sandığımızdan mükemmel insanlar olduklarını anladık. Atatürk ne büyük hizmetler yapmış" dedi. Kaldıki "Togo Türkleri"  de meşhur.. Biz Türk Tarihini Togo  Türkleri veya Togo zencileri kadar biliyor muyuz? 
Sevgili okuyucular ! "Milli Eğitim" diyenler etnikciliğe taraftar olmazlar. Bugün İslâm-Türk medeniyetinin nice belgeleri yayınlanıyor. meselâ:
    "YEDİ KITA" adlı bir tarih dergisi kuruldu. Eylül 2009 sayısında AbdulHamid Hanın "TÜNEL-İ BAHRİ" yani "Deniz Geçidi(Tüp GEÇİT) denilen deniz altı tüneli projesini yayınladı. Meğer bunlar hem tünel ve hemde köprüler olarak tâ
 
1500  yıllarında 2. Bayezid Han zamanında, 1845'te Abdulmecid Han zamanında , 1875-1876-1891-1902 yıllarında AbdulHamid zamanında gündeme gelmiştir. Ben bizzat bu projeyi gördüm. 1836'da Haliç Köprüsü böyle kurulmuş. Yine Abdul Hamid Han zamanında 1848 yılında hazırlanan ve bir osmanlı  maden müdürü tarafından yapılan Kızılırmak projesini belgeleride elimizde (Bknz.Yedi Kıta Dergisi,s.ağustos2009) Ne yazıkki  Dokap denilen Doğu Karadeniz Projesi gibi onları da engellediler, Şimdi Kürt Açılımı, Ermeni Açılımı, Yahudi açılımı ve Yunan açılımları yanında
"TÜRK AÇILIMI" diye niye birşey olmadığını anlıyorsunuz deyilmi?
Nedense hep onlar açılıyor. Onların çalıştayları var, Türklerin ne açılımı ve ne de çalıştayı kaldı? Buradan hareketle daha önce Hikmet TANYU Hocamızın dikkat çektiği "BİP" Projesinin "Büyük İsrâil Projesi" olduğu kadar "BÜYÜK İHANET PROJESİ" olduğuda anlaşılmıştır.
    Büyük Tarih üstâdı, tarih ilminin âlimi Prof. Dr.İlber Ortaylı Hoca'nın "Tarihin izinden" adlı kitabını mutlaka okuyunuz. "Okumaz yazmaz"lığı aşmalıyız. Sadece "Okur-yazarlık" hüner deyil. bu konuların âlimi ve hadimi(hizmetçisi) olmalıyız.
    
İlber Ortaylı "Tarihin izinde" adlı kitabın içindeki konularda ana başlık halinde şu konulara yer verdi(Birkaç örnek);
    a- "Amerika yeni coğrafyalar çizecek"
    b-"Tarihimizin Gerçekleri Daha ortaya çıkmamıştır."
    c-"Ermeni Nüfusu her zaman azınlıktaydı"
    d-"Milliyetçiler Türkiyeyi Tanımıyor"
    e-"Osmanlı Büyük Bir Devletti"
    f- "Tarihi Geniş okumak lâzım"
    g-"Millet Tarihten ve Coğrafyadan Gelen Bir oluşumdur."
    h-"Dünyanın Başkenti İstanbuldur"
    17. Yüzyıla kadar Dünyanın birinci şehri İstanbul, 2. şehri Batumdan  Kastamonu'ya olan hudut nüfuslarıyla yine bir milyon olarak Trabzondu.
Yani; Trabzon Ansiklopediler de (Bakınız milliyet Ansiklopedisi) halâ 2. İstanbuldur. Peki; İstanbul dünyanın başkenti ise; ondan İkibin sene önce kurulan Trabzon ne oluyor? Hiç olmazsa yine "2. Dünya Başkenti Trabzon" olsun. Yakışmazmı? Tarih böyle gerektiriyor. amma ağzında ciklet çiğneyerek, sırtında kot ve montuyla çalım satarak tarihçilik ve kültürcülük taslayan cahiller ve gafiller neden öğrenmiyor? Asıl bunu meraktayım.
   
Üstâd Necip Fâzıl Kısakürek bu kafasız kafalara mücâdele ederken milli tarihimizi şöyle haykırmıştı: 
   
"Yol O'nun , varlık O'nun , gerisi hep angarya
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk SAKARYA"

Gerçekte Sakarya ayağa kalkamaz. Fakat, asıl O'nun süründürülen tarihine dikkat çekiyor. Sakarya'nın, Tabzon'un , Kıbrıs'ın , Kerkük'ün hatda Mekke ve Medine'nin bile tarihi ayağa kaldırılabilir. Çanakkale ve İstanbul'un şahsında olduğu gibi Sakarya'nın şahsında  da  Milli tarihimiz elbette ayağa kaldırılabilir. Asıl ayağa kalkmak da budur...
BU YAZI DİZİSİNİN ;
BU BÖLÜMDEKİ   EN SON YAZIM TARİHİ: 29-09-2009
* * * * * * * * *

2. BÖLÜM

AY-GÜN ÇİÇEKLER NEDEN GÜNEŞE DÖNMEZ OLDULAR ACABA?

Sevgili okuyucular! Sarmısağımızı Çin vurdu. Domatesimizi İsrail vurdu. Tütünümüzü, fındığmızı, pancarımızı, pamuğumuzu AB ve ABD vurdu amma Ayçiçeklerimize, Gün çiçeklerimize ne oldu ki, hiç Ay'ı , Güneş'i ve yıldızları takip etmez oldular? Hem de o çiçeğinin yağını yediğimiz Ay çiçeklerinin bile halinden anlamaz olduk? Ayçiçeklerinin halinden anlamayanlar Türkiye'nin ve insanlığın halinden nasıl anlayacaklar?
    Trabzon deyil, Karadeniz'de  deyil, Türkiye'de  değil  dünya'da ilk defa bu konuya biz dikkat çektik. Hatta gazete yazılarım ve Tv. proğramlarım yanında "Dünyadaki Cennet" adlı kitabımda birinci konu olarak sırayı bu olaya verdim. Zira, dünya cennetine girebilmek mümkün deyildir; âhiret cennetini kazanmadan dünya Cennetini oluşturmak da mümkün değildir. Bir yandan Cennet edebiyatı yapan bir yandan Cennet için Endülijans satışı yaparak cennetten arsa vadeden haçlı zihniyeti dünyayı berbat etmeleri bir yana, Ay'a, yıldızlara gitseniz de orayı da atıklarla berbat hale şimdiden getirmişlerdir. " Green Peaca " denilen yeşil çevre gemisini bile bombalayarak Çevrecileri yok etmek istemişlerdir. En başta yer altı atom denemelerini ilk defa başlatan Fransa gelmekte, o'nu Hirojima'ya atom atarak nice kalıtsal hastalıklara sebep olan ABD gelmektedir. Daha sonra Çernobil patlamasıyla Doğu Karadenizi kanser ülkesine çeviren ve buna  rağmen hiç tazminat bile vermeyen, hatta özür bile dilemeyen Rusya gelmektedir. Hem de "hoşgörü" den temiz cevrecilikden dem vuruyorlar. İşte Ay Çiçeklerini de tabiatın genleriyle oynayan bu İslâm dışı zihniyetler Güneşi takip etmez hale getirmişlerdir. Ne yazık ki, İslâm  ülkeleri de aynı şekilde İslâm Güneşine sırt çevirmişlerdir. Peki dünyamızın Güneşe sırt çeviren yüzünde karanlık oluştuğuna göre ; İslâm Güneşine sırt çevirmek karanlıkta olduğunuzu göstermiyor mu? Ağaçların "kuz" denilen güneşsiz, soğuk taraflardaki meyvaları ham kaldığına göre; İslâm Güneşinden mahrum kalanlar ham değiller midirler? Mevlâna Hazretlerinin dediği gibi ne zaman pişecekler? Güneş nuruyla olgunlaşmak varken Cehennem ateşiyle yanıp kavrulmaya yönelik bir yaşayış ne demek? Alkol kadehine bile dikilse tutmaz. 
    Şimdi bütün okuyucularımı bir gerçeğe davet ediyorum. Yaz  geldimi Ay çiçeği ekilen ovaların olduğu yerlere bir yolculuk yapsınlar. Ay çiçek tarlalarının, toplumlarının fotoğrafını çeksinler bakalım ne görecekler? Sabahleyin bütün ovanın Ay çiçekleri Doğuya  Güneşe  yüzlerini çevirmeleri lâzımken bir kısmı Güneşe edönmüş vaziyettedir. Öğlede Kıbleye, akşama batıya dönecek yerde kimi doğuya, kimi batıya, kimi kuzeye ve kimide güneye dönmüş vaziyettedir. Yani karmakarışıktır. Bugün iman toplumları da aynı şekilde demokrasi ve serbestlik, özgürlük ismi altında öteye beriye yüz cevirmiş fakat ışığı hiç bulamamış, istikameti şaşmış durumdadırlar. Her kafadan bir ses çıkmasının asıl sebebi budur.  İzmler, sahte plâstik üzümler gibi insanlığa sunulurken ve şirin gösterilirken, Güneş'e dönülse bile; plâstik üzümlerin ve plâstik güllerin tabii hale gelemiyeceğini, hidayet ve saadet bulamıyacağını kestiremiyorlar. Hani Tabii hayat tabiatla idi? Kaldıki
tabii hayatın aslı da ilâhi hayattır.

TRABZON TARİHİNİ ARIYOR

    Trabzon  milâtdan önce "Küçük asya" denilen Anadoluya başkentlik yapmış bir şehirdir. Milâttan sonra da Doğu ve orta Karadenize merkezlik yapmış bir şehirdir. Gerek milâd öncesi ve gerekse milâttan sonraki hudutlar Kastamonu'dan Batum'a kadar hiç değişmemiştir. Bunun Osmanlıca ve Lâtince haritalarını çok yayınladık, eserlerimizde tanıttık, televizyonlarda gösterdik.
    Tarihe ve talihe bakınız ki osmanlıyı yıkanlar Trabzon'u da yıktılar. 1934'lü yıllardan 1940'lı yıllara kadar Trabzon çok sayıda kültür katliamlarına uğradığı gibi, Trabzon'un o zaman ki - eyalet hali'de parçalanarak Sinop-Samsun-Ordu-Giresun-Gümüşhane-Rize-Artvin-Bayburt hep birer müstakil küçük şehir olmuş, Trabzon halâ belini doğrultamamış, Trabzondaki eski muhteşem tarihi şehir görüntüleri de kasıtlı yok edilmiştir. İpek yolu da atıl hale getirilerek Trabzon iyice çökertilmiştir. Artvin ve Bayburt şehirlerini saymamın sebebi ise o zaman Artvin'in Trabzon'a bağlı olan Rize'ye; Bayburt'un Trabzon'a bağlı olan Gümüşhane'ye bağlı olmasıdır. Samsun 1925'te Trabzon'dan ayrılmış, ilçelikten kurtulduğu gibi büyük şehir olmuş; Trabzon ise halâ  büyük şehir yapılmamış,  Samsun'un sahip tren ve demiryoluna da kavuşmamıştır. Kasıt olduğu nasıl  ortaya çıkıyor deyilmi?
Bu süreç  tâ  Kanuni devrinin sonlarında yükselme devrinden duraklama devrine geçişte başlatılmış, Kanuni'nin Trabzon'un ihmaline karşı çıkmasına rağmen Atatürk'ün Trabzon bölge valisi tahsin ÜZER'e bir Trabzon'lu nun yazılı şikayeti üzerine (Telgrafı gereği) telgraf çekerek kültür katliamını durdurmak istemesine rağmen o zamanki masonik ,dönme,devşirme ve lacacı zihniyetler karşısında   etkili ve tahribata engel olamamışlar. Çünkü ülke bir göçmen zihniyetinin eline geçmiştir. O zihniyet yahudi ve haçlı zihniyetiyle  ateist bir kültürden oluşmaktaydı. Müslümanları ve Türkleri  Anadoludan atmak istiyorlardı. Bu sinsi faaliyetleri halâ devam etmektedir. İstiklâl Harbinin kazanılması, Trabzon'un işgalden kurtarılması meseleyi asgari zararla atlatmayı sağlamıştır. Gerçek Trabzon sadece fotoğraflarda ve tarih kitaplarında kalmıştır. En azından 100-200 milyon vererek bu fotoğrafları ve kitapları alıyoruz. Fotoğraflarla avunuyoruz. Çünkü İstanbul Trabzon'dan ikibin(2000)sene sonra kurulduğu halde uluslararası  stratejik yerde kurulduğu için Trabzon'u geçmişti. Fakat Trabzon'da stratejik yerde idi. öyleki orayı fethetmeden Anadolunun fethi tamamlanamıyordu. Roma- Bizans(Doğu Roma)  bile bunu başaramadığı halde Fatih Trabzon'u fethederek Anadolunun ve İstanbul'un fethini tamamlamıştı. Öyleki , 17. yüzyıla kadar dünyanın birinci şehri İstanbul, 2. şehri  Trabzon'du. Müslüman Türkler hem İstanbul'u, hem Trabzon'u ve hem de tüm Anadoluyu  fethetikleri ve karşılarında hiç kimse duramadığı için; Roma-Bizans kalıntısı olanlar (ki Romanın asıl yöneticileri en zâlim yahudilerdi) İstanbul, Trabzon ve Anadoluyu geri almak için buraların tarihini çekemiyor; Osmanlının çöküşünü fırsat bilerek yok etmeye çalışıyorlardı. Fakat tamamına muvaffak olamadılar. Şimdi Trabzon savunmaya geçerek eski tarihini istiyor, arıyor, yeniden ihya etmeye çalışıyor. Düşmanlar bunuda çekemiyor. Bu mücadele de sürüp gidiyor. Unuttukları bir gerçek var. Trabzon'un tarih ve kültürünü tahrip ettiler amma asla bir daha  haçlı, yahudi ve ateist kültürünü payidar yapamıyacaklardır. Zira , Trabzon gerçek Trabzon kültürünü yok etmeye çalışanlarla hesaplaşmaya başlamıştır bile..
    Peki Trabzon'un aradığı Tarih ve Kültür hangisidir? Elbette müslüman Türk Kültürün, hatta yabancılara ait olsa bile, fetih kültürün medeniyet eserleridir. Trabzon tarih ve kültürünün medeniyet eserleri de diyebiliriz.
     O eserler nelerdir? Şimdi yine ilk defa burada onların listesini, burada veriyoruz.
Şöyle ki:
   
1- Fatihin ilk müslüman Türkleri getirip yerleştirdiği  ortahisar Amasya mahallesi, Amasya camii ve caminin Hamamı:
    Trabzon müftülüğün Doğusundan eski Trabzon valiliğinin önündeki Saray-ı Atık sokağa kadar gelen alandır. Ortasında çifte Hamam yokuşu yolu gecerek Ortahisar Fatih Büyük camii yanına çıkar.
    2- Eski çömlekçi-Eski molaz-Eski Boztepe mahalleleri.
    3-Zağnos mehmet paşa köprüsünün doğu ucunda sur'un üstündeki Trabzon'un ilk fetih şehitlerinden ikisinin mezarları- 1975'li yıllara kadar onları ben orda görürdüm Nasıl yok edildilert hiç kimse bilmiyor(Şehitlerin isimleri mahfuz)
    4- Ortahisar Fatih Büyük camiinin önündeki 1962 tarihli Fatih medresesi ve kütüphanesi
    5- Moloz kapısı girişindeki Fatih Tuğrası ve kitabesi. Ataparktaki 
 eski Askerlik şübesi ve Boztepe altındaki Abdul Hamit cephaneliğindeki Tuğralar.
    6- Tarihi mermer Osmalı mezar kitabeleri: Bunların 3500 adeti Bölge valisi Tahsin Uzer tarafından övütülerek müteahhitlere mozaik olarak satılmıştır. Atatürk'ün engellemesiyle binbeşyüz(1500) adeti kurtarılmıştır(Tamamı 5000 adetti)
BizTrabzon valisi Enver Hızlan(1986 ile 1991 yılları arasında Trabzon'da vali idi) ve Trabzon eski belediye Başkanı(Şimdi Trabzon milletvekili) ile bunları beş çilt olarak kitaplaştırdık. Daha doğrusu Araştırmacı yazar Murat Yüksel Bey'in tercümesi olarak valilik tarafndan üç, Trabzon Belediyesi tarafından beş çilt olarak kitaplaştırılmışlardır.
    7- Camilikten çıkartılan Trabzon Ayasofya camii şerifi ki bunun son imamı 1953-1964 Yılları arasında rahmetlik babam Muhammed Şefik YAZICI Efendi idi. Bende burada imamlık,müezzin ve hatiplik bizzat yaptım. Turist gezdirdim.
    8- Ortahisarda ve Pazarkapıda  Kanuninin doğduğu ve büyüdüğü evler. Malüm olduğu üzere Kanuni Pazarkapıda Hekimbaşının evinde doğmuş. Ortahisardaki Kanuni evinde (Bugünkü Kanuni heykelinin olduğu yer) büyümüştür.
    9- Cudi Bey ve Gülbahar ilkokulları Tanjant yolu güzergâhı nedeniyle yıkılmışlardır.
    10- Atapark imaret mezarlığı idi. Fuarın Güneyindeki Reşadiye mezarlığı, Trabzon'un Fethinde ki deniz şehitleri mezarlığı idi. Hepsi yok edildiler. Akçaabatta 1810'dan kalma bin kişilik Sargana şehitleri kabristanı da 1940'lı yıllarda yok edilmiştir.
    11- Yukarı Hisar iç kuledeki Kral sarayı korunmamıştır. Kalıntıları halâ yaşamaktadır. 1461de Trabzon fethedildiği zaman fatih şehri bu saayda teslim almış. İlk önce şehir buradan yönetilmeye devam edilmiş. Sonra Ortahisar'a inilmiş, 1890'da ermenilerin Ortahisar vilayet konağını yakmasıyla bugün yaşayan 1933'de hizmete açılan Ortahisar vilayet konağı yapılmıştır.
    12- Ortahisar camisinin önündeki Hoşoğlan Türbesi'de yıkılıp yok edilmiştir. Hoşoğlan da Trabzon'un fethindeki ilk nişancılardan ve şehitlerdendir. Hoşoğlan Efsanesi bütün Trabzon Tarihi kitaplarında vadır. Bunlar sadece birkaç örnektir ve ayrı bir kitap konusudur.
Bütün bu tahrip ve yok etmeler sonucu Trabzon tarihini arar hale gelmiştir. Gerçekten Trabzon haklıdır, meydandaki tarihi sinema da bu oranda tarihe dahildir.
    Çanakkalenin Gazi komutanlarından olan meşhur Salih OMURTAK(  
 (D. 1889, Selanik – Ö. 23 Haziran 1954) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 4. Genelkurmay Başkanı'dır.) Paşanın amca oğlu Mahmud Nedim Paşa'nın sülüklü şehir mezarındaki kabri de yok edilmiş. Halbuki 1952'de vefat ettiğine dair sülüklü Asri şehir (Değirmendere) kabristanındaki defin defterinde adı mevcuttur. Ancak mezar parselinde başka bir kabir görülmektedir. Onunla ilgili araştırmalarımız devam etmektedir.

    Trabzon'un aradığı tarih yine bizzat kendi kimliğidir. Bu kimliğin içinde sadece tarihi kimlik veya konular yok. Eski Trabzon'un tabii güzelliği, eski şehir güzelliği, eski şöhreti, eski ticareti, eski kültürü, eski ekonomisi, eski gelenek  ve görenekleri, eski dindarlığı, eski milliyetçiliği, eski misafir perverliği, eski işlekliği, eski turizmi, eski sağlam yönetilirliği, eski manevi değerlere bağlılığı, eski yardımlaşması, eski mutluluğu aranmaktadır.Değişen yeni teknik imkânlar çocuklara yeni oyuncaklar almak misâli, çok fazla mutluluk vermemektedir. Anasını, Babasını kaybetmek misâli Trabzonlular eski tarih ve kültürünü de kaybetmiştir. Sadece Kemençe çalmak veya Kolbastı oyunu oynamak kaybedilen kimliği kazandırmaz. Vaktiyle Trabzon'un Değirmendere ve Kal'anüma derelerinden sökülen tren rayları bile halâ yerine takılmamış, Cumhuriyet Treni bile halâ Trabzon'a gelmemiştir. Bu nasıl Cumhuriyetçiliktir? Bu cumhuriyet şehri Atatürk'ün Trabzon Nutkunda haykırıp bize miras bıraktığı Cumhuriyetçiliği bile kaybetmiştir. Sadece 1967'de kurulan Trabzonsporla övünmektedir. Trabzon milli tarihini ve o tarihin kimliğini aramasında ne yapsın?
Acaba o tarihe ne oldu? İşte asıl sorun budur. Bütün sorunlar  bu sorunun cevabını Boztepe de medfun olan Ahi Evren Dede ve Ali Şükrü Bey ile, Değirmendere kabristanında medfun olan kurmay Albay Hacı Hamdi Pirselimoğlu ve Ataparktaki Türbesinde medfun olan Ayşe Gülbahar Hatun bilmektedir. Onlarda aynı şekilde bizimle aynı tarihi kimliği aramaktadırlar.

TARİHİN ARKA ODASI
   
Artık "Tarihin Arka odası" adlı proğramları izliyoruz. Çünkü: Tarihin ön odasından kovdular bizi; yani gerçek mahalli, milli ve evrensel Tarihimizi arka odalara attılar. Ciltler dokusu tarihimizi Tren vagonlarına doldurup Bulgaristan'a  ve Seka'ya kağıt  olarak sattılar. Seka yok etti tarih kitaplarımızı . Fakat, Bulgaristan yok etmedi. Çok değerli belgeleri temizleyip arşivledi. Şimdi Bulgaristan bize dövizle baktırıyor o bilgi ve belgeleri. İşte başımıza gelenler hep bu yüzdendir. Atatürk ne güzel söyledi: " Kültürsüzler, kültürlülerin ayakları altında toz olarak ezilmeye mahkümdurlar" diye. İşte biz her konuda bu zilleti yaşamaktayız. Tarihimizi baş tacı yapmadıkça, kültürümüzü bayraklaştırmadıkça kurtuluşumuz yoktur. 
Mutluluğumuz ufuklarda bile belli olmamaktadır. Yarınlarımızın güneşi bir doğuşa geçse tarihin bütün odaları daha çok aydınlanacaktır. Arka oda diye birşey kalmayacaktır. Öz yurdumuzda garip ve parya durumuna düşmemiz de önlenecektir. Artık Rahmetli Antalya milletvekili Osman Yüksel  SERDENGEÇTİ'nin yazdığı "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler" Trabzon'lu dünyaca meşhur tarih profesörümüz Rahmetli Prof. Osman TURAN beyin yazdığı "Vatanda Gurbet" adlı kitapları yazmaya da gerek kalmayacaktır. Çünkü: büyük vatan dostu olan Osmanlı Padişahlarını "Vatan haini"  diye gösterenlerin kimler olduğu gerçeği ile " Kemalizm maskesi" takarak dolaşan ve Atatürk aleyhine çalışanların kimler olduğu tarihin arka odasında daha iyi belli olacaktır. Yani, daha gerçekci "Tarihin Arka Odası" adlı Televizyon Proğramları gündeme gelecektir. Herkes   dostu ve düşmanı daha iyi tanıyacak, bu tarih kaosu da sona erecek ; Vatan gerçek sahiplerini kavuşacak, Şehid ve gazilerin ruhu daha çok şad olacaktır. Çünkü mahalli, milli ve evrensel tarihimizin gerçeği ortaya çıkınca mahalli, milli ve evrensel bütünlük de daha çok sağlamlaşacaktır. Mevlâna Hazretleri "Vahdet-i vücüd denilen yüce Allah la daima beraber olma" konusunu anlatırken beden ve ruh benliğimizdeki bütün bölme ve bölücüklerin , sun'i duvarların yıkılmasıyla bütün varlık odalarının aynı ilâhi nüra kavuşacağına dikkat çekmiştir. Gerçekten bizim evimizin odalarının bölmelerine hapsolan güneş aynı güneşin ışıklarıdır. Bölmeler yıkılınca bütün odalardaki nürlar bütünleşir, kucaklaşır. Çünkü; bütün odalardaki güneş aynı güneştir. Bizim vatanımızın ve milletimizin arasına sokulan gecekondu bölmeleri gibi sınırlar yıkılıp aynı İslâm güneşinin ilim ve kültürüyle, medeniyetiyle fikir ve ruhlarımız buluşturulmadıkça bu hasret daha çok artacaktır. Tarihimize daha nice arka odalar daha eklenecektir. Gönül sarayımız daha çok karanlıklaşacaktır. Halbuki; Bizim Güneşimiz Hz. Âdemden beri semalarımızı aydınlatmakta ve gönül duvarlarımızdan sızıp ruh ve kalbimize girmektedir. Sadece ışığın kaynağıyla avamıza örülen duvarlar yüzünden, Güneşle avamıza giren bulutlar misâli, Güneşimizden mahrum kalmışızdır. Gerçekte ise Güneşte gece yoktur. Gece Güneşe sırt dönen dünyamızdadır, Ondan ışık almadıkça Güneş tutulmaları, Ay tutulmaları yaşıyoruz tıpkı dünyamız gibi kaldı ki tarihi karanlıktan beter hakikat karanlıklarında bocaladığımız bir gerçektir. Karanlığın suçunu Güneşe yüklemeye çalışmak , Güneşi balçıkla sıvalamaya uğraşmak misâli bir iş güzârlık ve mantıksızlıktır. Tarihin de mantığı vardır. Tarihin  arka odasında o da devreden çıkarılmıştır. Güneşin aydınlığında çalışmak yerine, elektrik ve el feneri lâmbalarıyla, hatta kara ışıkla da olsa tarih odalarımızı aydınlatmaya çalışanlara yine de çok müteşekkiriz. Onlardan tarih ve vatan davacı olmayacaktır. Hepsinden ALLAH razı olsun . Gece Ateş böceğinin kıvılcımları kadar bile lsa bize ışık tutup "aha buradayım, siz de yolunuzu şaşırmayın, ışığa koşun" dercesine bizlere rehberlik yapanlardan Cenâb-ı Hak ebediyyen razı olsun(Âmin)
   
Şu güzel sözlerdeki tarihi gerçekleri hiç unutmayalım:
1- "Mahalli olmadan, milli olunmaz, milli olmadan evrensel olunmaz. Fakat, evrensel olunmuşsa hepsi gerçekleştirilmiş demektir. Selçuklu ve osmanlılar bu üç süreci  en mükemmel uygulamışlardır. Şimdi bocalamamızın sebebi bu üç süreç arasındaki kopukluk ve yabancılaşmadır." (Mustafa YAZICI)
    2- 
"Geçmişle gelecek, suyun suya benzemesinden daha çok birbirine benzer" (İbn-i Haldun Dünyanın en büyük Tarih sosyoloğu)
    3- "Asabi (sinirli) milletlerin ekonomileri de bozuk olur" (İbni Haldun)
Çünkü; Süreklilik, istikrar, proje,sabır ve ilim esas alınmamıştır.
    4- " Galipleri mağluplar doğurur "  (İbni Haldun)
    5-
" Putlaştırmak, putçu ruhların  işidir" (İbni Haldun) Yani, putçu ruhlar olmasa putçuluk doğmaz. Putlaştırılanların bu putlaştırmalardan hiç haberi yoktur.
    
6- " Tarih yazmak, Tarih yapmaktan zordur. Tarih yazanlar tarih yapanlara sadık kalmadıkça gerçek tarihi yazmış olmazlar" ( Mustafa Kemal ATATÜRK)
    7- " Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." (En büyük Atom âlimi Albert Einstein)
    8- "İmanın yüceliğine eremiyorsanız , inkârın basitliğinden kurtulunuz" (Lâ Edri)
    9- "Bazıları çicek yetiştirmekten, bazıları adam yetiştirmekten hoşlanır. Adam yetiştirenler gül yetiştirenler gibi fedâkârlık yapmazlarsa vatanın istikbaline de birşey yapmış olmazlar"
 Mustafa Kemal ATATÜRK)
    10- "Vatanın bağrına düşman dayamışsa Hancerini, elbet bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini"
    11- "Kimki Kur-an bilmedi, sanki Dünya ya gelmedi(Yunus Emre)
    12- " Ne dilersenHak'tan dile" (Yunus Emre)
    13- "Bizim için Trabzon'u fetihten maksat toprak kazanmak deyildir. Yüce Allah'ın dinini yaymaktır. Aksi halde bize gâzi demek bile yalan olur" (Fatih Sultan Mehmet Han.1461)
    14-" Bizim davamız cihangirlik davası değildir. Yüce Allah'ın yolun da İslâm dinine hizmet etmektir. ( Fatih ve Kanuni )
    15- " Sadece ırkı 
için ölenler cahiliye ölümüyle ölmüş olurlar"
(Hz. Muhammed Aleyhisselâm) Çünkü :Geometride iki nokta arasındaki doğru tektir. Meselâ; A ve B noktataları arasındaki tek doğru çizilir. İkincisi eğri olur. Doğmak ve Ölmek noktaları arasında da tek doğru vardır. İslâm ve onun özü olan "TEVHİD" dir.
    16- "Gözyaşı dökme oğlum, alın teri dök. Eğer gözyaşı işe yarasaydı ölmüş anan ve baban mezardan kalkıp ayağa dikilirdi." (Mehmed Akif  Ersoy)
    17- " Hakkıdır  hakka tapan milletimin istiklâl " (Mehmet Akif Ersoy)
    18-
" Gelimli, didimli, ölümlü dünya; Ver adı güzel Muhammed'e salâvat " (Dede Korkud)
    19- " Çanakkale Kur'ân ruhuyla kazanılmıştır " (M.K.Atatürk)
   
Tarihin arka odasında asıl bunlar yer almıştır.Çünkü: Onbin cehalet tek bilgi etmez.

    BU YAZI DİZİSİNİN ; 
    
BU BÖLÜMDEKİ   EN SON YAZIM TARİHİ: 10-10-2009
* * * * * * * * *

3. BÖLÜM
TRABZON YETKİLİLERE ALGILATAMADIĞIM KONULAR
    1985 Yılından beri tam 25 yıldır gelip gecen Yedi(7) Trabzon valisiyle çalıştığım gibi; yine 1986'dan 2002 yılları arasında tam 16 sene Yedi(7) Trabzon Belediye başkanıyla çalıştım. Hatta hem Trabzon valilerinin ve hem de belediye başkanlarının kronojik kitaplarını yazdım. Hepsinin bilge ve belgelerini arşivledim. Asıl anlatmak istediğim bu deyil; Trabzon'un ve Türkiye'nin yeniden mükemmel tanınması için işin nirengi noktalarının kavratılmasıydı. Ne yazıkki bu davamız halâ zaferle sonuçlanmamış, particiliğe kurban gitmiştir. Artık daha kurban vermeden hayırlı hizmetler yaparak Allah rızasına kvuşmak için bu gerçekleri sizlerle paylaşmak sevap ve vebaline dikkat çekmek istiyorum. Zira, hem Trabzon  valiliğinde ve hem de  Trabzon belediyesinde ikişer kitap yayınlayıp bu konuları milletvekillerimize ve bakanlarımıza da arzettiğim halde bir sonuç alınamamıştır. İşte algılanmasını istediğim konular:
    1- Anahtar Teslimi yeni şehirler inşa ederek 
    İşsizliği yok etmek;
   
Ben, Kuzey Afrika devleti olan Libya'da birbucuk sene A.. G.. sanayi sahiplerinin kurduğu B.. A.Ş. de tercüman olarak çalıştım. Kaddafi Türk şirketlerinden Arhavili ...(şirket isimlerini  r e k l a m  i ç e r m e m e s i  adına  yazmıyoruz) şirketine bir milyonluk anahtar teslimi şehirler yaptırıyordu. Türkiye'de de yaptırılabilir. İç Anadolu'da, ova memleketlerimizde olabilir. Yeni caddeleri, sokakları, fabrikaları olan şehirler, üçer milyonluk beş şehir yapılsa; İlçeleri il yapmaktan, köyleri belde yapmaktan güzel olur. İmtihan açılır. Herkes burda yeni konutlara yerleştirilir., Her ay  maaşlarından 25 sene kesilerek ev paralarıda çıkartılır. 5 şehir inşaat şirketlerimiz için çok kolaydır. Dünyanın dörtbir yanında yapıyorlar. Üçer milyonluk beş şehir, hem tarihi bir olay olur, hem dünyaya örnek olur ve hem de 15 milyon insana iş çıkar, ülke kurtulur. Fakat, benim yazılı uyarılarıma rağmen devlet Tokiciliği ileri geçememiş, işsizliğe çare olması şöyle dursun, evsizliğe bile yeterli çare halâ olunamamıştır. Modern şehircilik nerede?
   
2- Dilenciliği Yasaklamak:
     İnsan olan bir düşkünü dilenirken görmek canlı öldürüyor beni. Devlet bunca sosyal hizmet fonlarını kurdurduğu halde; halâ adam dilendiriyor, kaç defa bölge valilerine yazdım Dilenciler bir araya toplansın, Nüfüs kütüklerinde hangi şehirde oturdukları tesbit edilsin, Oranın fonlarına bilgi verilsin, fakirse yardım edilsin, değilse engellesin diye. Göz yuma yuma devlet dairelerine bile giren garip dilenenler var. Dilencilik devlet dairelerine girerse o devlete sosyal devlet denirmi? bir şehirden öbür şehire gidenler bile var. Devlet, valilik, belediye başkanları; muhtarları çağırıp neden araştırma yaptırmıyor? Dilencilik yoluyla bile sömürü var. Hem de mersedesli yeşil kartlılardan beter. Halbuki; Hz. Peygamber(s.a.v.s) " Gerçek fakirler dilenmezler, Onları yüzlerinden tanırsın" buyurmaktadır. Ya buna ne demeli? Müslüman Türk şehirlerinde ne demek? Hem de 21. Asırda. Tarihe bakınız. 8. Asırda Ömer Bin Aziz döneminde dilencilik ne kelime, zekât verilecek adam bile arandı da bulunamadı.
Trabzon bile dilenci şehri oldu. Alt geçitlere ve cami önlerine bakınız. Turistler fotoğraflarını çekerek bu kötü imajla anlatıyor Türkiye'yi Avrupada. Trabzon gibi dünyaca meşhur tarih şehri de  dilenciliğe kurban gidiyor. Çok yazık! Yöneticiler Uyuyormu?
    3- 
Trabzon'un Gül şehri olduğunu hatırlatmak ve gül adamlar yeiştirmek:
Evliya Çelebi ta 1640 senesinde Trabzon'a geldi, kışın dahi açılmış olduğunu gördüğü güllere bakarak Trabzon'u "Gül şehri"
diye kayda geçti. Trabzon'da eskiden 12 çeşit gül vardı. Ne sanayisi kuruldu Ne çicekçiliği. Trabzon Belediyesi  kültür araştırma kurulunda diye diye sadece Belediye Başkanı Âsım Aykan döneminde halka bir kaç sene gül dağıtıldı ve adı "Gül Âsım"a çıktı o kadar. Gül şehrinde gül adamlar yetiştirme davası ise halâ gerçekleşmedi. Zira, Trabzon'un gül davası anlatılmıyor. Sadece "Kışın Gül Açan Şehir Trabzon" diye kitabını yazdım, gazete ve televizyonlarda tanıttım o kadar. Trabzon'un gül şehri olduğu asla unutulmamalı ve gerçekleştirilmelidir. Magandalıkta adı çıkanTrabzon'a gül Şehri olmak, gül adamlar yetiştirmek Yakışmaz mı?
    4- Yazarlara da Kredi Hakkı vermeyi Trabzon da gündeme getirmek:
   
Türkiye'de ilme önem verilmediği için, yazarlara, çizerlere, ressamlara, sanatçılara da değer verilmemektedir. Yani, Türkiye'de parasızlık sorunu yoktur. Asıl ilimsizlik sorunu vardır. Karadeniz Yazarlar Birliği Başkanlığı da yaptığımız için bu konuyu köşe yazarlığı yaptığım bütün gazetelerde, Tv. Proğramcılığı yaptığım bütün Televizyonlarda duyurduğum gibi Vali ve Belediye Başkanlarımıza, Milletvekillerimize, Bakanlarımıza ve Hatta Başbakanlarımıza bile yazılı olarak duyurdum. Yazarlar yayınlayacakları kitaplar için bankadan Kitap-Yayın Kredisi çekse sonra taksit taksit ödese fena mı olur? Maalesef, yazarlar yazdıkları veya okudukları kitapın parasını bulmaktan da âcizdirler. Bütün bunlar "OKU" emrine aykırı tutumlar deyil mi? Düzeltmesi için  Trabzon da konuya önderlik yaptık. Fakat bir sonuç alamadık. Bir de olduğunu düşününüz ne büyük faydası görülecekti...
Maalesef tavukçuya kredi var,yazarlara yok.İlim ehline tşvik de yok, ödül de... Ne Trabzon'u düşünen var, ne yazarları... Acaba kişi başına düşen 5000 dolar milli gelir kimlerin cebine giriyor? Yazarlar memleketin işlerinin hepsinde söz sahibidir. Uyandırıcı görev yapmaktadırlar. Trabzon'un yazarlık konusunda Türkiye ye örnek olması ne güzel olur değil mi? Boşuna 2. İstanbul demeye ne gerek var?  İstanbul Avrupa'nın kültür başkenti olurken, 2. İstanbul sayılan Trabzon 2. kültür kenti neden olamıyor? İşte hep bu gafletlerden...
    5-
Trabzon'daki yeraltı geçitlerini hizmete açmak ve Kalelerin burcundaki yollarda dolaşmak:
   
Başka yerlere gittiğimizde 2 metre karelik dehlizler(üstü kapalı,dar ve uzun geçit,koridor) sokup "ver beş milyon" diyorlar. Biz yeraltı geçitlerini hizmete açarak Turistik gelir sağlamıyoruz. Santa Turistik şehrini bile "santa harakeleri" ilânettik. Meryem Ana (sümelâ) manastırının çatısı bile şehri terkeden rum ve ermenilerce uçurulmuştr. Santa'ya da Türklere kalmasın diye harekeye çevirdiler. Hiç hesabını sormadık. Şimdi zağnos vadisine yeni bir çeki düzen verildi. Evler yıkıldı. Bu durumda iki katlı olan Trabzon kalelerinin yeraltı dehlizler ve tünelleri hizmete açılmalı, turistik gelir sağlanmalıdır, kalelerin üzerinde de SİNOP'taki gibi dolaşılabilmeli ve burçlardan şehrin fotoğrafı çekilebilmelidir. Bu tanıtma olmadan Trabzon Uluslararası bir şehir-yeniden- olabilir mi? Elbetteki hayır...
    6-Köyler başı boş kalmasın:
   Kaçakçılar, dilenciler, zehirli ilâç satan şirketlerin bazıları, esrarcılar, hırsızlar, avcılar, köylere dadanıyor, Av yasağı olan yerlerde bile av yapılıyor. Meskun mahalllerde adam bahçesine çıkamıyor. Herkes hısım-akraba diye; muhtarlar, belde başkanları birşey diyemiyor. Kanuna işi aksettirmiyor. Bazen şüpheli insanlar gelip geçiyor, muhtarlar nüfüs kimliği sorması lazım, sormuyor. Kaç defa yazdık çizdik, halâ köylerin kontrolü yok. Kontrol istedik mi, "efendim jandarmanın benzini yok" diyenler bile çıkıyor... Böyle devletçilik olurmu?
    7- Atatürk'ün Trabzon Nutkuda vasiyet ettiği Demiryolu yapılsın.
   
Sözde Atatürkçülük Gırla(bol bol, çokca) gidiyor amma icraat Atatürkçülüğü yok. Halâ Cmhuriyet Treni Trabzon'a gelemedi. Atatürk'ün 1924 yılında Samsun'dan Çarşamba2ya kadar yaptırdığı Tren yol bile söküldü. Hiç eleştiren olmadı. Üstelik 10 bin altın tutan parasını Trabzonlu ticaret erbabı olan Nemlizadelerden 10 bin altın olarak ödetmişti. Samsun-Trabzon Demiryolu olunca Londra,Paris-İstanbul-Samsun-Trabzon-Erzurum-Pekin ipekyolu demir yolu olarak ayağa kalkacaktır. Bunu Trabzon halâ hak etmedi mi?
Asıl o zaman Trabzon  büyük şehir olur. Rusya'nın en küçük bavul ticareti bile Trabzon'u etkilemişti.. Bir de Demiryolu ve Tren gelse neler olur, neler... Atatürk Samsun'a da geldi, Trabzon'a da . Fakat Demir yolu Samsun'u büyükşehir yapmıştır. Halbuki; Samsun 1925'te Trabzon'dan ayrılmıştı. Şimdi o büyük şehir, Trabzon deyil, Allaha revamı ?
    8- Trabzon'da sanayi kurulsun:
   
Trabzon neden sanattan sanayiye geçemiyor?
   
100 sene önceki Osmanlıca Trabzon vilâyet kaytlarında Trabzon  şehri sanayi şehri ve maden şehri olarak anlatılmıştır. 1322 (1904) tarihli vilâyet sâlnâmeler; böyle, 1926 Tarihli Osmanlı Ticaret sâlnâmesin de bu bilgiler mevcut. O zamanki demir fırınları, makarna, kumaş, fındık fabrikaları , çivi, mermer fabrikaları bile yok edilmiştir. Daha eski belgeleri de var. Bunları kitaplarımda işledim. Aynı zamanda Trabzonlu milletvekillerine de duyurdum. Ne yazıkki halâ Trabzonda çimonta fabrikalarından başka bir fabrika yok. Trabzon Malatya, Konya, Kayseri, ve Eskişehir'den gerimi ki bu sanayi şehri olmayı hak etmedi; üstelik vaktiyle olan sanayi şehri olma hakkı da kaldırıldı. Halbuki, Trabzon sanayi şehri olsa hemen büyükşehir olacaktır. Trabzon'u sanayi şehri olmaktan çıkaranları sadece lâf olarak kültür şehri ilân edenleri kınıyorum. Haksız mıyım? Bu sanayilik yüzünden bu şehir rus işgaline uğrayarak 1916-1918 yılları arasında muhacir bile çıkmıştır.
    9- Trabzon çöplüklerden kurtarılsın:
   
Uzunkum ve Akyazı sahilleri dökülen çöplerle çöplüğe dönmüştür. Moloz'u kurtaralım derken daha çok kirlenmiştir. Bu gül şehri çöplüğe terkedilir mi? Bu konuda çok geç kalındı Tabakhane ve zağnos vadilerini bile Trabzon'un Vali ve Belediye Başkanlarıyla Miletvekillerinin görmemezlikten gelmesi bu hale getirmiştir. Sahillerde Hastane atıkları şırıngalardan bile gezilmiyor. Trabzon'un çöplük olması Allaha reva mı?
10- Trabzon Büyükşehir yapılsın:
    Trabzon Büyükşehir yapılsın ,fakat kuru, işsiz nüfusla deyil, sanayi ve fabrika ile Büyükşehir yapılsın.. Yöneticiler bunları algılamadıkça Trabzon can çekişmeye devam eder. Ne zaman algılanacak? Ne zaman gereği yapılacak?
BU YAZI DİZİSİNİN ; 
    
BU BÖLÜMDEKİ   EN SON YAZIM TARİHİ: 21-10-2009

YAZAN: MUSTAFA YAZICI
( Araştırmacı Yazar)
* * * * * * * * *

MUSTAFA YAZICI

( Araştırmacı Yazar)

DEĞERLİ MUSTAFA HOCAMIZIN 2010 OCAK AYINDA YAYINLANACAK "TARİH BİLE TARİHİMİZE HAYRAN" KİTAPINDAN...YENİ YAZI DİZİSİnin DEVAMI...

4.BÖLÜM
NAMAZ,HZ. MERYEM'E DE EMREDİLMİŞTİR AMMA..(.!?)
    Peygamberin anneleri de dinen hepimizin anasıdır. Bunlardan biri de - haçlıların sapık iddialarına karşı Kur'an-ı Kerim'in namus sembolü gösterdiği Hz. Meryemdir. Bugünkü Hristiyanların seks ve fuhuş(af buyurunuz) edebiyatlarında, yaayışlarında, aile hayatlarında, batakhanelerinde veya bâtıl sistem ve rejimlerinde Hz. Meryem'in sembol olan namus takvası var mı?  Bu nedenle buünkü Hz. İsacı ve Hz. Meryemci'lere Hristiyan denilmez. "Haçlı" denir. Yani, haçlı demek, Peygamber katilliği inancını savunan demektir. Bugün dünya da 14 cıvarında devletin bayrağında haç vardır. Hepside "biz Hz. İsa'yı çiviyle günâhlarımıza keffaret olarak çarmıha gerdik" diye Peygamber katilliğiyle övünerek haçlı bayrağı dalgalandırıyorlar. Ne yazık ki İslâmi halâ onlara Ehl-i kitap, Hristiyan, Hz. isacı ve Hz. Meryemci olarak bakıyor. Çünkü; bugünkü İslâm âlemi de haçlıları hoşgörü dümen suyunda can çekişiyor. Bereketki İslâmın Hilâli halâ bu korkunç zifiri bâtıl karanlığında İslâm âlemine nur saçarak diriliş vermeye çalışıyor. Kaç kişi farkında veya İslâm nurunun değerini biliyor? Bunu bâtıl sistem sadece Hristıyanlardan Alllaha secdeyi ve namazı kaldırmadı, Ay-Gün çiçeklerinin bile genlerini piçleştirerek gündüz Güneşi, gece Hilâli takip etmez hale getirdi. Ovalarda yağını kullandığımız Ay çiçekleri niçin daha Güneşi ve Hilâli takip etmez oldular? Namaz Güneşe göre kılındığına göre Haçlı toplumları bu namazsız vaziyetleriyle, bu İslâm Güneşinden kopuk halleriyle artık Güneşi ve Ay'ı takip etmez olan Ayçiceği toplumlarından beter hale gelmedi mi?
    Günümüzde birçok Hristiyan, gerçek Hz. İsacı ve Hz. Meryemci olan, Gerçek incile ve bugünkü Kur'ân-ı Kerime hayran olan insanlar sadece Kur'ân-ı Kerimdeki bu Hz. İsa ve Hz. Meryem âyetleri nedeniyle; onlardaki Hz. isa ve Hz.Meryem övgüsünü hiçbir din de bulamadıkları için müslüman oluyorlar. Ne yazık ki, İslâm âlemi bu Kur'ân mucisesini de iyi değerlendiremiyor.  
    Haçlılara yağcılıkla,  diyalog çıkarcılıklarıyla daha çok gülünç, fakir ve perişan oluyorlar. Haçlılara karşı namazı bile savunamıyorlar " Efendim iman etsinler yeter"
Amelsiz İslâm olurmu?
Kur'ân-ı Kerim bakınız Hz. Meryem'i nasıl namazlı tanıtıyor.
" EY MERYEM! RABBİNE GÖNÜLDEN BAĞLAN, SECDE ET VE RÜKÜ' EDENLER LE BERABER RÜKÜ' ET"
       (ÂL-İ İMRÂN SÜRESİ ÂYET:43
)
Bundan sadece haçlı kadınları ibret almasın? Namazsız Müslüman Türk kadınları da ibret alsın. Yaratıcılarına secde etsinler. Namaza başlasınlar. "SECDE ET" emrinin gereğini "OKU" emrinin gereği gibi yapsınlar. Namazlı Müslüman Türk kadınlarından daha nice Fatihler ve Alparslanlar çıkacaktır. Namazsız Türk kadınlarından Müslüman oldukları  halde Fatih ve Alp Arslan çıkmaz. Çünkü: Fatih İstanbul'u feth ettiğinde  Ayasofya'da Cum'a namazını kıldırırken üç defa tekbir aldı. Namaz sonrası üç Tekbiri soranlara "Üçüncü tekbirde Kıble de KÂBEyi karşımda görebildim" dedi Trabzon ortahisarda ilk Cumayı kılariken de öyle oldu.
    Büyük İslâm-Türk mücahidi Alparslan Malazgirtte Cum'a Hutbesini Malazgirt ovasında savaş meydanında okurken, ölüm (şehitlik) kefenini giyerek hutbeye  çıkmıştı. Haçlı Romen Dıyajonu yenince haçlılar ayağına kapandı. O hepsine "Ayağa kalkın . Bana deyil, Allaha secde edin" dedi. Hepsine secdeli bir hükümdarlığı gösterdi. Haç'ı reddetti. Tevhid'i haykırdı.
    Haçlı seferlerinde Eskişehir dolaylarında 2. Kılıçarslan'ın Haçlılara "Haç'a deyil, Hz.İsa'nın secde ettiği Allaha secde edin" deyip esir onbin Hrıstiyanı secde karşılığında serbest bırakmasıyla tam 10 bin haçlının Müslüman olduğu  tarih kitaplarına geçmiştir.

Fakat Osmanlının Atası Selçuk'lu Tarihini kaç Müslüman Türk okuyor? Secdesiz- Namazsız Müslüman Türkler Türeyeli daha ne Fatih doğuyor, ne Alparslan , hatta ne Atatürk! Balıkesir de Zağnos Paşa Camiinde Atatürk'ün milli mücadele Hutbesini okuduğu Minber ve mihrabın fotoğrafını bile Trabzon valisi Alâaddin Yüksel Balıkesir valisi iken gittim çektim. Yani Atatürk İstiklâl Harbini kazanana kadar Cuma namazını ve hutbesini bile terketmedi. Balıkesir müzesinde İzmir de Lâtife Hanımla tesettürlü haliyle evlenerek Balıkesir'e Balayına geldiklerinde kaldıkları evde gece namaz kıldıkları seccade bile yer almaktadır. O'nu da görüntüledim. T.B.M.M.'nin Cuma günü Namazdan sonra hutbe ve dualarla açıldığı ne çabuk unutuldu? Bugün müslüman Türk ordusunda namazsız komutanlar da türedi..  Secdesiz komutanlar Fatihi, Alp Arslanı ve Atatürk'ü temsil edebilir mi?
Bu satırları ...  Sabah namazından sonra yazıyorum. Sakın olaki dindarlık tasladığımı zannetmeyiniz. Ne geldiyse başımıza dindarlık taslamaktan gelmiştir. Bu satırları dindarlık taslamak yerine gerçekten dindar olmak, secdeli ve Namazlı yaşamak için Müslüman Türk çocuğu olarak , bir araştırmacı yazar olarak yazıyorum. Yarın Âhirette de görüşeceğiz. Hz. Meryem bile bu haçlılardan davacı olacaktır. Müslüman Türklerle beraber Hz. Peygamberin sancağını altında toplanacaktır. Hal böyle iken biz haçlıların bayrağı altında niye toplanalım? Avrupa Birliğinin bayrağımızı güdümüne alan bayrakları Hz. İsa ya ve Hz. Meryem'e bile düşmandır. O'nlar Allaha deyil, paraya secde ediyorlar. Aksini hiç kimse iddia edemez. Öyle olmasa idi Allahın peygamberini ve anasını öldürmeye kalkarlar mıydı? Kiliselerde ayakkabıyla secdesiz ve namazsız dolaşırlarmıy dı? Gerçek incilde namaz ve secde de var. Neden İncil'e uymayıp incil'i  de kendilerine uydurdular?
Müslüman Türk nesli bu secdesizlere neden peyk oluyor? Bunun vebaliyle Allah huzuruna çıkılır mı? Kâfirlerin elindeki silâh ve para gücüne aldananlar, bu silâh ve paraların bir depremde, bir selde, bir yıldırımda, bir hortum Kasırgasında işe yaramadığını görmüyorlar mı? Artık, küfürden imana geçmek yetmiyor
, Şirkten de kurtulma lazımdır. Ne kadar "İzm" varsa hepsi şirktir. Hz. meryeme emredilen namaz da bunun ispatıdır.
    Peki Hz. Âdem'den beri her devirde namaz var iken en son şekli beş vakit namaz en mükemmel olarak İslâmla emredilmişken hatta Hz. Meryem'e bile namaz kılması emredildiği Kur'ân-ı  Kerimde belli iken Yahudilik ve Hristıyanlığı kim namazsız hale getirmiş? Namazsız din Allah yolunu temsil edebilir mi? Namaz dinlerin ilâhi olmadığı belli olduğu halde namazsız dinlere güvenilirmi?  Elbetteki hayır... Zira, Allah nazarında geçersizdirler. Buna göre, yahudiler ve Hristiyanlar bu namazsızlığı izah edemedikleri ve terkedip namazla şereflenmedikleri halde hangi İbrahimi dinden ve hangi diyalogdan söz edilebilir? Namazlı Hz. İbrahim, namazsız yahudi ve Hristiyanları kabul etmiyorki...
Tevhid Dini İslâmiyet, her türlü şirkten korunmuş olarak bütün kâinatta kıyamete kadar hak dindir. Yani Cenâb-ı Hakk'ın dinidir. Buna göre Haçlılar ve yahudiler âcilen namazla ve İslâmla şereflensinler.. Başka kurtuluşları yoktur.
 
BU YAZI DİZİSİNİN ; 
    
BU BÖLÜMDEKİ  
 EN SON YAZIM TARİHİ: 27-10-2009

5.BÖLÜM

 PARTİZANLIK TARİHİMİZLE BAĞDAŞMIYOR
   
Hiç kimse - bunca tartışmaya rağmen "Yahu ABD'de iki parti varda, Türkiyede neden 60 parti var? " diye zihniyetini sorgulamıyor.. Hani; AB ve ABD ülkelerinde içkilerin alkol yüzdesi çok düşükken bizde % 45-80 derece arasında oluyorya bu da öyle birşey. Onlarda faizler % 10 iken bizde %100 bile oluyor ya öyle birşey.. Hani onlarda okumaz yazmazlık % sıfır iken biz de %40-50 rakamlarına ulaştığı oluyor ya öyle birşey.. Bu işin okur yazarlık tarafı. Bir de işin ilim ve âlimlik tarafı var. Okuyup yazanların %'de kaçı ilim erbabı olmuş? Particilik, seçme - seçilme hakları, veya demokrasi ve Lâiklik uygulamaları da aynı şekilde partizanlığa kurban gitmektedir. Bunca partilere hazineden para yardımı var. Halka ne?  Milleti temsil edebiliyorlarmı ki... 60 parti fazlalığı  tamamen tefrikacılık ve bölücülük değilmi? Seçim zamanında da devamlı trilyonlar gidiyor. Her seçim 200 -  300 trilyona mal oluyor... Bu tarihimize aykırı olduğu kadar Tevhide de aykırı.. Millet bölük - pörçük hale geldi. Milli bütünlük bunun neresinde?
    Hiç kimse kusura bakmasın ben bir demokratik hakka bilimsel olarak dikkat çekmek istiyorum. Türkiye'de iş iki-üç  partiden çıkıp dizginlenmez hâl alınca Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız bile gölgede kalır hale düşmüş, iş devletçilikten çıkıp partizanlığa dönüşmüş, son zamanlarda bir defa milletvekili olanlara- halk sürünürken ve çift maaş hakkı tanınmıştır. Key ödemesi alacaklıların yarısı bir yıl önce parasını almışken yarısı bir yıl sonra bile alacağını devletten alamamıştır. Halbuki devlet - bankaları yoluyla bile - verdiği kredilerin faizini bile peşin kesmektedir. Peki halkçılık ve Hakçılık  bunun neresindedir? Atatürk memleketi tek partiyle yönetti olduda şimdi neden olmuyor ve 60 parti ortaya neden çıktı?  Ne işe yarıyorlar? Çok parti demek , daha az demokrasi ve daha az hak demek değilmi?
    Bu nedenle partiler İslâm ve Türklüğü, ilmi esas aldıkları oranda onlara itibar ediyorum. Seçimden önce ben sadece milli Eğitim Bakanlığı  ne vadediyor ona bakıyorum. İlime teşvik var mı? yokmu? Zira, bütün yollar ilim den geçer.. İlim yoksa "geç" diyorum. 
Bu vesile ile ilme, islâma ve Türklüğe önem vermiyenlere ben de boykot edip oy vermiyorum. Partilerin Cumhuriyeti temsil etmesini bekliyorum.

ESKİ  TÜRKLERİN  BÜYÜKLÜĞÜNÜN  NİRENGİ  NOKTALARI

   
Sevgili okuyucular! Burada vereceğim bilgiler hiç kimseden duymadığınız bilgilerdir. Onları araştırmacı olarak tesbit edebilmek için ne çileler ve yorgunluklar çektim. Cenâb-ı Hak onlar sayesinde günâlarımızı sevaba tekdil eyler inşallah. (Âmin)
    Malumunuz işlerinize bir nirengi noktası tesbit etmeden vatan arazisini bile tapu ve pay edemezsiniz. Bu nirengi noktaları kültürde (irfân ve hars'ta) çok daha elzemdir ve ehemmiyetlidir. Acaba eski Türkleri büyük yapan hayatın, yönetimin tarih ve coğrafyanın , kalp (gönül) beyin (tefekkür) atmosferinin , insanlık tabiatının nirengi noktaları ne idi?  Ben araştırmacı olarak onları şöyle tesbit ettim. İman - İbâdet - Ahlâk - Hukuk - Siyaset(yönetim-devletçilik) - Tarih - Kültür - Spor - Sağlık - İktisad(Ekonomi) - Muâmelât -  İlim - Amel(iş) ve İnsanlık (cinsler de dahil)
    Yani, Türkler bu konuların hepsinde Mümin ve Müslüman idiler. Sadece bir tanesinde değil.. Dede Korkut'un , Alp Arslanın , Orhan Gazinin ,  Fâtihin  ve diğer Müslüman Türklerin hayatlarına bakınız. Bu konuların hepsinde mükemmel Müslüman idiler. Bugün ise Müslümanım diyenlerin çoğu  sadece iman ve ibadetle Müsmandırlar. Diğer konularda Allahın emir ve yasaklarına teslim olamamışlardır. Yani "Yarabbi biz anlamasakta senin doğru dediğin doğru , eğri dediğin eğri haram dediğin haram, helâl dediğin  helâl , iyi dediğin iyi , kötü dediğin kötüdür" diyemiyorlar. Bu erdem ve ermek yok.
Eski Türk erenleri , Alpleri , Bilgeleri böylemi idiler. Hadi okuyucular olarak cevap veriniz... Kendimizi de buna göre ölçebiliriz. Meselâ: İslâm iktisad nizamını veya hukuk sistemini bilip uyguluyor muyuz? Kız çocuğuna Kur'ân ve sünnete göre değil; töreye göre hak veriliyor, Halbuki töre İslâmda sekizinci derecede gecerli bir delildir. Önce Kur'ân ve sünnet ölçü ve esas alınacaktır. Eski Türkler öyle idi. 
   
Şimdi bunların kısaca ayrıntılarına geçelim:
    Türkler'in İslâmdan önce puta hiç tapmadığını (sadece doğu uygurlarında kısmen tetem putçuluğu görüldüğünü tarihler yazıyor); Tüklerde Hz. Âdemden beri gelen semavi dinlere bağlılık olduğunu, sadece peygamberler arasındaki boşluk ve haranlık devirlerinde yer-gök tanrıları edindiklerine dair bazı şaşmalar vardır ki Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki süre bile tam 571 senedir. Peygamber oluşu da sayarsak 610'dur. Yani yedinci Asır eder. Türklerde bu bocalama dönemlerinden, yabancı kültürler etkisinde kalmalardan sonra
kişi olarak ilk meşhur müslüman olan Türk Dede Korkud'dur ki bizzat Hz.  Muhammed Aleyhisselâmın huzuruna çıkarak Müslüman olmuştur. Kitle olarak Müslüman olanlar ise Karahanlılardır. Dede Korkud'dan yüz sene sonra 8. Asırda Müslüman olmuşlardır.
12.Yüzyıla kadar bütün Türklerin müslümanlığı 400 senede tamamlanmıştır. İşte Dede Korkud dan sonra Türklerin en meşhur büylerinden biri de biz karadenizlileri ilgilendiren Karahanlıların  reisi Kadir Hakan dır. Trabzon'da ve Doğu Karadeniz yaylalarında çok hâtırası vardır. meselâ: Kadırga, meselâ: Tonya'da Kadir Alanı (Kadir Alak) gibi, Kadir ismi ise KadirAllah'ın adından ve sıfatından  mülhemdir. Karadenizin, Türklerin Karadeniz yaylalarında yaşadığı eski zamanlarlarda "Karahanlar Denizi" dir. Fakat pontusçular bunları örtbas ediyorlar. Trabzon'daki Karlık Tepesini, Çadır Dağını, Hıdır Nebi yaylasının adlarını görmezlikten geliyorlar. Biz  örtbas edilen gerçekleri açığa çıkarmanın, aldanmayı önlemenin kültürel kavgasını veriyoruz.
    Şimdi gelelim Dede Korkud'un Destanlarında kile müdafa ettiği nirengi noktalarına Peygamberin Türklere bizzat mürşid tayin ettiği, Hz. Peygamberi bizzat görmüş, bu Türk veziri ve bilgesi acaba Türkiye'deki veya Trabzon'daki okullarda neden tanıtılmıyor? Bayburt'ta festivali varda Trabzon'da yok. Ben Trabzon Belediyesine festivalinin yapılmasını resmen teklif ettim.
Umarım uygulanır.
Peki Karahanlıları
 ne zaman öğreneceğiz? Karadenizli olarak bizi çok ilgilendiriyor. Oğuzların devlet olmuş bu insanlarının esas olduğu nirengi noktalarını ne zaman kavrayıpta mahalli, milli ve evrensel kültürümüze sahip olacağız. yabancı kültürlerden çektiğimiz kültürsüzlüğümüz yetmedi mi?
    Nirengi noktalarından imanımız var , Elhamd-ülillah. Fakat birçokları İslâmın amentü esaslarına iman etti, ibadet esaslarına iman etti amma iktisad ve hukuk esaslarına iman etti mi? Meselâ : Allahın miras haklarını çocuklarına nasıl taksim edeceğini biliyor mu? Ben Karadenizde şu yanlışları gördüm. İktisadi yanlışlar : Araziler hep müşterek, müstakillik, ekonomik hürriyet yok. Baba büyüklük kozu taslar. Ben falan yerde , meselâ
 : Almanyada veya taş ocağında kazandım parayı der; bazı çocuğuna farklı verir, bazen de hiç birine vermez.  Har vurur harman savurur, yanlız kendisi: Halbuki: Bir baba tasarrufundaki malın sadece üçte birini istediği yerlere verebilir, gerisi çocukların, ailesinin hakkıdır. parada ve binada kıza ve erkeğe eşit verir. Sadece arazide kapitalizm olmasın diye , kız birde yuva kurduğu yerde alarak eşit lendiği için iki erkeğe bir kıza şeklindedir. Erkek hanede kalır. Kız kardeşlerinede babalık eder. Kızda İslâma göre hak almazsa erkeğin babalık yapma hakkı da düşer. Bir yerde yani ekonomi fıkhında okudum ki erkek tek ise arazide iki hak alır, Değilse  o da para ve bina gibi bir kıza bir erkeğe şeklinde aynı verilir. Bunları kim biliyor?  Birçokları musallada kul ve kamu haklarıyla ölüyor. Böyle Müslümanlık ve Türklük olur mu?
Sadece iman, uygulaması olmayan iman ve ibâdet insanı kurtarıyor mu? o iman Tevhid'e göre mi? Şahsa göre mi? Karadenizliler zikirlerini bile tasavvuftaki Takva ile değil, asabi öfkeleriyle yapıyorlar, oluyor mu?
    peki iman ve ibâdet var amma "İktisaden Müslümanmıyız?" sorgulaması var mı? "siyasette, devletçilikte, hukukta müslümanmıyız, sorgulaması var mı?" iktisad kelimesini bile atıp yerine Fransızca  "ekonomi" dediler.  "Siyaset (yönetim-devletçilik)"  kelimesini atıp yerine lâtince "politika" dedik. Politika "çok yatan" demekti. "medya"  kelimesi gibi "uyutan" manasına gelir. 
Halbuki  Türklerde "çok doğruluk" ve "ayıltan" gerçekler esastı. Şimdi ne hale düştüğümüzü anlıyorsunuz değil mi? Halbu ki: Türkler müslüman olunca "acun" kelimesini bile atıp  Kur'ân daki "dünya" kelimesini aldılar. Dünyalarını Kur'âna göre tanzim ettiler. "insanı yaşatki devlet yaşasın" dediler. Devlet sosyolojide "milletin teşkilâtlanmış şekli"  demektir. Bu nedenle eski Türkler savaşlarda haklı olarak kazandıkları toprakları bile millete bağışladılar. Hükümdarlar kendilerine yazmadılar, Millet-devlet hazinesine kaydettiler. Bugün bunca özelleştirme ve satmaya rağmen Türkiye'nin % 60'ı hazine malıdır. Millet malıdır. "ye oğlum ye" şeklinde özelleştirmeler hep eski Türklerin vatan kurum ve topraklarıdır. Kendileride bir karış toprak kazansalar ya.. 
    Peki nirengi noktalarından olan iktisad nizamımızda  bu nizamsızlık İMF neyin nesi?
  Bu faiz  ve sömürü nedir? Siyaset nizamımızda  bu 60 particilik nedir? Siyasetde Tevhid nerede?
Nirengi noktalarından ahlâken tam Müslüman mıyız?
Bu içki -fuhuş v.s. nedir Müslüman Türk memleketinde ? Müslüman Türk ailesini ; Müslüman Türk kızlarını özgürlük ve moda ismi altında kim  tesettüründen yoksun bırakıyor? Şimdi şeriat hortlatıcı hortlakların kimler olduğunu anlıyorsunuz değil mi? O dünyaya hâkim Türklere şeriat denilen İslâm bir zarar vermedi' de bugünkülere mi veriyor? 
"paranız kaç kuruş?" derler adama. Müslüman Türklerin para gücü yanında Dolar, Mark ve Sterlin'in esamesi hiç okunmazdı. Osmanlı bile altınla ticaret yapardı. Bugün süper güç sayılan ABD, Rusya ve Çin veya AB ülkeler; Altınla ticaret yapsaya? Osmanlı gibi  kese altınla bakkaldan birşey alabilen bir mutluluk iktisadı kursalar ya. Osmanlı arşivçiliğine ulaşamadıkları gibi iktisad nizamına hepsi birden dahi ulaşamadılar. Bu nedenle ekonomide bile tarih tarihimize hayrandır, peki yine soralım: İlimde ve sağlıkta Müslüman mıyız? İbadette ki gibi?  İbâdeti bile sadece Namaz- Oruç olarak bilenler çoğunlukta. İnsanı paraya, mala, mülke değişen nice namazlı ve niyâzlılar var. Allah rızası ve kurtulmaları için eleştirmeyelim mi?  ya âhirette yarın "Hocam bizi uyaran olmadı" diyerek bizi de suçlar iseler? Halimiz nice olur?  Yer altındaki nüfusun yer üstündekinden çok olduğunu gör müyor musunuz? 
    Yine nirengi konularımıza dönelim.
İnsanlığı kadın- erkek bir bütün olarak düşünen ve uygulayan kim? Bir hümanizm ve feminizm edebiyatı kadın ve erkeği perişan etti. Bir "hoşgörü" edebiyatı insanı zâlimler elinde oyuncak ve köle etmeye devam ediyor. Melekler yerine şeytanlar destekleniyor.. Sistemler insanları şeytanlaştırarak çıkarcı yapıyor. Halbuki: o şeytanların bile ahirette insanlarla yüzleştirildiklerinde : "Ben size bana uyun dedim, halbuki uymayabilirdiniz. Şimdi ben kendimi kurtaramıyorumki sizi kurtarayım" diyeceğini Kur'ân-ı Kerim haber  veriyor. Ne olur bu nirengi noktalarını öğrenmek , ne kadar müslüman Türk (insan) olduğunuzu öğrenmek için Kur'ân-ı Kerim tefsir ve tercümelerini okuyunuz. Bu tercümelerin en güzeli Atatürk'ün Balıkesir Cuma Hutbesini hazırlayan Balıkesirli büyük âlim Hasan Basri Çantay'ın "Kur'ân-ı Hâkim ve meâl-i Kerim"  adlı 3 ciltlik Kur'ân Tercümesidir. Tefsirlerin en güzeli ise Antalya - Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Beyin 10 ciltlik  Kur'ân-ı Kerim Tefsiridir. Her müslüman Türk bunları evinde nesilden nesile devam ettirmelidir.
    İstanbul Topkapıda devamlı Kur'ân dairesinde Hatimler devam etmektedir. 
Trabzon'da Yavuz'un anası Gülbahar Hatun'un camiinde de devamlı hafızlar devr-i daim halinde hatim-i şerif okurlardı. Nedense 18. Yüzyıldan sonra kesintiye uğramıştır. yine devam etmelidir.
   
Şimdi herkes, her müslüman Türk kendini bu nirengi noktalarındaki durumuna göre test edebilir.
    -İman durumu nedir? Amentü esaslarının hepsini şehsiz , şüphesiz , ve Tevhitli imanı varmı? İtihadda , İslâm Akaidini biliyor mu? özüne sözüne güvenilirmi? 
    -İbadetleri sadece namaz -oruç mu? Çalışmak ibâdeti , hayır - hasenât ibadeti , İslâm şartlarındaki ibâdetleri tamammı? Zekâtı ve Haccı ne durumda? veya Turistik hacılık mı yaptı? Mezhep imamı kim?
    -Ahlâk, Peygamber ve Evliyaların ahlâkına yaklaştımı? Mevlâna ve yunus ahlâkı var mı? Yoksa gelenek ve göreneğe göremi? içki-kumar varmı? 
    -İslâm Hukukundan haberi var mı? kul ve kamu haklarından haberi var mı? Başkasının vurduğu yollardan mı geçiyor? Yoksa kendide yola yer veriyor mu? 
    -Devletçiliği İslâma göre mi? politikaya göremi? Partizanlığı mı  devletçilik sanıyor?
     -Peygambler ve onların yolundaki Türk tarihini biliyoruz mu? Kur'ândaki Peygamber kussalarından, Türk tarihindeki Kahramanlardan haberiniz var mı?
    -Müslüman Türk kültüründen ne biliyor? Helâl-Haram kültürü kavradı mı? Hidâyet ve sapıklık farkını anladı mı?
    -Spor ve sağlık olarak "kuvvet-sağlam-sağlıklı" Müslümanın zayıftan, hastadan üstün olduğunun şuurunda mı?
    -Yabancı kültür özentileri içindemi yoksa Müslüman Türk kılık kıyafetinde mi? Zira , insan düşmanını ya bileğiyle, ya fikriyle , ya şekliyle, ya kılık kıyafetiyle ya da parasıyla destekler veya reddeder.
Kafirlere benzeyenler, Hz. Peygamberlere göre onlardandır, zira , kültürleri aynıdır.
     -İslâmın ilim "oku" emrinin gereğini yapıyor mu? Kur'ân-ı Kerimi ve Kur'ân emrindeki benzeri kitarı okuyor mu yuz? 
    Günlük amelimiz(işlerimiz) ve muamelâtımız(muamelelerimiz) dosdoğru mu? veya nişteve ve ranta göremi?
Alınterine göre mi veya kara paraya göremi?
    -İnsanlığımız Eşref-i mahlük luğa ve Ahsen-i Takvimliğe, Fıkrata(Yaratılışa) ve hilkate(Hâlıkın halkedişine) göre mi?
    -Erkekler ve kadınlar insan olarak kendi cinslerinin cinsiyet kültürünü öğrendi mi?  yoksa seksoloji yi cinsiyetçilik mi sanıyor?
    Bu nirengi noktalarını esas almadan temiz toplum ve temiz çevre kurulamaz. Dünya ve âhiret cenneti oluşturulamaz. Müslüman Türk tarihi yeniden müesseseleşemez.
Müslüman Türk Tarihini okutmanın yegane çaresi önce bizim okumamız ve o'nun hayranlarını çoğaltmamızdır.  Eski Türk kadınlarının bile bu tarihle hükümdarlık yaptığının tarihlerde çok örnekleri vardır.
   
Herkezin hayran olduğu Müslüman Türk kültüründen gafil kalındığı konusundaki tezimizin doğruluğunu gösterir bir örnek vermekle yetineceğim. Tonya kültüründe "KADIRALAK" yaylası diye bir yayla var, Burayı bir çok defa inceledim. Hatta Tonya Belgeselinin çekimlerinde görüntüledik. Buranın asıl adı "Kadir Alanı" dır. Birçok defa belirttim. Okuma hatası yüzünden "Kadiralakı" denmiştir. Halbuki o kâfı farisi "nun" okunur. Buna göre "Kadir Alanı" demektir. Kadir, ise Karahanlıların reisi Müslüman Türk Hakanıdır. Onun yaylasıdır. Konaklama yeridir.
    Osmanlıca kaynaklarda kâf-ı farisi (İran ka harfi) ile niçin yazılmıştır. Çünkü: "Alan" Türk boyunun İranda yaşamış olması ne kadar tuttu deyil mi? "Alan" Türk boyu orta Asyalı değil, İran kökenlidir. İranlı değil. Bu nedenle Karadeniz Yazarlar Birliği yayınlarından 2 Nolu kitabım olan "Kadirga'dan kadırgan'a Selâm" da tâ 1996 yılında Bu konuya dikkat çektim.(Shf:64) Aslında Alan'lar Kafkasya Bölgesinde yaşarlar.
Demekki: Tonya'ya kafkasya'dan gelmişlerdir. İranlılarla karışmışlardır.
Demek oluyor ki; kendi müslüman Türk kültürünü "Kadir Alanı" yazacak yerde "Kadir Alak"
diye bilirsin de gerçekten haberin olmaz. O'nun için ben diyorum ki: Bugünkü Türklerin Türk kültürünü ve bilgilerini Orta Asya ve kafkasya'dan Anadoluya tanıyan Türk isimleri kadar bugün Türk kültürüne hizmeti yoktur, kültürlerini bile "alan" yerine "alak" yazıyorlar, Nerede ise "salak" diyecekler. Bu nedenle Tonya Belediye Başkanlığına bu yanlışı kaç defa bildirmeme rağmen hâla düzeltmediler. Bu da İkinci bir gaflet değil mi? Papağan gibi ipek yolu, Türkistan, dede Korkud, Başbuğ v.s. deyip durmayalım. Tarih ve kültürümüzü ilmen tam öğrenip uygulayalım. Çünkü : TRABZON ANADOLUDAKİ TÜRKİSTAN, TÜRKİSTAN ORTA ASYA'DAKİ TRABZON 'DUR. Bunu çok iyi öğrenelim. Böyle olmasaydı bütün dünya Tarihimize hayran kalırmıydı? Allah aşkına söyleyiniz...    

BU BÖLÜMDEKİ   EN SON YAZIM TARİHİ: 07-11-2009

* * * * * * * * *
KONU:

TARİH BİLE TARİHİMİZE HAYRAN AMA TÜRKLER YENİDEN TARİHİNİ ARIYOR
.(TRABZON BİLE YENİDEN O MUHTEŞEM TARİHİNİ ARIYOR)
   
Bugün süper güç olan ABD'nin hatta yanındaki bütün AB devlerinin tarihini toplasan bir Osmanlı Tarihi etmiyor. Bunca para, teknik ve zenginliğe rağmen ABD ve AB tarihi bugün bile tarihimizin zirvesine hiçbir konuda ulaşamadı. Yüce ALLAH Müslüman Türk Milletinin tarihteki bu tarih hakkını tekrar gündeme getirerek Türkiye yeniden dünya devleti olmaya başladı. Diğer Türk Cumhurriyetleride tek tek bağımsızlıklarına kavuştu.
    ABD'denin tarihine bakarsak tarih ilmi ölçülerine göre dünyada ne eseri var? Ne tarihi var? Sadece Japonya'ya atom atmasıyla övünüyor. Vietnamda geri çekildi,  Irak'ı işgal etmekle Ortadoğu ya Osmanlının barış ve mutluluğunu getiremediler, Ortadoğu devletleri de vaktiyle İngilizlerle bir olup Osmanlıdan kopmak ve onu arkadan vurmanın cezasını çekiyorlar, paralarına rağmen bütün güçleri İsrail karşısında bir "wan minüt" etmiyor....
    Müslüman Türk Tarihi hala bütün dünyada rakipsizdir. Eskiden Osmanlının Bağdat, Basra ve Yemen şehirleri bile Romanya'dan büyüktü. Değil Türk ülkesi Türk şehirleri bile başkalarıyla kıyas edilemezdi.
    Bütün tarih kitaplarında 17. Yüzyıla kadar dünyanın en birinçi şehri 1 milyon 200 bin nüfusla İstanbul, 2. Şehri 1 milyon nüfusla Trabzondu. Bugün bile bu şehirlerin tarihi şöhreti devam ediyor. Tabiiki, İstanbul ve Trabzonla birlikte dünyanın en eski ve meşhur şehirlerinden olan Mekke ve Kudüs tarihi dahi Osmanlı döneminde zirveye çıkmıştır. Hazret-i Âdemden beri gelen dünya tarihi içinde mutluluk medeniyeti bakımından dünya insanlığına böyle bir mutluluk tarihi yaşatan Müslüman Türklerden başka millet, devlet ve imparatorluk  oldu mu?
Dünyada meşhur olan Roma Tarihi (Doğu Roma-Bizans) ve Batı Roma tarihleri hep zulüm, kan ve gözyaşıyla doludur, mutluluk  verememiştir. Romalılar Trabzonda bile putperestlik kurdular. Hristiyanlık bile onlardan kurtulanlarca toplu olarak ortaya çıkmıştır. "Hz. İsayı çiviyle çarmıha gerdik" diyerek Haçı bayraklaştıran zâlimlerde Roma yahudileridir. Üstelik, Yahya Peygamberi ağaç kovuğuna sokup hızarla kesenler de Yahudi idiler. Hz. Musayı terkedenler, Hz. Yusufu kuyuya atanlar da Hz. Yakubun (İsrâil) in kötü çıkan oğulları idi. Yahya Peygamberin iskeleti İstanbul'da Topkapı müzesindedir. Bizzat gördüm. Roma yahudilerinden kurtulduktan sonra ve İslâmdan onu dünyaya hükmeden, şimdi de zalimlerine devam eden haçlılar da yahudilerin bâtıl yolunu tutmuşlardır. onlar asla örnek alınamazlar.
Dünyaya ne mutluluk gelmişse İslâmiyetin doğuşuyla Türklerin dünyayı yönetmeye başlamasıyla olmuştur. Ne varki, yahudi, Hristıyan ve koministler bunu engellemeye çalışmak için Müslüman Türk dünyasıyla nice savaşlar yapmışlar amma Turkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu- çok toprak kaybetsek de- engelleyememiştir; Tarihimizin ve medeniyetimizin izlerini dünyadan silememişlerdir. Şimdi yine Müslüman Türkiye dünya devleti olmak yolundadır.
   
Araplar dört Halife devrinin dündaki parlak tarihinde öne çıktıysa da dört halifenin yolunda başarı sağlayamamışlar, bu da Türklere  Fatih,Yavuz, Kanuni, 2. Abdul Hamithan ve Atatürk'e nasip olmuştur. Tarihimize hayranlığın odak noktası asıl burasıdır.
    
Biz yerli malı haftalarını görerek büyüdük. "Dağbaşını Duman Almış" marşlarını dinleyerek büyüdük. "Yürüyelim arkadaşlar" komutlarını dinleyerek büyüdük "Sert adımlarla yer -gök inlesin, inlesin" haykırışlarını haykırarak bugünlere geldik. Nice fetih ve Cumhuriyet bayramlarını en kalabalık ve en orijinal şekliyle izleyerek göğsümüz  kabardı. "Ben bir Türküm Dinim- cinsim uludur. Sinem-özüm ateş ile doludur" şiirlerini okuyarak yetiştik. İstiklâl marşımızı Ayyıldızlı Albayrağımızın altında söyleyerek onurlandık. Şehitlik-Gazilik ve mehter çoşkularıyla nurlandık. Kahramanlarımızı öğrenerek adam olduk.  Muazzam, muhteşem ve müstesna tarihimizle şan-şeref-kimlik ve tefekkür kazandık. Zaferlerimizle bütünleştik. Tarihin bile hayran olduğu bu tarih dururken ne diye başka alternatifler arayalım. Bu değerler bütün değişimlerin gelişimi ve değişmezidir. Bütün gelişim ve gelişimler bu değişmezlerle kemale erer. mutlu olur.Ebedileşir..
    Şimdi Radyo, Televizyon ve gazete haberlerinde birilerinin güdümüne girenlerin verdiği haberlerde bu eşsiz tarihimize aykırı haberler veriliyor. meselâ: Eskiden "Bir Mehmetçiğimiz Şehit oldu" diye haber verilirdi. Şimdi, AB güdümünde birileri hesabına açılım girdabında  "Bir güvenlik görevlisini kaybettik, Bir güvenlik görevlisi öldü" diye haber veriliyor.
Eskiden "Bir terörist vuruldu" denirdi,
şimdi Tarihin bile şahit ve hayran olduğu tarihimize aykırı olarak "Bir terörist etkisiz hale getirildi" 
diye haber veriliyor. Böyle tarihçilik ve devletçilik olurmu? Trabzonlu,ansiklopedilere geçmiş olan ve Trabzon Lisesinde Atatürk'le görüşerek Atatürk'ün bile hayranlığını kazanan büyük alim İbrahim Cudibey'in "Tarih tarifini" bunlar okumadılar mı? O İbrahim Cudi ki Trabzon işgalini duyar duymaz herkesi cihada çağırarak şiirinde Hz.Peygambere bile "YA MUHAMMET KALK! MUHAKKAK KIYÂMET KOPMUŞTUR" diye seslenmiştir.Her anı bir kıyâmet olan tarihimizden ders almayanlar bari Tarihin tarihimize hayranlığını okusunlar....
   
Trabzon'da yazılan 1915 tarihli Osmanlıca eserlerde cihan hükümdarı olan Kanuni Sultan Süleyman'ın babası Yavuz'dan teslim aldığı Vatan topraklarını iki katına çıkartıp dünya imparatorluk rekoru kırdığı açıkca yazılıdır. Öyleki: O zamanlarda Polanya,Rusya,Almanya gibi devletleri vergiye bağladığı; Fransa ise himayesi altına aldığı itiraza mahal bırakmayacak
şekilde yazılmıştır. Osmanlı parası İngiliz,Rus,Fransız ve Alman paraları karşısında altın olarak essizdi. Amerikan parası doların hiç bir hükmü yoktu. Osmanlı parası karşısında dolar ancak Osmanlının çöküşü sıralarında değer kazanabilmiş,buna rağmen 1915' 4. yıllarda (1.cihan savaşı zamanlarında) 4
dolar ancak bir osmanlı lirası edebiliyordu.
   
Yavuz zamanında İmparatorluk toprakları kıtalara göre şöyle idi:
  
Avrupa'da: 1.702.000 kilometre kare
Asya'da: 1.905.000 kilometre kare
Afrika'da: 2.950.000 kilometre kare
    Kanuni ise babasından aldığı toprakları şöyle arttırmıştır:
Avrupa'da: 1.998.000 kilometre kare
Asya'da: 4.160.000 kilometre kare
Afrika'da:
14.893.000 kilometre kare
    1 milyon kilometre kare de Kanuni zamanında fethedildiği halde sonradan ilhak edilebilen toprak vardı. Toplam: 28.617 kilometre kare eder. Bugün ise 777.777km² dir. Önemli olan toprak değil,bu zenginlikleri istediğinde elde edebilen o zamanki eşsiz ilim, teknik ve medeniyetti.
Kanuni'nin torunu 3.Murat'da dedesinin yolunda giderek 
sonrada ilhak ederek o  1 milyon metre kare toprakla 23.000.000 milyon kilometre kare( km²)toprakla ülke hudutlarını en büyük genişliğe ulaştırmıştır.
İşte bu büyüklüğe tarih bile hayrandı. Yani Tarih denilince akla bu tarih geliyordu. Bu tarih Selçuklu ve dört Halife devri tarihi gibi herkezin hayran olduğu bir tarihtir. Zira, onların medeniyetleri ve adamları; sadece bir adamı, sadece bir milleti ve ülkeyi değil; bütün ülkeleri ve milletleri, bütün insanlığı kurtarıyordu.
    Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi ortaöğretim sosyal Alanlar Eğitimi Bölüm Başkanı Çok değerli araştırmacı yazar Prof.Dr. Necati Demir 20 yıl çalışarak Anadoludan derlediği ve Almanya'da iki seri halinde 27 kitap olarak yayınladığı Türk Efsaneleri kitapları bütün dünya ülkelerinin dikkatini çektiği için kapışıldı. Gazeteler "Dünya Türk Efsanelerini okuyor" diye haber yaptılar. Almanca ve Türkçe-Almanca olarak basılan bu efsaneler Tarihin İslâm-Türk Tarihine hayranlığının çağdaş olayıdır. Eski Türk efsanelerini ardından yeni Türk efsanelerinin kitaplaşması gelecek nesiller için de çok önemlidir. Eski Türk destanları gibi yeni Türk destanları da dünyanın dikkatini çekebilir. Bütün dünyanın malumu durki Ergenekon, Dede korkud ve Gılgamış Destanları gibi Bugün bakınca bile astronomi cıhazları ile Dünyada ilk görülen eser olan çin seddinin Türklerden korkulduğu için yapıldığını anlatan Çin Seddi Efsanesi de çok meşhurdur. Orta Asya Gölünün kurumasıyla başlayan Türk Göç efsanesi yeni efsanelerin yazılmasına da ışık olmuştur.
Türk destan ve efsaneleri olmasa Tarih de tarihsiz kalır.
   
Kanüni Sultan Süleyman Fransa Kralına yazdığı mektupta verdiği cevapta " Ben ki fetheylediğim nice diyârın (bunları sayarak) Sultanı ve Padişahı Sultan Bayezit Han oğlu Sultân Selim Han oğlu Sultân Selim Han oğlu Sultan Süleyman Hân'ım:
   
Sen ki; France vilâyetinin Kral Francesko'sun!...." şeklinde hitab ederdi! "
   
Karlofça anlaşmasına kadar dünya tarihinde hür devlet kıralları Osmanlıyla eşit değil di. Sonradan eşit oldu. 19. yüzyıla kadar bir ABD deniz Generali ancâk bir osmanlı yüzbaşısına eşit sayılırdı. Denizciliği de Amerika ve İngiltere'ye Osmanlılar öğretmişlerdir. Rönesans ve Reformlara kadar Türk âlimleri batılıların hocası idi. Bunları daha önce açıkladık.
Böyle bir tarihe tarih elbet hayran olur.
    Bu yüceliği ve Türklerle baş edilmezliği bilen Türk düşmanları tarihte Türkleri çeşitli aldatmacalarla birbirine veya yine kendi kendine kırdırtmışlardır. Ne varki Türkler bunu asırlarca tecrübeye rağmen anlamışlardır. yani Türkün Türkten başka dostu yoktur. amma ona kendin den fazla zarar veren de yoktur. Tarihte bu en çok ne zaman anlaşılıp gereği yapıldıysa Türkler cihan çapında büyük ve güçlü olmuştur. Yenilemediler, yok edilemediler amma zayıflatıldılar. Hasta, mutsuz, fakir, İMF'den para alır durumuna , dilenci durumuna düşürüldüler. Asıl kimlik kırılması budur. Bu nedenle asıl açılım Türkler için gerekmektedir. Yabancı tarihçilerden Rus Rasony de Türklerin kendi cellâdı oluşlarına dikkat çekmiştir.
Bu bakımdan tarih ilmi, Türklere benzer ikinci bir rakipsiz millet kaydetmiyor. Tarih Türkün tarihine hayran amma, dünya tarihinin hayran kaldığı tarihini yine kendisinin yok edişine de "oh" çekmiyor. Hayıflanıyor. Çünkü: Hayran. Sadece tarihten, insanlıktan, gerçekten ve mutluluktan anlamayanlar "oh"
ve hatta "yuh" çekiyor. Biz bu satırları  yine tarih kültürü ilmi için gelecekteki Türk istikbali için nakşettik. Türklerin müslüman olduktan sonra bu kötü durumlara düşmesi,Allah nazarında çocukluktan çıkıp erginliğe ulaşanların hata yapmasında ve gafletinden daha beter yanlıştır. İslâmi erginliğe eren müslüman Türk milletlerini  ve devletlerini o erginliğe hiçbir zaman eremeyen yahudi, haçlı ve putperest toplumların acze düşürmesi Türklerin aslında  İslâmi erginlik zaafi geçirir bir duruma düştüklerini göstermektedir. âcilen bu durumdan kurtulmalıdırlar. Artık Çağımızda Türklerin birbirini kırması Yavuz - Timur  savaşın da benzemiyor. Artık kılıç ve yumruk; İlim , teknik , ziniyet ve medeniyetler çarpıştırılıyor. Müslüman Türk medeniyetini temsil edenler nerede?  Meydanlarda İlim , teknik ve medeniyetle mücehhez(Donanmış.Hazırlıklı, hazırlanmış) değil, birbiriyle uğraşarak  düşmanların ekmeğine yağ sürüyorlar yalanmı? Eğer öyle olmasa idi Müslüman Türk âlemi böyle Tevhidsiz ve paramparça kalmazdı. Âcilen zaaflarını yok ederek sonuca gitmeli, Tevhid gereği el ele, gönül gönüle , çoluk çocuk. bu seferberlik halinde ilimleriyle, ekenomileriyle, silâhlarıyla, kalemleriyle, kitaplarıyla var gücüyle birleşip kendilerini tek güç olarak göstermelidirler. Dost olanlara dost olmak, olmayanlara Türk Cihan hâkimiyeti ve mefküresi tarihinin ne demek olduğunu okutmalıdırlar, Medeniyet olarak ispatlamalıdırlar. Sadece bayraklar elde gösteri yapmak yetmez. Ülkenin Tarih ve medeniyeti, İlmi ne oldu, Şehit ve Gazilerin sahibi olduğu Vatanın madenleri ve parası kimin cebine gidiyor? Çoğu ipotek verilmiş kim farkında? Tekrar almak için ne yapıldı?
   
İşte bütün bu sebepler nedeniyle Türkler yeniden o muhteşem ve emsâlsiz tarihlerini arıyorlar. Trabzonda bile o tarihlerini buldukları gün, yine yeniden muradlarına ereceklerdir. Bu yüce Allah'ın şaşmaz vadidir.
    
Kim ne derse desin sonuç olarak biz yine müslüman Türkleri tarihte İslâma ve insanlığâ en büyük mutluluk hizmeti vermiş insanlar olmanın ilmine, şerefine ve gücüne yeniden kavuşarak cihan hakimiyeti ve medeniyeti kuracağına, yeniden Allah rızasını bütün insanlığa örnek olacağına inanıyorum. Bunun için taklidden kurtulup tarihlerine sahip çıkmaları, Müslüman Türk kimliğinin ne olduğunu ilmi olarak hakkıyla öğrenmeleri yeter. Öğrenmedikce aldanış ve birbirlerini kırmaları devam eder. Ne olur dünya Tarihinin tarihime hayranlığını da yok etmeyelim. Bir o kaldı. O da yok olursa bizde vatanımızda da yok oluruz. Allah korusun. Bu vesile ile bayraklarımızın bütün dünya burçlarında dalgalanması için yeniden Cenâb-ı Allaha dua ediyorum .
 ŞEHİT VE GAZİLERİMİZE NİCE FATİHALAR OKUYARAK BU SATIRLARI ABDESTLİ YAZARAK TAMAMLIYORUM. BÜTÜN GÖNÜLDAŞLARA SELÂM OLSUN VE BU KİTAP BÜTÜN ŞEHİD VE GAZİLERİMİZİN AİLELERİNE ARMAĞAN OLSUN (Âmin).
              
BU BÖLÜMDEKİ   EN SON YAZIM TARİHİ: 
20-11-2009

YAZAN: MUSTAFA YAZICI
( Araştırmacı Yazar)


Bu sayfa hakkındaki son yorum:
Yorumu gönderen: Keramettin ÜNVER( k.unver61gmail.com ), 06.02.2010 12:38:25:
Bu kitabı bizlere hazırlayan değerli hocam,bugüne ve geleceğe böyle muhteşem bir eser bıraktığın için sonsuz teşekkürler.Ayrıca binbir çeşit insanların,binbir çeşit düşünceleriyle tek yürek olduğu bu siteyi hazırlayan değerli üstadımız Ahmet AYVAZ abimize de ayrıca teşekkürler. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Yorumu gönderen: ümit YAYLI( yaylioglu_61hotmail.com ), 11.12.2009 17:27:10:
Sayın hocam arapların %30 u başta hırıstiyanların olmak üzere baska dinlere mensup olmalarına rahmen araplardan sadece arap diye bahsederken % 98 i müslüman olan türklerden niçin müslüman türkler diye bahsediyoruz ki? bu noktadan hareketle türk milliyetçiliğinin başına müslüman kelimesini koymak yanlış bir ifadedir o zaman bunun karşıtı olarak birde müslüman türk milliyetçiliğimi var? Türk milliyetçiliği Türk'ün bütün degerlerini ifade ettiği gibi islamıda temel değer alır.sadece Türk milliyetçiliği demek gerekir aksi kavram kargaşalığı yaratır bu ise Türk milliyetçiliği davasına zarar verir SAYGILARIMLA

Yorumu gönderen: Murat ÇOLAK( çolak-61hotmail.com ), 06.12.2009 20:33:06:
Sayın Mustafa hocam burhamburham vatan sevgisi dolu yazınızı okudum.Çalışmalınızın hem takipcisi hemde gönülden destekçisiyim.Yazınızı okuduğum siteye emeği geçenlerede gönülden teşekür ediyorum.

Yorumu gönderen: rüstem iyisu( rustem_24_61hotmail.com ), 05.12.2009 16:18:48:
değerli mustafa hocam şehit ailelerine katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.GİRESUN

Yorumu gönderen: RECEP Ç.( uluyankurt3Hilalhotmail.com ), 29.11.2009 10:24:56:
Şehit ailelerine katkılarından dolayı Hocamıza sonsuz teşekkür.Kitabın bir an önce çıkması dileğiyle.

Yorumu gönderen: ferhat BOZKURT( ferhat_198715hotmail.com ), 23.11.2009 17:15:46:
slm hocam: Ankaradan ben gazi ferhat bu site ye halil ibrahim in aracılığıyla ulaştım.siyasetle aram pek iyi değil ama yinede aynı duyguları paylaştığımı belirtmek isterim.

Yorumu gönderen: ALPEREN( kaybolmaz-123hotmail.com ), 20.11.2009 10:55:48:
Sayın Değerli Hocam; Geçmişine ve Geçmişin bu günkü değerlerine sahiplenip koruyan siz Müslüman Türk sevdalısını yürekten selamlıyorum. İnşaallah bu uygulamanızla BU VATAN İÇİN CAN VERENLERİN Vatan kadar değer taşıyan, geride bırakılıp unutulan CANLARI İnşaallah sayenizde artık kolay kolay unutulmayacak. O Şehitlerimizin çok zor şartlarda CAN verip bize emanet bıraktıkları değerleri ve kutsal emanetleri unutup şu an hazır vatan da sefasını sürenlerin kafasına birşeyleri de hatırlatacak. SAYGILARIMLA - RABBİM sizi CENNETiyle ödüllendirsin-

Yorumu gönderen: ÖZKAN LAZ( ozkanlazmynet.com ), 16.11.2009 16:35:46:
Hocam Allah razı olsun sizlerden kitabın son aşmasına gelmiş bulunmaktasınız. çook teşekkür ederim emeği geçenlere. MALATYA

Yorumu gönderen: ALİ ÇOLAK( a_azap_61hotmail.com ), 13.11.2009 21:27:00:
selamun aleykum mustafa hocam: yazılarınızdaki hassasiyeti gonulden desteklıyoruz ALLAH yardımcımız olsun.

Yorumu gönderen: Halil İbrahim Altun( www.my_onlyhotmail.com ), 13.11.2009 01:19:04:
Değerli Mustafa Hocam'a slm ; Ben güneydoğuda yaralanan bir ohal gazisiyim sizleri bu site sayesinde tanıma fırsadım oldu, yazılarınızı beğenerek okuyorum. insanlık hasiyetimizin demokrasiye maal edilerek bir mendil gibi buruşturulup atıldığı şu günlerde sizin gibi onurlu ve saygın insanların düşünceleri bizim için çok önemli, minnetle takip ediyoruz.



Bu sayfa hakkında yorum


 * * * * * * * * *


KONU: TÜRKİYE VE TÜRKLERİN TARİHİ ÜZERİNE PRATİK BİLGİLER

Bazı tarihçiler Türkiye ve Türklerin tarihini insanlık tarihi ile birlikte 9-10 bin sene olarak gösterdikleri halde bazıları Türklerin Tarih sahnesine çıkışları 9-10 bin sene gösterip millet oluşlarını ise ikibinbeşyüz (2500) sene olarak göstermektedirler. Çünkü; Tarih sahnesine çıkmakla millet veya imparatorluk olmak kolay değildir.
Dünyada tarihte duyuldukları halde millet olamayan,millet olduğu halde imparatorluk olamayan hatta olduğu halde  bugün hiç yeryüzünde kalıntısı toplum olarak hiç kalmayan nesiller vardır.
    Millet,devlet ve imparatorluk olmak konusunda Tarihde bütün yönetim çeşitlerini başarabilen insan soyu sadece Türklerdir. Bunda bütün dünya tarihçileri hem fikirdir. Bugünkü Türk Tarih kurumu ve televizyonlarda "Tarihin Arka Odası" adlı proğram yapan zamanımızın araştırma tarihçileride  bu görüştedir. Bütün bunlardan anlıyoruzki yeryüzünü insanlari ilâhi manada peygamberleri müstesna sayarsak, Türklerden daha güzel ve uzun yöneten olmamıştır. Tarihde kurulan Türk devletleri  bunun örneği olduğu gibi; sadece osmanlı imparatorluğu devletinin yönettiği dünya ülkeleri de bunu anlamaya yeterlidir. Bu sadece bir örnektir. Pratik (kolay) tarih öğrenmekolsun diye sadece osmanlıyı örnek verdik.
    Malüm olduğu üzre Türkler Tarihde m.ö. 220-2010 Tarihleri arasında 128 müstakil Türk devleti ile 318 karma devlet,sayılamıyacak kadar da hükümet kurmuşlardır. 
DAHA DEĞİŞİK BİR SIRALAMA İLE SAYARSAK;
Türklerin Büyük Hun imparatorluğundan(m.ö.350 - m.s.48 ) başlayarak osmanlı imparatorluğuna kadar ( 1299 - 1922 ) tam 16 imparatorluk kurmuşlardır. Bugün 2009 yılında  Türkkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 yıdız bunları temsil etmektedir. bunların ayrıntılarına girmiyoruz.

Her müslüman Türk  genci bunları kendi araştırıp bulmalıdır. Zira, atalarımızın bu konuda bizlerde çok hakları vardır. Bu haklar ödenmeden yüce Allahın rızası kazanılmayacağı gibi; Atalarımıza da lâyık olamayız. Kamu hakları kul haklarından daha güçlüdür.Onlar ödenmeden şehit vegazi dahi olunmaz. Allah indinde geçerli değildir.
    Türklerin tarihte Dağistan cumhuriyeti veya Nahçivan Cumhuriyeti gibi kurduğu özerk Cumhuriyetlerin sayısı ise 17 adettir.
    Dünya devletleri içindeki Suriye Türkleri veya Afganistan Türkleri gibi Türk toplulukların sayısı 20 adettir.
    Türklerin tarihte ilhanlılar devleti veya Akkounlular devleti şeklinde kurdukları sülâle devletlerinin sayısıda 77 adede ulaşmıştır.
    Türklerin Peçenek Hanlığı veya Buhara Hanlığı şeklinde kurdukları hanlık sayısı 24 adettir.
    Türklerin kurduğu Atabeyliklerin sayısı 4 adettir. Musul Atabeyliği , Halep Aabeyliği gibi.
    Türklerin uygur beyliğinden Harbut Artuklu Beyliğine varıncaya kadar kurdukları beylik sayısı 37 adettir.
Bu insanlara hayran olmamak eldemi? Hayran olmak ilmi bir haklılık, tarihi bir haklılık değilmi?
Şimdi askere giden en berduş gençlerin terhis olunca nasıl disiplinli ve medeni olarak evine dönüşünün sırrıı anlıyorsunuz değil mi? Bugün hazır Türkiyeyi yönetmenin zorluğunu görünce atalarımızın yönetim kalitesini de anlıyorsunuz değil mi? Bugün "Türküm-Müslümanım" diyen gerçek kimse evini bile yönetemez, evine reislik yapamaz haldedir. Şimdi atalarımızın reislik-yönetim gücünü iyi kavrayınız. Yani, herkes kavramalıdır. Aksi halde tarih ve ilime gülünç olursunuz.Bugün aile reisleri  ve öğretmenler bile bu devlet terbiyesini veremiyorlar. Hatta devlet terbiyesinden ve öğretiminden aciz kalıyor. Bırak devlet yönetmeyi törörü bile kıskıvrak disipline edemiyor. Demekki; yine bu eski devlet talim ve terbiyesini (Eğitim ve öğretimini ) gerçekleştirmeliyiz.

ŞİMDİ SADECE OSMANLILARIN HANGİ ÜLKEYİ KAÇ YÜZ SENE YÖNETTİĞİNİ ÖĞRENELİM...   

   1-Bulgaristan'ı            545  sene
   2-Lübnan'ı                   402  sene
   3-Cezayir'i                   313  sene
   4-Yunanistan'ı             400  sene
   5-İsrail'i                       402  sene
   6-Fas'ı                           50  sene
   7-Girit Adasını            267  sene
   8-Ürdün'ü                    402  sene
   9-Moritanya'yı              50  sene
  10-Ege Adalarını          541  sene
  11-Irak'ı                       402  sene
  12-Nijer'i                      400  sene
  13-Arnavutluğu            430  sene
  14-S.Arabistan'ı           399  sene
  15-Çad'ı                        400  sene
  16-Yugoslavya'yı         539  sene
  17-Yemen'i                  401  sene
  18-Senagal'i                 400  sene
  19- Romanya'yı           490  sene
  20-Katar'ı                     400  sene
  21-Nijerya'yı                400  sene
  22-Macaristan'ı            160  sene
  23-Bahreyn'i                400  sene
  24-Kamerun'u              400  sene
  25-Çek Cum.                  20  sene
  26-Kuveyt'i                   381  sene
  27-Gambiya'yı              400  sene
  28-Slovakya Cum.          20  sene
  29-Bi.Arap Emir.           400  sene
  30-Gine'yi                      400  sene
  31- Polonya'yı                 25  sene
  32-Batı Türkistan'ı         15  sene
  33-Bruno'yu                  400  sene
  34-Bat Rusya'yı              25  sene
  35- Endonezya'yı           25  sene
  36- Uganda'yı               400  sene
  37- Beyez Rusya'yı        25  sene
  38-Malaya'yı                   25  sene
  39- Habeşista'ı             350  sene
 40- Avr. Rusya'sını       291  sene
 41-Singapur'u                 25  sene
 42- Cibuti'yi                   350  sene
 43-Ukrayna'yı                308  sene
 44-Hindistan'ı                100  sene
 45-Somali'yi                  400  sene
 46-Gürcistan'ı                400  sene
 47-Pakistan'ı                  100  sene
 48-Umman'ı                   400  sene
 49-Ermenista'ı                 20  sene
 50-Mısır'ı                        397  sene
 51-Zengibar'ı                 400  sene
 52-Azerbaycan'ı              25  sene
 53-Sudan'ı                     397  sene
 54-Tanzanya'yı             400  sene
55-Kıbrıs'ı                       293  sene
56-Libya'yı                     394  sene
57- Kenya'yı                   400  sene
58- Suriye'yi                   402  sene
59-Tunus'u                     308  sene
60- Mozambik'i              400  sene

    Şimdi söyleyiniz bakalım? Böyle bir tarih kimde var? Bu sadece toprak yönetmek deyil, Kültür, sanat,ilim,fen-Edebiyat,Tarih-Coğrafya-Tabiat-Tıp-Astronomi-Arşivcilik-Hak-hukuk  devletçiliğinin yönetimidir.Huzur ve barış yönetimidir.
    Bugün sadece osmanlının yönettiği topraklarda tam 39 devlet ortaya çıkmıştır. OSMANLI
Kastamonu'dan Batum'a kadar olan Sinop-Samsun-Ordu-Giresun-Gümüşhane-Bayburt-Artvin- Rize-Trabzon ve Batumdan oluşan(Trabzon haritasına dahil idi. Samsun 1925’ te Trabzon’dan ayrılmıştır. Atatürk bile Trabzon’un ilçesi olan Samsun’a çıkmıştır. Ordu, Giresun ve diğerlerinin Trabzondan ayrılması da bu zamana yakındır. Fakat, millî kültürleri yine beraberdir.) EYALET ŞEHRİ TRABZON'U bile tek vali ile yönetiyordu. Eyalet nüfusu bir milyondu. Trabzon Tarihte 2. İstanbul sayılırdı.
Şimdi tek vali tek şehir olan 300 bin nüfuslu Trabzon'u bile yönetmekte zorlanılıyor. Bu nasıl devletçilik?
    Dahası var: 1495, Trabzon doğumlu Cihan hükümdarı muhteşem kanuni sultan süleyman  Han'ın 46 sene yönettiği dünya topraklarında yaşayan kültür ve medeniyet hatıralarının, sanat eserlerinin 10 senede filmi bile çekilemedi.
Sultan süleyman nasıl  46 sene bizzat yönetti?Elbette müslüman Türk örnek devletçiliği idi. İşte bugün asıl ihtiyacımız ve asıl davamız budur. Bu listeye göre 402 sene yönettiğimiz IRAK bile osmanlı yönetiminden cıkınca, daha doğrusu ingilizler tarafından değiştirilince bakınız ırak ne hale geldi? Türkiye ne halde? Şimdi ingilizlerle birlikte ABD,AB ve İSRAİL parçalıyor ırakı ve Türkiye de Musul ve Kerkük'ü bile -Lozan Anlaşmasındaki %10 petrol anlaşmalarına rağmen - savunamıyor. İşin acısı Lozan garantisini bile bizzat Türkiye 1950'li yıllardan sonra savunmayarak zaman aşımına uğratmıştır. İngiltere Saddama Türkiye'ye Lozan haklarını verme demiş, o da vermemiştir. Fakat tarih o'na çok büyük ders vermiştir. Türkiye bundan ders almazsa Türkiye'ye de tarih dersini verebilir. Asıl tehlike budur. Allah korusun.
    Şimdi anlıyorsunuz batılıların Türkiye'yi niye sevmediğini? Neden osmanlıyı çökerttiğini? ve niçin silâh la yapamadıklarını misyonerlikle yapmaya çalıştıklarını ve Avrupa Birliğine girmek isteyenlerin niçin AB'ye uydu olduğunu deyil mi?

    ESKİ VE YENİ TARİH DERSLERİ
   
Tarihten alacağımız derslerin en önemlilerinden birkaç tanesini okuyucularımın bilgisine arzedeyim:
1-Türkleri Tarihte en çok mahveden düşmanlarının yaptıklarını unutmalarıdır;
Yani Türkler zekidir, cesudur, kahramandır, namusludur, dürüsttür, çalışkandır, vatanını ço sever amma- kndine aşırı güven nedeniyle- gafleti vardır. Rusya bu gafletn yüzünden Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini çiğneyip geçmiş, bir daha doksanlı yıllardan sonra  bağımsız olabilmişlerdir. Çünkü; Bilgehan kardeşi Kültekin Han'ın tahta çıkışında tâ 7. Asırda Orhun ve Göktürk kitabelerini dikerek 
-herkesin gözüne sokarcasına-
taşa şöyle yazmıştı;
   
"Aç idiniz, karnınızı doyurduk.
    Çıplak idiniz, giydirdik.
    Sizi düşmanlarınızdan kurtardık.
    Bunları unutmayınız"
şeklinde tembihlemişti.Unutunca ve gafil olunca bugünkü hale geldiler.
En büyük Türk edebiyat prof.'lerinden rahmetli Mehmet Kaplan Hoca bunları hâtıratında -Ölmeden bir hafta önce -  yayınlamıştır.
Önce atalarımızın uyarılarına uymalıyız ve gafletden uyanmalıyız.

2- Millet vekillerinin Milleti ve halkı unutma âcizliği;
Anadoludan her dört-beş senede bir milletvekili seçilenler T.B.M.M. 'ne girince maaş alıp çeşitli yollarla zengin oluyor. Fakat halkın haklarını savunmuyor. Tarih ve kültürüne sahip çıkmıyor. 4-5 sene maaş alıp sonra kıyak emekli oluyor.
Halk kıyak yoksulluğa  itiliyor.Yani seçimlerle kurulan iktidarlar eski iktidarlara hesap sormuyor. Herkesin yaptığı yanına kalıyor. Alınan maaş ve iktidar nimetleri yanında halka verilen bir hiçtir. Bugün milli ürünlerimiz olan Tütün, fındık, çay, pançar ve pamuk bile can çekişiyor. Domates tohumu bile - Tarım Bakanlığımıza rağmen - İsrailden. Nevşehir patetesi de çöktü. Kastamonu sarmısağı da Çin sarmısağı önünde can çekişiyor. 
Devlet nerede?
3-
 
Bugün Türkiye'nin başına gelenler
   
Batının-Ermeni raporlarına göre-  hazırldığı "4 T Projesi" nin uygulamasıdır. Bu dört projesi şunlardır;
   
1-Törer
    2-Tanıma
    3-Tazminat
    4-Toprak

    Şuanda terör maddesini aşmaya çalışıyorlar. yani bunu başarıyla uyguladılar.
Şimdi Ermenistan'ı, Yunanistan'ın ve Rusya'nın ortadoks temsilcisi  Patrik Bartalemeos'u İstanbul'da ,
 Kürtistanı Irak ve Güney Anadoluda, Yunanistan'ı Kıbrıs'ta tanıtmaya çalışıyorlar.1921'deki Kars Andlaşmasını bile iptal ederek Kars ve Ardahan'ı da Ermenistan'a verdirmeye çalışıyorlar. Nahçıvan'ı da yine Ermenistan'a katmak istiyorlar. Üstelik Ağrı Dağı Ermenistan'a sembol yapılıp
Ermenistan parlamentosuna asılmıştır.
   
4-Türkiye öyle bir çelişki içindedir ki; Vaktiyle bize Mondros ve Sevr'i imzalatanlara; bizimle çanakkale'de savaşanlara, İstanbul'u ve Türkiye'yi işgal edenlere "Dost" diyor ve teslim oluyor.Onlara uydu oluyor. Öte yanda bizzat müslüman ve Türk kardeşlerine savaş açıyor. Yani  Koltuk savaşı , iktidar savaşı hatta tarihde kardeş Türk devletlerinin birbirini çökertmeside buna dahildir.
    Türkü yenemediler; yine Türk'ü Türk'e musallat ederek yeniyorlar, yenmeye uğraşıyorlar. Tarihde kurulan 128 Türk devleti hep bu kardeş kavgasıyla devrilmiştir. ASIL BUNDAN DERS ALMALIYIZ. Hatta bunun için islâmiyetin
- Haşa Allah'ın dini değişmiş gibi-
Türk dini olmadığı, Arabın dini olduğunu söyleyen İlâhiyatcılar(!?) bile türettiler. Elbet bunu yapanlar gayri müslimler(Ateistler-Koministler-masonlar-Haçlılar ve yahudiler)dir. müslüman Türk ülkelerini her yönüyle sömürmek istiyorlar. Bütün oyunlar bunun üzerinedir. Dindarlıklarıda sahtedir. Kendi dillerinde "Tanrı" adını bu nedenle Doların üzerine basmışlardır. Aslında Tanrıları paradır. Din maskedir. Melek deyil Şeytan ve mikrop yolunu seçmişlerdir. Hz. isayı çiviyle çarmıha kalkmaları da bunu göstermiyor mu? Fakat yüce Allah Hz. isayı göklere çıkartıp onlardan kurtarmış, Hz. isayı çarmıha gerecek olanı tebdil( degiştirme...)
edip ceza olarak çarmığa gerdirtmiştir.
   
İşte Türklerin bir kısmı - kendi kültürlerinden habersiz kaldıkları için - vede çelişkiye düştükleri için, tarihte biririnin cellâdı da olmuşlardır, kardeşi de. Asimile edilerek Türkler Türk'e Hıristiyan ve başka etnik ırk ve soy olarak gösterilmişlerdir. İkidebir Gagauz Türklerini örnek vermeleri bundandır. Türkler kendi kendileriyle  Çelişki içine düşürülmüştür. Adeta üzerlerine bir yabancı kültür ağı atılarak kendi hür vatanlarında esir vaziyettedirler. Kukla hükümetlerle bir türlü aslına dönüp İslâm-Türk kimliğini hakkıyla dünyada haykıramıyorlar. Bu "İslâm" ve "Türk" kelimeleriyle de bir çelişkidir.
Bir zamanlar Doğu Almanyadaki "Bizim Radyo" 
adlı kominist radyosu bile Trabzon'lulara  ve TÜRK-İSLÂM âlemine şöyle sesleniyordu; "Oğlum Mehmet Boşver askerliği ; Ne zahmet çekersin geç eşinin sıcak kucağına, Çoluk çocuğun yanına , yorma kendini; Askerliğe ne gerek var?"
Halbuki ; bunu diyenler en güçlü KGB - Rus ordularını - Kızıl orduyu kurmuşlardı. ABD'nin burnunun dibinde KÜBA'yıda Peyk yapmışlardı. Türkiye'yi de Peyk yapmak istediler amma yapamadılar. Asla yapamıyacaklardır.
    Orta asya Türk Cumhuriyetleri bile bağımsızlığa kavuştu. Lenin heykeli devrildi. Doğu Almanya bile ellerinden gitti. En iyisi "Yurtta Sulh Cihanda Sulh"
deyil mi?
5-Batılılar Türkiye'yi devamlı kandırıyorlar.
Türkiye adeta ellerinde oyuncak. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti  bir terörist elebaşısının hapishanedeki talimatlarıyla oyalanmakla meşgul. Terörün temsilcileri parti kurup T.B.M.M.ne bile girdiler. Atatürk sağ olsaydı buna imkân var mıydı? Buna imkân tanıyanların Atatürkçülüğü  geçerli midir?
   
Devlet "Kürt Açılımı" ve "Kürt Açılım Çalıştayı" İsmi altında siyasi faaliyetlerle meşgul. İnşaallah iktidar sakalı kaptırmaz ve de başarı sağlar. Fakat buna tarih ilmi "bravo" diyemiyor, DEMİYOR. Zira, Garantisi henüz meçhul. Çünkü: Ağustos 2009' daki  Televizyon proğramlarına  göre açılıma kürt temsilcileri ; "Efendim, Türk diye diye bizi yok sayıyorlar. Biz de kürtlüğümüzü ilân etmeliyiz" şeklinde konuştular. Halbuki; Kürtleri  ve kürtlüğü inkâr eden Türk yok. Türkiyede kürt sorunu da yok. Türk sorunuda yok. Her Türk ve Kürt eşit haklara sahiptir. Hepsi aynı tahsil, alışveriş,mülkiyet,seçme ve seçilme,makam ve mevki haklarına sahiptir. Tarih boyu birarada sulh içinde yaşamışlardır. Şimdi ise kürtlük oyunu vardır. Dış güçlerin oyunudur. PKK Kürt deyil, ERMENİ ÖRGÜTÜDÜR.
Kürtleri de öldürdüler. Suçları Türklere yüklüyorlar. Türk milleti Tarihte fetihçi oldu, cihadçı oldu amma hiçbir zaman zulümcü, soykırımcı , işgalci, terörist ve anarşist olmadı. Dünya Tarihinde hiç örneği yoktur. Kötü örnek yok!.. Her gittiği yere huzur getirdi. Bugün dahi birçok ülke Türkü, Osmanlıyı başında görmek istiyor. Bu nedenle Türklerle uğraşıyorlar. Çekemiyorlar. Bu sinsi niyet ve tuzakları iyi görebilmek lazımdır. Hain olanlar muhatap alınmamalı, vatandaş olanlar alınmalıdır. Türk ve Kürt kardeştir. amma PKK kardeş mi? ABD'nin yol Haritasından APO'nun yol haritasına geçildi... 
    Ağustos 2009'da Alman hükümeti vatandaşlık olayını kolaylaştırdı. Eskisi gibi üç sene veya birkaç ay sürmüyor, birkaç günde işlem tamam.
Almanlar Almanyada herkesi  "ALMAN"  diye yazmak istiyor. Alman vatandaşlığını çok kabul edenler var. Başta kürtler. Peki kürtler Almanyada kendilerini Alman vatandaşı yazdırıyorda  Türkiyede niye yazdırmıyor? Almanlara karşı çıkmıyorda Türkiye ye neden çıkıyor? İşte ihanet asıl burada. Batı devletlerine uşaklık bile yapıyorlar. Bu arlarına gitmiyorda Türk vatandaşlığından mı gocunuyorlar? Üstelik  Türk kimliğini haykırmak, milli kimliği haykırmak etnik kimlikleri inkâr etmek demek değil mi? Elbet Türklüğü haykırmak , Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türklerinin hakkıdır. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması onların kürtlüklerini yok etmediki? Çanakkalede  Türkiye için savaşan kürtler Türkiye Cumhuriyeti  vatandaşı  olmak bir yana OSMANLI Olarak savaştılar. Hepsi de MÜSLÜMANDI. Ya buna ne demeli? Osmanlı devrinde FATİH ten beri lisân olarak  OSMANLI TÜRKÇESİ KONUŞMAK ŞARTTI. KÜRTÇE MÜRTÇE YOKTU. Ya buna ne demeli? 
Dünyadaki bütün Türklerin birbirinden bağlarını kesmek için Türklere en büyük oyun Türkçe ve Türklük konusunda yapılmaktadır. Rusya bile bütün Orta Asya Türklerine ayrı alfabe uygulayarak Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan gibi Türk ülkelerinin birbiriyle konuşmalarını asgariye indirdikleri gibi, batı devletleri de osmanlının çöküşünden sonra Lâtin alfabesini dayatarak geçmişle Tarih ve Kültür bağlarını koparttırmıştır. Bugün nasıl AB'ye girme adına AB krıterleri nedeniyle ses çıkartılamıyorsa o zamanda Lâtin alfabe dayatması reddedilememiştir.
Bugün gençlerimiz, hatta osmanlıca bilmeyen aydınlarımız Yunus Emreyi bile okuyamazlar. Orijinal kaynaklara inemezler. Varlık - Yokluk davasında asıl alacağımız ders; Bu kaynaklarımıza inemeyiş  mahrumiyetinin Türklere ve Türkiye ye vurduğu darbenin ne demek olduğunu öğrenip gereğini yapmaktır.
6- Türklerin Kurt ve At beslemeleri Bir tetemcil
ik deyil, hayvanları vatan hizmetinde eğitmeleridir. üvercinin postalıkta kullanılması gibi Kurt ve At savaşçılıkta işe yarayan eski sembollerdir. Bugün Yunus Balıkları dahi sırtlarına elektronik cihazlar takılarak deniz altıları , savaş gemilerini ve deniz kuvvetlerini görüntülemekte kullanılmaktadır. Bunun manası Türkler Kurt ve At gibi hayvanları beslemişlerdir amma Domuz'u hiç tercih etmemişlerdir. Müslüman Türklerin domuzcu düşmanlarıyla aralarındaki farkı Kurt ve At ile ortaya koymaları Türkler için tarihi bir farktır. Tâ Ergenokan da demiri eritme farkı gibi bir farktır.
Türkler domuz eti yemedikleri gibi kurt eti de yemezler. Amma Kurt'u cesaret ve savaşcı olarak beğendiler. Dağlık bölgelerde çeviklik sembolü saydılar. Atı cengaverlikte kullandılar. Türkleri Orta Asyadan Anadoluya vasıtasız devirde Türk kültürüyle taşıyanlar ve onlara zafer kazandıranlar asıl atlardır. Üstelik İslâmiyet geldikten sonra ihtiyaç olursa Atların sağ butunun etini yemeyi mübah saymıştır. Farz, Vacip, ve Sünnet deyil.
Durum bu iken Hilâl Haça karşı sembol alındıktan sonra Kurt ve At da devre dışı kalmıştır.
Şimdi müslüman Türklerin sembolü HİLÂLdir. Hilâl hem Güneşi ve hemde Ayı temsil eder. Zira Güneşin de Hilâle geçtiği zamanlar vardır. Namaz Güneşe göre hesaplanarak kılınır, oruç ise Hilâle göre. Hatta Ramazan-ı şerif Hilâlle başlar ve Hilâlle tamamlanarak Ramazan Bayramına geçilir. Türk Dünyasının asıl mürşidi Yesevi Hoca'dan öncesinde Dede Korkud olduğu gibi Türklerin şimdiki öncelikli işareti Hilâldir. Çanakkale Harbinde de Ayyıldızlı Bayrağa dönüşmüştür. Bu tarih derslerini çok iyi bilmeliyiz. Aksi halde Haç ve yahudi yıldızı ile totem kültürüne yenilirsiniz. Bu ise müslümanlıkla  ve Türklükle bağdaşmaz.  
 

14-09-2009 

 

 
YAZAN: MUSTAFA YAZICI
           ( Araştırmacı Yazar)

YÜCE ALLAHA EMANET OLUN



Bu sayfa hakkındaki son yorum:
Yorumu gönderen: rüstem iyisu( rustem_24_61hotmail.com ), 06.12.2009 10:31:00:
ilk önce bu siteyi yayınlayan ve bize ulaştıran hocamız ve abilerimize çok teşekkür ediyoruz.bizleri bilgilendirdiğiniz için sağolun varolun.GİRESUN/MERKEZ

Yorumu gönderen: Vatan KARAMAHMUT( v.karamahmuthotmail.com ), 25.11.2009 19:53:56:
Sitenizi Değerli arkadaşım Ahmettt aracılığı ile tanıdım. Gerçekte Türk Milletinin varoluş gayesini anlatmak için böyle bir siteye ihtiyaç vardı. Katkısı olanlara teşekkürler.

Yorumu gönderen: Ebru Yıldız, 22.09.2009 11:22:54:
Sayın hocam Türklerin inancında hiç bir dönem asla TOTEM inancı olmamıştır ki Totem inancına mağlup olarak küfre düşelim.Bugün İslam ve Vatan için yılmadan büyük bir ihlas içinde,Şehadeti sevda edınerek Cihat edenlerin hemen hepsi Bozkurtu Türk ün CESARET-ÇEVİKLİK-HÜRRİYET AŞKININ mitolojik bir sembolü olarak kabul eder.Türkler İslam gelmeden evvel Tanrı nın tekliğine inanarak O nun yükseklerde semalarda olduğuna inanmıştır.Bunun için İslamla ilk tanıştığında hemen onun aradığı din olduğunun hükmüne vararak,kayıtsız şartsız KUR AN I KERİM e teslim olmuştur

Yorumu gönderen: SALİH KARTAL, 20.09.2009 11:55:38:
Kıymetli Gönüldaşım MURAT!Benim yorumum Hocamın yazısının bütünüyle ilgili olmayıp,son cümleleriyle ilgilidir.Saygı ve sevgiler Murat kardeşim

Yorumu gönderen: MURAT KESKİNOĞLU, 20.09.2009 11:12:43:
Aşağıda yazıya yorum yapan gönüldaşlarımızdan SALİH-FURKAN ve MEHMET Kardeşlerimize hitaben; HOCAMIZIN Hilâl Haça karşı sembol alındıktan sonra Kurt ve At da devre dışı kalmıştır derken ne HİLAL'İ ve nede Kurt'u(BOZKURT)küçümsememiştir. Aksine "Kurt'u cesaret ve savaşcı olarak beğendiler,Dağlık bölgelerde çeviklik sembolü saydılar. Atı cengaverlikte kullandılar.","Kurt ve At ile ortaya koymaları Türkler için tarihi bir farktır." diye övgüyle bahsetip yüceltmiştir.Hocamıza ve Gönüldaşlarımıza saygılarımızla.

Yorumu gönderen: SALİH KARTAL, 18.09.2009 20:49:14:
HİLAL İSLAMI,BOZKURT ise Türk ün namus,yiğitlik,cengaverlik ve askerlik dehasını ifade eder.Bozkurtun ifade ettiği bu özellikleri Türk islamın cihan dini olmasına vasıta kılmıştır

Yorumu gönderen: Furkan Doğan, 18.09.2009 14:35:15:
Hocam,Bozkurt Türkler in en büyük efsanesidir.küçümsenemez.Her milletin bir efsanesi vardır

Yorumu gönderen: Mehmet Çetin, 18.09.2009 02:32:31:
Bozkurt Dünya Türklüğünü,Bayrak Devleti temsil eder.Burasını karıştırmışsınız Hocam

Yorumu gönderen: METİN DEMİRCİ, 16.09.2009 19:07:46:
Böyle araştırmacı yazarlara her zaman ihtiyacımız var. Allah hocamıza uzun ömürler versin.

Yorumu gönderen: Hulüsi Zengin, 15.09.2009 00:04:34:
Arkadaşlar Hocamızın yazısından alınması gereken güzel mesajlar var. Lütfen hepimiz önemle dikkat edelim.

Yorumu gönderen: Akif ERDEM, 14.09.2009 06:15:43:
* SELAMÜN-ALEYKÜM * Hocam ALLAH Sizlerden Razı Olsun. Yazılarınızın sürekliliğini diliyoruz.

Yorumu gönderen: Aytekin Zeytin, 11.09.2009 11:17:13:
Hocam yazılarının devamını diliyor ve sizlere Saygılar sunuyorum.

Yorumu gönderen: TURGUT BAŞKAN, 10.09.2009 12:08:47:
Saygı Değer Hocam yazılarında; Tarihimizi önemli noktalarıyla Bugünümüzle çok iyi bütünleştirip işliyorsunuz.Saygılarımla

Yorumu gönderen: ESAT SAVAŞ, 06.09.2009 11:46:50:
EYVAALLAH HOCAM, Yazı dizisini zevkle takip ediyoruz. SELAMLAR.

Yorumu gönderen: Alişan ŞİŞMAN, 04.09.2009 11:03:31:
Çok sağol Hocam,Allah sizden razı olsun. Yazılarınızla bilgilenmekten Huzur ve memnunluk duyuyoruz.

Yorumu gönderen: Fuat KUZU, 02.09.2009 09:48:26:
Coçuklarımız KÖK'lü ve ŞANLI Tarihini Araştırarak sizlerin sayesinde doğru kalemlerden inşaallah daha iyi öğreneceklerdir. SELAMLAR.

Yorumu gönderen: Kemal GÜNEŞ, 01.09.2009 18:04:14:
Verdiğin bilgiler için çok sağol hocam. Sürekliliğini temenni ediyoruz.

Yorumu gönderen: İrfan Sönmez, 31.08.2009 08:55:34:
Hocam Yüreğine-Ellerine sağlık.ALLAH SİZE SAĞLIK VE GÜZELLİKLER VERSİN.

Yorumu gönderen: Eyüp DENİZ, 30.08.2009 08:48:04:
*ES-SELAMÜN-ALEYKÜM* Değerli hocam sizinle birlikte Orhan Hocamızında yazılarınıda okuyorum ve biraz öncede orhan hocamızın yazısınada yorum ekledim.Kısaca SİZİNLE GURUR DUYUYORUZ.

Yorumu gönderen: Naci BAYRAM, 29.08.2009 09:41:45:
Hocam yazılarınızı zevkle okuyoruz. ÇOK SAĞOLUN.ALLAH'ım sizden RAZI OLSUN.

Yorumu gönderen: Cüneyt ZÜMRÜT, 27.08.2009 15:41:56:
Her zaman islâmın zafer Bayrağını dalgalandıran TÜRK ECDAT'ımızın bizlere emanet etdiği bu kutsal VATAN'ımızı ölümüne koruyup; Şanlı Tarihimize ve Atalarımıza layık birer TÜRK oğlu TÜRK OLALIM.

Yorumu gönderen: İlhan NAŞİD, 27.08.2009 15:13:26:
TÜRK'ler islâmiyetin en büyük taşıyıcı ve koruyucusu olmuştur.Biz zaten milletimizle gurur duyuyoruz ama müslüman olan diğer milletlerde bu manada bizimle gurur duymalı.

Yorumu gönderen: Adil Çelebi, 27.08.2009 10:56:29:
Bugün "Türküm-Müslümanım" diyen herkes TÜRK Tarihini iyi bilerek VATAN'a hizmetkar olmak için can atmalı.


NOT: SİTEMİZ www.ahmetayvaz.tr.gg YAYIN İLKELERİNE UYMAKTADIR...





NOT:
YAZILARIN BÜTÜN HAKLARI YAZARIMIZA VE SİTEMİZE www.ahmetayvaz.tr.gg 'ye AİTTİR.
   5876 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU GEREĞİNCE, YAZARIMIZDAN VE SİTE YÖNETİMİNDEN YAZILI İZİN ALINMAKSIZIN ESERİN TAMAMININ VEYA BİR KISMININ BASILMASI, FOTOKOPİ EDİLMESİ VEYA HERHANGİ BİR YÖNTEMLE ÇOĞALTILMASI, BAŞKA BİR DİLE  ÇEVRİLMESİ DAĞITILMASI VE KULLANILMASI YASAKTIR.


YÜCE ALLAHA EMANET  OLUN


SEVGİ VE SAYGILARIMIZLA

www.ahmetayvaz.tr.gg > OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI > www.ayvazahmet.tr.gg
 
TÜRK-İSLÂM ÜLKÜSÜ; Varlık olan Türklük ile, değer olan İslâmın bir birine vuslatıdır, kaynaşarak et ile tırnak misâli oluşlarıdır. Varlık ifade eden Türk`lüğün , değer olan İslâma muhabbetidir
* * *
OĞUL! Eşref-i mâhlük olduğunun şuurundan hareketle, Cenab-ı Hakk`ın nizamını yeryüzünde hakim kılmak gibi yüce bir idealin gerçekleşebilmesi uğruna,bin yıldır İ`LA-YI KELİMETULLAH ÇİZGİSİNDE, maddi ve manevi bütün imkânlarını seferber eden YÜCE TÜRK MİLLETİNİN şerefli bir ferdi olduğunu unutma!
Üstad ORHAN KILIÇOĞLU

* * *
ARVASİ HOCA`NIN FİKİR VE ESERLERİNDEN FAYDALANMAK, O`NU REHBER EDİNMEK HER TÜRK GENCİNİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ OLMALIDIR.
Son yıllarda ihmal edilen ülkücü gençlik en Kısa zamanda yeni bir hamle yeni bir şevk ve aşkla; ZİYÂ GÖKALP, ATATÜRK, A.TÜRKEŞ, NİHAL ATSIZ, S. AHMED ARVASİ, NECDET SEVİNÇ`İN fikir ve görüşlerinin karıldığı harmanlardan beslenerek gelişip, olgunlaşıp, kamilleşerek, GÖNLÜNDE TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ, DİLİN DE TURAN TÜRKÜSÜYLE YENİDEN BİR ERGENEKON DESTANI YAZMAYI İMANININ RÜKNÜ BELLEMELİDİR…

Üstad ORHAN KILIÇOĞLU
Facebook beğen
 
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!! ATATÜRK
 
ALPARSLAN TÜRKEŞ SÖZLERİ
Başbuğ Alparslan Türkeş in özlü sözleri, Ülkücülük , Türk Dünyası ve İslamiyet hakkındaki özlü sözlerini okuyabilirsiniz...
*********************
İdealler yıldızlar gibidir.
Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz..

Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler
tarafından kazanılamaz.

Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgâr tayin eder...

Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

Biz aziz milletimize müreffah, kuvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz; kendimizi millete adıyoruz.Ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.

Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.


İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.

Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.

Milletler arasındaki mücadele şuurundan mahrum olan toplumlar başkasının boyunduruğu altına düşerler.

Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil, ahlâk ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Bu şerefli mücadeleye Türk milletini davet ederim.

Toprak bütünlüğümüzü devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef alan hainlere karşı Türk Milleti olarak ayağa kalkmalıyız.

Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."

Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

Türk milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunması duygusu ve iradesinin, şuurunun bir ifadesidir.

Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

Türkiye'nin yükselişi ithal fikirle olmaz. Hiç bir yabancı, Türkün menfaatlerini Türk Milletinin kendisi kadar düşünemez.

TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. ATATÜRK
 
"BİR KIZ ÖĞRENCİYİ BAŞINI ÖRTTÜĞÜ İÇİN TAHSİL HAKKINDA MAHRUM ETMEK İSTİKLAL SAVAŞI BAŞLARINDA VE MARAŞ'TA , DÜŞMANLAR TARAFINDAN BAŞÖRTÜSÜ ÇEKİLİP DÜŞÜRÜLDÜĞÜ İÇİN BAŞLAYAN MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR."
NECİP FAZIL KISAKÜREK
* * *

Zafer ülkü kaynağının çeşmesidir,
Zafer gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler, selam sizlere,
Uzaktan dertleşenler, selam sizlere.

Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...
H.Nihal Atsız
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ATATÜRK
 
Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türküm; Bu ad her ünvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti bir bölünmez bütündür.
Ziya Gökâlp
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır. ATATÜRK
 
Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır...

S.Ahmet Arvasi

BU DAVA ÖZÜDÜR İSLAMİYET'İN
BU DAVA GÜNEŞİ, MAZLUM MİLLETİN,
BU DAVA, HERŞEYDEN, HERŞEYDEN ÇETİN,
BU YOLDA DERT, HÜZÜN, GURBET BİZİMDİR.
S.Ahmet Arvasi

16 yaşında ilk şiirlerden biri olan `Ne Gam`, iyi bir başlangıç

Ne gam, varsın dizlerim koşa koşa yorulsun,
Saadetin, dâvanın, gerçek aşkın peşinde...
Boş hayaller kül olup rüzgârlarda savrulsun,
Yaban gülleri gibi solsun çöl güneşinde.
S.Ahmet Arvasi

Henüz 17 yaşındaki bir delikanlının `Özleyiş` şiiri, ecdadına âşık bir delikanlının eski muhteşem çağlara olan hasretini dile getiriyor:

Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı ced?
Şimdi Hazar uzaktan feryadımı dinliyor,
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed?
Kıbrıs`ın ayrılışı derd oldu içimizde,
Barbaros`un sesini kaybettik Akdeniz`de,
Adalar yabancı da, dinmez derleri bizde,
Balkan`ımız vatandan ayrıldı mı nihayet?
S.Ahmet Arvasi
 
SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 107230 ziyaretçi kişi burdaydı!
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. CÜZ:21 // AHZÂB SÜRESİ: 33 / 23.ÂYET Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol