BU EN ÜST BÖLÜMDEKİ BAZI REKLAMLAR - Sayfamızın üstündeki zaman zaman görüntülenen Windows Internet Explorer'in kendi Reklamıdır.- SİTEMİZ DIŞI BİR UYGULAMADIR.
   
 
  YAŞAYAN EMEKTÂR... GAZETECİ-YAZAR NEVZAT YILMAZ HOCAMIZIN "TRABZON HABER" GAZETESİNDE YAYINLANMIŞ... GELECEĞE IŞIK TUTACAK YAZILARI



TARİHTEN GELECEĞİMİZE


YAŞAYAN EMEKTÂR... GAZETECİ-YAZAR
NEVZAT YILMAZ...
 


   Trabzon-Akçaabat ilçesinde doğdu.İlk,orta ve lisa tasilini Trabzon'da tamamladı. 1972 yılında matbaa kurarak basın yayın hayatına atıldı.İlk yazılarını Trabzon'da İleri Gazetesinde yayınlandı.1978 yılında, Trabzon Basın Birliği Fikir ve Matbaa İşçileri Derneği 'nin kurucuları arasında yer alarak ilk dönem başkanlığını yürüttü.
1980 yılında kurulan Trabzon Kültür Müdürlüğü Tiyatro ve Sosyal Faaliyetler Derneği kurucu üyesi,20 yıl Anadolu Basın Birliği Trabzon Temsilciliğini yaptı,aynı birliğin Trabzon Şubesini kurarak bir dönem Trabzon Şubesi Başkanlığı Yaptı
1981 yılında gazetecilik dalında ki başarılarından ötürü, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek'ten ödül aldı. Nevzat Yılmaz, 1981 yılı başında 3 ayda bir olmak üzere yayınlanan "Kemençe" kültür,sanat,aktüalite,folklor ve mizah dergisini çıkardı.
Anadolu Radyo ve Televizyon Yayıncılar Birliği Genel Merkez Kurucuları arasında yer aldı.Karadeniz Bölge Şube Başkanlığı yaptı.Trabzon Turizm Derneği üyeliği gibi sosyal etkinliği olan kuruluşlarda bulundu.
Karadeniz yazarlar birliğinin kuruluşunda bulunarak bir dönem yönetim kurulunda görev yaptı.
Trabzon'da yayın yapan birçok radyo ve televizyon da kültür ve sanat programları hazırlayıp sunuculuğunu yaptı.1991 yılının başında Trabzon Haber gazetesini çıkardı. Başyazarı Nevzat Yılmaz önderliğinde geniş kitlelere ulaşan haftalık gazete yayınını devam ettirmektedir. Çevrede oldukça olumlu bir etki yapan gazetede Trabzon'un belli başlı konuları işlenmektedir.
ESERLERİ
"Olaylarda Basın"
"Anayasal Basın"
"Makaleler"
Adlı 3 adet eseri bulunmaktadır..


M.Nihat MALKOÇ'dan YAŞAYAN EMEKTÂR... GAZETECİ-YAZAR
  NEVZAT YILMAZ HAKKINDA...

 

Hüzün Çiçekleri
M.Nihat MALKOÇ
Trabzon’da ‘basın’ deyince akla gelen ilk isimlerden biridir Nevzat Yılmaz… Çünkü o, Trabzon’un en eski gazetecilerinden biridir. O, çocukluğundan beri gönlünü gazeteciliğe vermiştir. Ortahisar’daki küçük matbaasında büyük işler yapan bir dost simadır O…
Nevzat Yılmaz’ı çok eskiden beri tanır, sever ve sayarım. Benim, Trabzon basınına dahil olmam üniversiteyi kazandığım 1988 yılına dayanır. O yıldan beri Trabzon basınında varım. Trabzon basınında olup da Nevzat Yılmaz’la karşılaşmamak, onu tanımamak olmaz. Çünkü o, Trabzon basınının duayenlerindendir. Nevzat Ağabey, hangi fikirden insan olursa olsun ona yardım etmek, destek olmak için hazır kıta olarak bekler. Hepimizin üzerinde hakkı vardır onun… O, Trabzon basın mensupları arasında bir köprü görmüştür bugüne kadar…
Nevzat Yılmaz’ın babadan kalma bir matbaası vardır Ortahisar’da, Fatih Camii’nin karşısında… Burada daha çok düğün davetiyeleri basar, cilt yapar. Yani öyle ciddi kitap basım işleriyle uğraşmıyor artık… Bir çorba içmek için tekkesinde gün boyu bekler durur.
Nevzat Yılmaz’ın uzun yıllardan beri çıkarmakta olduğu “Trabzon Haber” adlı küçük ama şirin bir gazetesi vardır. Bu gazetenin, eskiden değişik zaman aralıklarında çıktığını biliyoruz. Fakat şimdi belli bir zamanda değil, para olunca çıkıyor. Malum basınla uğraşmak maddi külfeti de beraberinde getirir. Bu gibi küçük gazetelerin kendini dönüştürmesi de mümkün değildir. Hep verirsiniz; fakat hiçbir zaman alma imkanı bulamazsınız. Bunu göz önünde bulundurarak gazetenizi, derginizi çıkarmak durumundasınız. Nevzat Bey, bunu göze almış, tok gönüllü bir kişi olarak yıllardan beri küçük matbaasında eline geçen üç beş kuruşu da bu işlere harcamaktadır. Hatta emekli maaşının bir kısmını da bu işlere harcadığını bilirim. Yayınladığı ‘Trabzon Haber’ gazetelerini de aksesuar olarak matbaasının duvarlarına asmıştır.
Nevzat Yılmaz’ın Ortahisar’daki matbaası şair, yazar ve gazetecilerin uğrak yeridir. Bu küçük mekan Trabzon’un Bâb-ı Âlî’si olarak da hizmet vermektedir. Orada günün her saatinde birkaç kalem erbabını görmeniz mümkündür. Matbaanın hemen yanında çay ocağı bulunduğu için çayınızı da dilediğiniz gibi içebilirsiniz. Fakat Nevzat Abi, gelen dostlara çay ısmarlasa da kendi çayını kendi ısmarlayanı daha çok sever…J Bu küçük işyerinde şair ve yazarlar koyu sohbetlere dalarlar. Buranın müdavimleri arasında başta Mustafa Yazıcı olmak üzere Enver Uzun, Kadir Yeter, Ahmet Musaoğlu, Muhammet Yavruoğlu, Hüseyin Albayrak, Halit Macit, Harun Yavruoğlu, Yahya Demeli gibi isimleri sayabilirsiniz.
Trabzon basınının emektarlarından biri olan Nevzat Yılmaz iyi bir dosttur. Onun sohbeti gıybetten uzaktır. Hiç kimse için kötülük düşünmez. Trabzon için yazılan bir satır yazı bile onu heyecanlandırır. Şair ve yazarların kitaplarının okurlara ulaşmasında bir köprü görevi görür. Burası bir çeşit dağıtım ofisi gibi vazife görür. Buraya gelen herkesin eline ya bir kitap, ya bir dergi tutuşturulur. Eskiden İstanbul’daki ‘Küllük’ neyse burası da odur. Trabzon’un Küllük’üdür Nevzat Yılmaz’ın matbaası… Burada söze edeple başlanır, futbol değil; edebiyat, kültür, sanat ve Trabzon’un geleceği konuşulur. Muhabbetler sevgiyle beslenir.
Nevzat Yılmaz bir fotoğraf sanatçısıdır aynı zamanda. Fotoğraf onun için bir tutkudur. Kendi çapında ne bulursa fotoğrafını çeker durur. Çektikleri de yabana atılacak cinsten şeyler değil aslında.. Bugüne kadar beş fotoğraf sergisi açmış olması, onun bu işte iddialı ve mahir olduğunu göstermektedir. Onun fotoğraflarında özelde Trabzon’un, genelde Karadeniz’in bütün renklerini görmek mümkündür. Geçenlerde Kanunî Vakfı’nda 5. Kişisel Fotoğraf Sergisi’ni sanatseverlere sunmuştu. Laf aramızda bu işten de üç beş kuruş kazanmıyor değil… Fakat bu işten hep zarar ettiğini söyler durur. Paraların cama ve çerçeveye gittiğini ileri sürer.
Gazeteci Nevzat Yılmaz, teşkilatçı ve girişimci bir insandır. O; birçok kültür, sanat ve edebiyat teşkilatının kuruluşunda aktif görevler almıştır. Yılmaz, Karadeniz Yazarlar Birliği ve Muhteşem Kanunî Sultan Süleyman Vakfı’nın da kurucuları arasında yer almıştır. Bu kuruluşlardaki hizmetlerine devam etmektedir. Allah ona uzun ve bereketli bir ömür versin.


 ŞAİRLER KAHVESİ(3)

Trabzonun babı- âlisi şairlerin kahvesi
Kahveci kahvemi yap fazla olsun telvesi
Oturup sohbet etmek herkeslerin hevesi
Bulunmaz bir mekândır şairlerin kahvesi...

Sohbete dalınca biz, çabuk geçiyor zaman
Herkes bir konu seçer ararız derde derman
Burda coşar gönüller dinlenmez ki hiç ferman
Aramızda bir bayan onun adı Neriman...

Sizde gelin yârenler, konuk olun burada
Şimdi şairimiz burada yazarımız sırada
Onlarda katılırsa ereceğiz murada
Nazmiyede katıldı ölümler yok karada...

Kadir hoca özveri içinde feryat eder
Enver hocam darılmış bilmem ki nere gider
Nevzat hoca kardeşim yıkılıp oldu heder
Şair kardeşlerimin dumanı burda tüter...

Mehmet Baştürk hocamız yazacak destanları
Bu şairler kahvesi, gönüller pınarları
Yıllar sonra bu gençlik ararlar Tomaçları
Geçmişten ders alarak bekleriz yarınları...

Etimiz kemiğimiz bu şehirde var oldu
Bu garip gönlümüze niceleri yâr oldu
Efkarlıyım yârenler dünyam bana dar oldu
Şairlerin kahvesi gönlüme dü-çâr oldu.

Aşık, Garip Ayata. Ortahisar, TRABZON.

 


ŞAİRLER KAHVESİ (4)

Ozan Garipim bir şiir söylemiş
Şairler kahvesini meth etmiş
Gönül dostlarını tek- tek saymış
Bir başkadır şairler kahvesi...

Allah rızasına lâyık kelâm
Dostun dosta hediyesi selâm
Bayrağım ay-yıldız, sağlam kalem
Çaylı, sözlü şairler kahvesi...

Doldur kardeş çayı demli olsun
Kanayan yaraya merhem olsun
Sohbet koyulaştı yüzler gülsün
Derde derman şairler kahvesi...

Sur dibinde târihin gölgesi
Şairin gür çıkmalı hep sesi
Bir Trabzon Haber Gazetesi
Bizim mekân şairler kahvesi...

Ali Rıza Yıldız bir çınardı
Türk târihini çok- çok severdi
Nerimana kızım der överdi
Dostluk bâki şairler kahvesi...

Beşikdüzülü Ahmet Saraç, Orhan Kılıç
Enver Uzunun kalemi kılıç
Mustafa Tomaçın sözü kılıç
Daim sohbet şairler kahvesi...

Nevzat Yılmaz, işi hatır sorar
Yazıcı gelince sohbet başlar
Şenol gel, boşaldı bak çaylar
Bâzen nâhoş şairler kahvesi...

Nazmiye,Yasemin, Hilâl bacım
Vatan yaralı büyüktür acım
Kırkbir yaşında ağarda saçım
Dertler bitmez şairler kahvesi.

Mehmet Baştürk. Ortahisar, TRABZON.



 


...HOCAMIZIN "TRABZON HABER" GAZETESİNDE YILLAR ÖNCEDEN YAYINLANMIŞ... GELECEĞE IŞIK TUTACAK YAZILARI...





1.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
10 EYLÜL 2001 TARİHLİ YAYIN


ATATÜRKÇÜLÜK

   
Atatürkçülük Türk Milletinin insanlık alemi içerisinde onurlu şekilde uygarca yaşama ve sonsuza dek var olabilmenin tek kelime ile ifadesidir. Bu tek kelimenin kapsamında yepyeni ve evrensel bir dünya görüşü yatmakta; Türk Milletinin gerçek özlem, eğitim ve karekter yapısından hareketle bütün insanlık için aynı derecede geçerli olan bu düşünce sistemi bulunmaktadır.
    Atatürkçülük, teokratik zihniyet ve devlet yapısından çağdaş, milli, demokratik, laik bir hukuk devletine geçiş demektir. Atatürkçülüğün en özlü tanımı, çağa yetişme, çağın üzerine çıkma, kısaca çağdaşlaşma mücadelesidir. Atatürkçülük kelime anlamına göre bir siyasi ideolojiyi ifade eder. Genel anlamı içinde Atatürkçülük, onun devrim ve ilkelerine bağlılık anlamı taşır. Ne varki siyasi ideolojiler genelde bir doktirine dayandığı ve belli, dar sınırlar içersinde kalmaya mahkum olduğu için Atatürkçülük böyle bir çerçeveye hapsedilemez. Bu nedenle Atatürkçülüğü onun devrim ve ilkelerine bağlılık olarak kabul etme gerçek anlamını daha bir açıklığa kavuşturur. Atatürkçülük Misakı Milli
ile siyasi sınırları tesbit edilen Türk vatanının, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna, yurtta barışın devamlı kılınmasına, cihan barışına sürekli katkıda bulunmaya inanç ve bilinçle bağlı kalmaktır. Bu nedenlerle 1922'den bu yana Atatürkçülük, sadece kendi düşünce sistemindeki tutarlılığa, bütünlüğe, evrenselliğe ve nihayet sonsuzluğa dönük yüzü ve düşünce gücüyle ayakta durmayı başarmıştır. Böylesine yüce bir öndere sahip olan Türk Milleti, onunla elbette övünmelidir. Ancak bu övünmenin yanı sıra her ailede, okulda, dersanede, sendikada, fabrikada, her bucakta, her ocakta Atatürkçülük ateşi yakılmalı, onun meşalesinin alevi daima canlı tutulmalıdır. Bunun için her yaştaki Türk genci Atatürkçü düşünceyle donanmalı, laik ve özgür düşünce ve akılcı bir gözle dünyaya bakmalı, Ülkemizin kalkınmasına, gelişmiş çağdaş milletlerin düzeyine çıkıp, onlarıda aşabilmeyi kendisine ideal edinmelidir. 

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:18-12-2010
SAAT:15:49
* * * * * * * * *






2.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
19 MART  2001 TARİHLİ YAYIN


NEVRUZ ÜZERİNE 1. YAZI:

ESKİ BİR TÜRK BAYRAMI NEVRUZ

   
Bir milleti meydana getiren en önemli unsurlardan birisi de gelenek, görenek, örf ve adetler olarak adlandırdığımız kültür değerleridir. Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan ve gerek devleti, gerekse toplum ve kişileri yönlendiren bazı gelenekleri bunun yanı sıra felsefe düşünceleri birden bire söküp atmak mümkün değildir.
    Gelenekçilik Türklerde devamlılık fikrine yol açmıştır. Binlerce yıl önce varolan bir adet bir inanış, 21. yüzyılda da varlığını sürdürecektir.
    Nevruz Bayramıda böyle bir gelenektir. Bu gün Türk topluluklarında Nevruz, Noruz, Navrız, Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Yenigün, Ulusun ulu gibi çeşitli adlarla kutlanan Nevruz, binlerce yıl öncesine dayanan bir kurtuluş bayramıdır. Dörtyüzyıl çevresi yüksek dağlarla kaplı bir vadide kalan Türklerin Ergenekon'dan çıkışını ve istiklalini kazanmasını konu alan Nevruz Bayramı, Türk'lerde gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü kutlanır. Bu bayram ile ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan Balkan Türkleri'ne kadar bu gelenekleri ve törenleri tesbit etmek mümkündür. Uygur, Kazan, Ufa, ve Mişer, Orta Asya Türkleri'nde Nevruz Günü yapılan toplantılarda oldukça enteresan bir adet görülmekte ve bahar geldiği zaman özellikle nevruz günü "ERGENEKON DESTANI" okunmaktadır. Balkan Türkleri'nde Sultan-ı Navrız yada Mevris olarak bilinen Nevruz geleneği oldukça yaygındır.
    Türk Topluluklarında birbirlerinden çok az bir farklı günümüz dünyasına bir kültür mirası olarak intikal eden Nevruz geleneği, zamanla dini bir mahiyet kazanarak yeni yıl yada Bahar Bayramı olarak kutlanmaya başlamıştır. İslâmiyeti sathi bir biçimde kabul etmiş olan İlk Müslüman konar göçer Türk Toplulukları Toy, Şölen, Yuğ gibi adetleri bu dinin yeni bir unsuru olarak devam ettirmişlerdir. Kazak Türkleri'nin Nevruz Törenlerinde Mevlid okuttukları tesbit edilmiştir.



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:21-12-2010
SAAT:17:35
* * * * * * * * *






3.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
15 NİSAN 2002 TARİHLİ YAYIN



NEVRUZ ÜZERİNE 2. YAZI:

 NEVRUZ

   Bayramlar her milletin, varlığında önemli yer tutan tarihi, dini yada kültürel olayları yaşattığı, andığı ve kutladığı peryodik günlerdir. Milletin tarih sahnesine çıkışları, büyük felaketlerden kurtuluşları, dini ve doğayla ilişkileri bayramları doğuran olaylardır. Dolayısıyla, bayramlar, milletlerin yaşadığı coğrafya, din, dil, tarih, gibi sahip olduğu değerler, yani kültür ile doğrudan ilgilidir. Milletlerin hayat tarzları değiştikçe bayramlar da değişikliğe uğrar ve değişen kültür unsurlarıyla uyum içine girer.
    Türk tarihine bakıldığında bilinen en eski Türk bayramı, bahar bayramı, yani, Nevruz'dur. Çin yıllıklarında anlatıldığı üzere, Göktürkler, Ergenekon Destanının yaşandığı yer olan Ötügen'de merasim ve eğlenceler yapar. Türklerin yeniden tarih sahnesine çıkmalarını kutlarlardı. Bu eski tarihli Nevruz kutlamalarında günümüze, "Ötügen dağını ve ateşi" temsil eden "sarı,kırmızı,yeşil" renkler ve "demir dövme" geleneği, miras kalmıştır. Aradan yüzyıllar geçtikçe, bu kutlamalar bölgelere göre farklı isimler kazanmış, adet ve eğlenceler, "Nevruz", Gündönümü", "Erkenekon Bayramı", "Mart Dokuzu", "Son Çarşamba", "Sultan Navrız", "Nouruz", "Yeni Gün", "Aram-Ay", "Baş-Ay", "Mus-Ay", "Novrus Oyıks", "Ulusun Ulu Günü", "Çağan", "Bozkurt", "Arsol", gibi adlar altında sürdürülmüştür.
    Zaman bakımından en eski zaman olmasına rağmen, Bahar Bayramı Nevruz, en az değişime uğrayan örf ve adetlerimizden olmuştur. (Büyük hun devleti'nden, Cengiz Han İmparatorluğu'na Selçuklulardan Osmanlılara kadar kullanılan pek çok Türk kavminde, Nevruz yılbaşı sayılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda, Nevruz'da Nevruziye denilen tatlılar yenilerek ve kutlamalar yapılarak gelenek sürdürülmüştür. Günümüzde ise, Doğu Türkistan'dan, Anadolu'ya, Balkanlar ve Kıbrıs'a uzanan bir Türk coğrafyasında Nevruz kutlanmaktadır.

 

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
26-12-2010
SAAT:
17:19
* * * * * * * * *








4.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
10 MART 2003 TARİHLİ YAYIN



NEVRUZ ÜZERİNE 3. YAZI:

 TÜRK KÜLTÜRÜNDE NEVRUZ

   Türk Dünyası'nın büyük bir coşkuyla kutladığı, Türk soylu hakların ortak bayramı olan nevruz, tabiatın canlanmasını, yeniden dirilişi ifade eder. Farsça bir terkip olup "Nev" yeni  "rüz"  gün  "nevruz" yeni gün anlamına gelir. Nevruz gece ile gündüzün eşit olduğu, gün dönümü olarak da adlandırılan, ilkbaharın geldiği 21 Mart gününe tekabül eder.
    Güneşin koç burcuna girdiği gündür. Rumi takvimde Mart'ın 9'una rastladığı için halk arasında Mart 9'u diye anılır. Nevruz ile tabiat yeniden doğar ve yeni bir hayat başlar. Nevruz günü, aynı zamanda iyilik ve bereketi temsil eden baharla, kötülük ve sıkıntıyı temsil eden kışın mücadelesini sembolize eder. Türk milletinin ata ve ana yurdunda baharın başlangıç gününün yeri ve önemi hemen her devirde büyük olmuş ve o gün bayram olarak kabul edilmiştir. Nevruz yeni yılın, ilk baharın, sevginin, neşenin, kardeşliğin başlangıcıdır. Nevruz bayramı ise, barışın, hoşgörü, kardeşlik, dostluk bayramıdır. Nevruz bu yönüyle birlik ve beraberliğin de simgesi olmuştur.
    Yenisey-Orhon cevresinden Altaylara ordan da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümesiyle, Macaristan'a ve Balkanlara ulaşan Nevruz, milattan sonra 8000'den itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve Mezopotamya'ya taşınmış ve yeni bir coğrafya da yaşatılmaya başlamıştır. Günümüzde Balkanlardan Çin Seddine ve Sibirya içlerine kadar büyük bir coğrafyada bilinmekte ve kutlanmaktadır.
    Tarihi bakımdan Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz bir örfi bayram olarak kabul edilmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak edilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk'ün önderliğinde, 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı adıyla kutlanmış daha sonraki yıllarda bu kutlamalar mahalli seviyede sürdürülmüştür.



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
05-02-2011
SAAT:
09:41
* * * * * * * * *








5.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
05 ŞUBAT 2001 TARİHLİ YAYIN

 ATATÜRKÇÜLÜKTE TARİHİ GERÇEK

  
Türk İstiklâl mücadelesinin muzaffer komutanı, yurdun kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak her vatansever Türk'ün minnet dolu kalbinde en büyük Atatürk, tarihte eşine az rastlanır aksiyon adamı vasfı yanında bir fikir adamı hüviyetiyle de müstesna bir şahsiyettir. Türk milletinin istiklâl ve hürriyetinin tehlikeye girdiği daha ilk yıllarda vefatı tarihine kadar, hamle kabiliyetini canlandırmak istediği Türk toplumunu maneviyatını takviye etmek ve milletine yeni bir dinamik bir ruh kazandırmak için ileri sürdüğü düşünceler, çağdaş Türk devletinin kuvvet kaynağını teşkil etmiştir. Meclis kürsüsünden halk arasındaki konuşmalarına, dost sohbetlerinden, resmi toplantılarında, şenliklerde beyan ettiği nutuklara kadar her yerde söylediği çok dikkate şayan sözler onun milleti bir bütün halinde asırlardan beri hasreti çekilen ufuklara doğru koşturmak davasından ne derecede realist bir fikri bizim siyaset ve devlet adamlarından pek alışmadığımız yüksek düşünceye sahip olduğunu gösterir.
    Atatürk'ün göz kamaştırıcı aksiyon adamı vasfı yanında oldukça gölgede kaldığı müşahade olduğu fikir cephesinin bizi çok ilgilendirmesi gerekir. Bugün Atatürkçülük tabiriyle ifade edilen bu fikirler manzumesinin manevi fikri yapısını layıkı ile kavramamıza hizmet edecek olan böyle bir tahlil ve değerlendirme bir yandan Atatürkçülüğün hakiki mahiyetini ortaya koyacak diğer taraftan Atatürk'ü maksatlı tefsirlere mevzu olmak bahtsızlığından kurtaracaktır. Bugün varlığından huzur ve mutluluk duyduğumuz Atatürk ilk ve inkılâplarını yanlış yönlendirmeden ona sahip çıkılma zamanıdır, dünden daha çok.



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
03-03-2011
SAAT:
21:45
* * * * * * * * *








6.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
04 EKİM 1999 TARİHLİ YAYIN



DEPREMİN GETİRDİKLERİ VE GÖTÜRDÜKLERİ

   Hayat denen ömür zinciri geçen günlerin telafisini eksi ve artısına her zaman hatırlatır insana. Bir anlamda öğüt verir size... Ev ödevi olarak verilen bir tahtanın boyanması veya oyulması gibi, kafamız dalgın veya arkadaşlarımızın işten alıkoyması ile o ödevi hep yarım bırakmışızdır. Sınıfta kalma telaşı ve endişesi yok ise boş verip gidersiniz. Bu ömür zincirinde, yine öyle oluyor. sanırsınız ve geçiştiriverirsiniz var oluşunuzu unutarak.
   Türkiye Marmara Bölgesi'ndeki bu felaketin ardından büyük sıkıntılara girdi herkes bir telaş içersinde koşturmalar demeçler, çareler tükenmez, yaraları saracağız veya bununda ötesinden geliriz gibi ucuz kahramanlıklarda ringleri başkalarına bırakmak istemeyiz, diyerek leyleğin ömrü gibi geçiştiririz bu devranları. Halbuki birgün sistemi de içersine alacak, onuda enkazın altına çekecek diye hiç düşünmemişizdir. Malesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayakta olmasına rağmen onun yönlendirmesinde yanlış kaptanların demiri geç atmasıyla herkes birbirine düştü, binlerce ölü ve bir o kadarda yaralı, karşılığında kolay geçiştirilen savunma, yaraları sararız... Hangi yarayı sarıyoruz, hangi demeci veriyoruz haberimiz yok. ömrümüze nefret ve kin üzerine odaklaştırdığımız devletler bizden önce koşup gelmişler, göstermelikte olsa yanınızdayız diyerek.
   Evet Türkiye madden ve manen sıkıntıdadır, bunun ulusça aşılabilmesinin tek şartı Türk milletinin her zaman birbirine kenetlendiği gibi idare mekanizmasınında birbirleriyle kenetlenmesi lazımdır. Zaman içersinde yozlaştırılan sistemin yeniden raya oturmasını sağlayalım, gerekirse yeniden Samsun'a çıkarak Anadolu'ya yayılalım, Türkiye'yi yeniden imar edelim, çünkü başka Türkiye yoktur.


YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
04-03-2011
SAAT:
14:48
* * * * * * * * *








7.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
19 AĞUSTOS 2002 TARİHLİ YAYIN


TÜRKİYENİN YÜKSEK ÇIKARLARI

   Siyasette bir deyim vardır, her gelen vekiller bu örneği bir diğerine aktarırlar. Bugünün yarını bizim için zarardır. Yani aynı gün kâr edemezsen yarın zarardasın demektir. Bu örneği ticaretede endeksleyerek farklı bir yaklaşım ile değerlendirmeye dahil edilir.
   Vekillerimiz bugün kâra geçemezlerse yarın onlar için zarardır bir anlamda. Düşünülmesi dahi zor bir söylemi düşüncelerine dolayan yetki sahibi vekillerimiz, geçen haftalarda Atatürk'ün ve Türk Milletinin özünden çıkardığı vatan evlatlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisininde, Avrupa Birliği, (Avrupa Siyasi İşgal Kuvvetleri)  adına emir ve komuta içersinde toplanarak Millet vekillerinin tatillerini, eğlencelerini yarıda kesip mesliste yarım yamalak toplanma ile yarı uykulu yarı ayık Avrupalıların lehine alınması gereken kararları bir iki günde ardına üstüne bakmadan jet hızıyla geçirip tekrar yarıda kestikleri huzuru aleme geri döndüler. Birçoğunun imza ve onay verdikleri maddelerin ne olduğunu dahi bilmemelerine bir anlam vermemekteyiz.
   Milletin Fakru zaruret içersinde olduğu bir dönemde tesadüflerle oluşan üçlü siyaset, meclisinde yine tesadüflerle iktidarı işgal edenlerin yönetim zafiyetinden Türkiye günden güne tehlikeye hızla ilerlemektedir.
   Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ana dilinin dahi tartışma konusu yapılabildiği Atatürk'ün meclisinden beklenebilecek hiçbirşeyimiz kalmamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin temelini sarsacak bu uygulaması imkansız kararların alınmasında Türk Silahlı Kuvvetleri, Devletin İstihbaratını güçlü bir bağ ile elinde bulunduran Milli İstibarat Teşkilatının ve Cumhurbaşkanının bu konudaki sessizliği ise ayrıca düşündürücüdür.
   "Türkiye Cumhuriyeti devletinin tek dili Türkçedir, bu dil bu milletin özüdür ve hasletidir" diyen büyük Atatürk'ü minnet ve saygı ile birkez daha anıyorum ve inanıyorum ki bu büyük millet gerekeni yapar, özüne döner.  

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
05-03-2011
SAAT:
04:07
* * * * * * * * *








8.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
07 EKİM 2002 TARİHLİ YAYIN

YEREL GAZETELERE DESTEK
  
Yaşadığımız yörenin haberlerinden, olaylarından, sorunlarından,gelişmelerinden, ses verenlerin görüşlerinden haberdar olmak, bilgilenmek, etkinlik kazanmak vatandaşlığı kişiliği pekiştirmek için yörede çıkan gazeteler izlenmelidir.
   Sesinizi duyuramıyor, sesinizi duyurma çalışanlara omuz vermiyorsanız haklarınızı kaybedip zarar görmeye razı olur ve sorumsuz kişi olarak kalırsınız. Yöre basını sizin için çıkıyor. Size hizmet veriyor sizi bilgilendiriyor, uyarıyor ve söylemek istediklerinizi yapılması gerekenleri sorunları ilgililere kamuoyuna yansıtıyor. Sizde okuyucu olarak bu yayının ve iletişimin gücünü artık iyi bilmeli ve sahip çıkmalısınız. Yöre gazetesi, bölge gazetesi ancak okuyucu ile güç kazanır. Güç sizindir, tarafsız ama sizin tarafınızdadır. Gösterilen ilgi, ulaştırılan haber, yansıtılan bilgi ve döküman, gösterilen yakınlık gazeteye yön verir kaynak yöre yani sizsiniz.
   Gazete politikanın içindedir, politikacının yanındadır onun sesini okuyucuya duyurur karar okuyucunundur. Hizmetleri aksaklıkları, olayları, sorunları, çözümleri izler duyurur, yorumlar, tartışır,  yönverir, bilgilendirir. Yöre gazetesi, hizmet verdiği, bilgilendirdiği, sesini duyurduğu okuyucusundan ilgi ve destek bekler. Bu beklenti okuyucunu görevidir. Gazetenin yaşaması ekonomik bir dengedir. Milyonlarca liraya mal olan gazete, kağıt, baskı, dizgi, hazırlık, fotoğraf, dağıtım para gerektirir. Bunun karşılığı ise ilan ve özelliklede abonedir. Gazetenin ücreti ödenmeli güvenilerek önceden topluca abone olarak verilmelidir. Bu damlalarla gazete güçlenir yayılır, etkinliği artarken, faydası hizmeti büyür. Belirteceğimiz önemli bir konunun çözümü bile sizin faydanızadır. Abone olmak okuyucu için bir görevdir, sorumluluktur. Abone olan okuyucu gazeteye daha yakınlaşır. İzler, eleştirir, uyarır ve hak sahibi olur. Sorunlarını isteklerini, olayları aktarır temsilci gibi, muhabir gibi sorumluluk taşır. Daha bilinçli ve dikkatli olur, çevresine dikkatli bakar, olayları, gelişmeleri duyurabilir. Kendisi ve yakınları ile ilgili her önemli konu gazetesinin ilgisini çekebilir. Paylaşma, dayanışma duygusu abone olarak pekişir. Abone olan okuyucu sayısı gazetenin yörede ağırlığını etkinliğini artırır. Görevlileri, yetkilileri kamuoyu baskısı dengeler. Hizmetler hızlanır,  aksaklıklar, kusurlar çabuk görülür, düzelme yolu aranır, başarı aranır, başarı artar, başarılı olanlar desteklenir, onurlandırılır. 



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
06-03-2011
SAAT:
16:03
* * * * * * * * *






9.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
28 NİSAN 2003 TARİHLİ YAYIN


ŞEHİTLER DİYARI ÇANAKKALE

   Çanakkalede şehit olan 250 bin vatan evladımızın yarattığı destan başlı başına bir tarihtir, muhteşem bir anıttır. 1912'de Balkan savaşında büyük bir talihsizlikle ordumuz daha toparlanmadan bu kez de Çanakkale savaşına girmeye mecbur olmuştu. 1915 ve daha sonraları kanlı bir savaş sürdü. Karşı tarafta top vardı, zırhlılar vardı bol silah vardı, bizim tarafta Anadolunun ve Rumelinin yorgun silahsız fakir ama vakur, yiğit insanları. Bu müslüman yiğitler öz vatanlarını aslan yuvasını savunacaklardı vede haklıydılar. Elbette galip geleceklerdi. Elbette Çanakkale'yi geçilmez bir kale yapacaklardı.
   Savaş başladı. Bu haksız ve dengesiz insafsız bir savaştı. Mehmetçik yılmadı, öldü, öldü siperden çıkmadı. Ölüm saçan dev zırhlılar şarapneller, lağımlar, gülleler onu daha da büyüttü. Zira "ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum" demişti Mustafa Kemal, yiğitler dalga dalga ölüme koşuyorlar, ölüyorlar ölüyorlardı. Amansız bir mücadeleye giren Mehmetçikler karşısında düşman perişandı, şaşkındı. Böyle kahramanlık görmemişlerdi ve anlamıyorlardı, zalimin mazluma yenilmesinin kaçınılmaz olduğunu.
   Tarihe boğaz savaşı diye geçen savaşın asıl adı boğaza savaş olmalıydı. Siperler o kadar yakındı ki, arada bazen 8-10 Mart'ta büyük bir zafer kazanılmış düşman başı önünde hakkın karşısında zorbalığın yenilgisiyle çekilip gitmişti. Çanakkale toprağı kutsaldır. Her zerresi orada yatan 250 bin Şehit kanıyla ıslanmıştır. Mübarek kokuları toprağa sinmişti. Her yıl kendi mezarlarını ziyarete gelen Anzaklar ve torunları, Çanakkaleyi gezerken bu eşsiz kahramanlarımızında mezarlarında saygıyla eğiliyorlar. Zararı yok bir çoğunuzun mezarı bile olmasın işte o Çanakkale toprağı ve Türk milleti olarak kalplerimiz size en güzel barınaktır.
   Aziz Şehitler siz rahat uyuyun büyük Türk milletinin sevgi ve minnettarlığı sizin en büyük örtünüzdür. 

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
07-03-2011
SAAT:
13:17
* * * * * * * * *







10.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
24 MAYIS 2004 TARİHLİ YAYIN


ATATÜRK'ÜN NEFERLERİ "GELECEK SİZİNDİR"

  
Teknoloji çağı olan Türk gençliğine 19 Mayıs 1919 dan beri çok büyük görevler düşmüştür. Atatürk bugünün gençliğine yıllar önce verdiği mesajda "Gelecek sizlerindir" demiş ve onları Türk toplumunda yerini almasını, çok çalışarak ve en yeni bilgileri öğrenerek milletini ve ülkesini dünya ülkeleri arasında en ileri seviyeye çıkarmak için üstün gayretler göstermesini o zamandan istemişti.
   Coşku içinde kutlanan 19 Mayıslarda üzerinde durulması gereken en önemli konu Türk gencliğinin her zaman takip edebilen, milli kültür, gelenek, İslami örf ve adetlerini unutmadan modern dünyada yerini alarak, Türkiye'yi en ileriye götürme uğraşı vererek hızla kalkınma gayretleri içersinde olmasıdır. Bu günün çoğulcu demokrasi ortamında her türlü fikirde olan gençler ve tüm vatandaşlar tek bir amaç olan Türkiye'nin ve Türk ulusunun daha ileriye gitmesi ve dünyanın ileri ülkeler arasında yerini alması için çalışmalıdırlar. Burada  gençliğe büyük görev düşmektedir. Çünkü yarının ülke yöneticileri onlardır. 19 Mayıs'ın en büyük mirası tüm Türk gençliğine bir bütün halinde ülkeye hizmet sorumluluğunu vermesidir. 
   Atatürk vatanı kurtararak bağımsızlığı sağlamış ve ilerde herhangi bir dış ve iç tehlikeye karşı Türk gençliğine bu eşsiz yurdumuzu koruma görevini vermiştir. Gençlerimiz bu anlamlı gün dolayısıyla bir kere daha düşünerek yapacakları görevleri ve sorumlulukları gözden geçirerek amaçlarının çalışmak, ama çok çalışmak ve üretmek olduğunu bilmelidirler.



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
10-03-2011
SAAT:
21:10
* * * * * * * * *







11.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
3 MAYIS 2002 TARİHLİ YAYIN

TÜRK DEVLETİNİN TEMELLERİNİN ATILDIĞI GÜN

   19 Mayıs demokratik, laik ve bağımsız Türk devletinin temellerinin atıldığı ve halkın kendi geleceğine kendisinin el koyduğu gündür. Bu bayram bağımsızlık ve istiklâldir.
   Demokrasidir. Milli şuur ve milli mücadeledir. Bir milletin şahlanışı dirilişidir.. Bir devletin kuruluşu ve yeniden kurulmasıdır. Çünkü vatan işgal altındadır. Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Kimi düşmanla işbirliği edip vatanın parçalanmasından yanadır. Kimi manda fikrinden yanadır. Kimi her türlü çözüm önerilerini aramak peşindedir. İşte o zaman Büyük Atatürk çıkar, fikri gaflet sahiplerini ve önerilerini elinin tersiyle bir kenara itip "Vatan bir bütündür bölünemez. Vatan ve milletin birlik ve bütünlüğüne kastedenler behemmal yok olmaya mahkümdur" diyerek Türk Misaki Milli sınırlarını çizer ve istiklal savaşını kazanır. 23 Nisan 1920 de TBMM kurularak milletin kaderine kendi sahip çıkarak büyük Atatürk'ün önderliğinde vatanı düşmandan temizlemiştir. Bugün aynı düşman, vatanın birliğine milletin bütünlüğüne kastetmek ve milleti sırtından hançerlemek üzere içteki ve dıştaki hainlerle eleledir. Bu bölücü ve yıkıcı vatan hainleri bin yıldır birarada yaşayan milletimizi ve gençlerimizi parçalamak, suni ayrılık tohumları ekip sahte propagandalarla kamplara ayırmak ve birbirlerine düşürmek istemektedirler.
   Türk halkının her ferdi birlik ve bütünlük içinde yaşayan ve yaşamak isteyen birinci sınıf vatandaştır. Milletin bu azim ve kararlılığı karşısındaki bölücü yıkıcı faaliyette bulunan her türlü tertipçi destekçi ve bunların yandaşları yok olmaya mahkümdur. Geleceğin onurlu Türk gençleri bu andı her yıl tekrarlar Atatürk'ünü anarak her ondokuz mayıslarda. 


YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
12-03-2011
SAAT:
11:39
* * * * * * * * *








12.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
29 EYLÜL 2003 TARİHLİ YAYIN


IRKIMIN BAYRAĞI
   Öncelikle bir gerçeği açıkça temellendirelim  bu bayrak, bu beyaz ay yıldızlı al bayrak anayasalarımızın da yazılmadan önce de Türk Milletinin bayrağı idi. Türk Milletinin bayrağı olduğu için Anayasamıza da Türk Bayrağı olarak yazılmıştır. Bilinen beş bin yıl öncesinde Bayraksız dünyada bayrakla gelen tarihin ve Asya'nın bir ucunda dünyaya millet olarak doğan Türk ırkı Anadoluya uzanan o zaferler yolunda devletler kura kura ve Coğrafyayı Türk kimliğine çok yakışan bayraklarıyla süsleye süsleye bu topraklara ulaşmış ve bu topraklarda Allah'ın kainata nakşettiği ay yıldızlı yegane bağımsız Türk Devletinin burcuna dikilmiştir.
   Bu bayrak, Türk milletinin bayrağıdır. Ne mutlu Türküm diyen ve kendisini bu milletin mensubu sayan herkesin bayrağıdır. "O benimdir, o benim milletimindir ancak" İstiklal marşımız böyle söylüyor. İstiklal marşımız öyle söylediği için Anayasalarımızda böyle yazılmıştır. İstiklal Marşımız bayrağımıza " kahraman ırkıma bir gül" diye sesleniyor, ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal diye haykırıyor. Bildiğimiz gibi "izmihlal" yol olma-dağılma demektir.
   Bu bayrağın altında milyonlarca şehid ve gazileriyle milletimiz, sonsuza kadar ırkımızın izmihlal olmayacağını, dağılmayacağını, parçalanmayacağını İstiklal marşımızın haşmetiyle bayrağımıza söz vererek ilan ediyor. Atatürkümüzün ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyetinin çelikleşmiş bir ifadesi olan  Türk ordusunun harbiye marşında, Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıdıyız diye kükremektedir. Bütün bu güzellikleri bizlere Bayram ve Vatan sevgisini bir bütün olarak bize sunan eşsiz değerleri minnet ve saygıyla anarken geleceğimizin bugünden daha iyi olmasını temenni ediyorum.  

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
13-03-2011
SAAT:
11:20
* * * * * * * * *







13.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
26 EYLÜL 2005 TARİHLİ YAYIN

TARİHİMİZİ GELECEĞE MİRAS OLARAK BIRAKALIM

   Türk tarihine baktığımız zaman, Türklerin yeryüzünde var oluşlarının bilinmesinden sonra geçen süreçte, her zaman yüksek değerleri bulunan ve onu özümseyen bir toplum olarak daima algılanmıştır. Var oluşlarında benliklerinde oluşan Müslümanlığı seçmeleri ecdatlarımızın herşey ondan geliyor ve ona gidiyor mantığı ile Allah'a ibadet etmeleri ve yüce islam dininin son peygamberi Hazreti Muhammet'e bağlı bulunmaları önemli ve gerçekçi bir olgu olarak hayat ve yaşam biçimimize sinmiştir. Tarihi süreçte bu büyük değerin etrafında toplanan Müslüman Türk Milleti yaşadıkları her dönemde geleceğe bir miras bırakmışlardır. Bu güzel ve onurlu mirası en iyi biçimde korumaya çalışırken, onun şekillenmesinde rol oynayanlarıda güzel tarihimiz içersinde anmak durumunda kalıyoruz. Tüm bu değerleri savunan ve geleceğe aynı titizlikle emaneti devreden her kişi mutlaka onurla ve gururla yadedilirken, bir bakıma Allahın emaneti olan ibadethanelere gösterilen itimam yine yüce Allah tarafından değerlendirilmektedir. Trabzon'un dört bir yanında ilçe ve beldelerde bulunan Türk İslam eserlerini en iyi şekilde koruyalım, Tarihimizi geleceğimize miras olarak bırakalım. Bu vatandaşlık bilincinin en başında gelmekle, vatanının savunulmasında ve korunmasında önemli bir belge görevi olsun. Trabzon da Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından başlatılan özverili çalışmalara Tüm vatandaşlar destek olurken tarihe gösterilen önemden ve saygıdan mutluluk duymaktadırlar. Bugün itibariyle Trabzon'da onarım ve tadilat aşamasında olan birçok cami ve Türbe ecdatlarımızın ruhuna ithaf olurken, önemli bir hizmetin ifasında bulunan ilgililere müteahidine, mühendisine, taşaronu ve emeği geçen herkese başarılar ve ellerine sağlık diliyorum. Bu tarihi onarımların hemen herbiri ayrı bir özellik ve önem taşımakla birlikte göz önünde olan Gülbaharhatun Cami ve Türbesi ile Trabzon lisesinin karşısındaki Emir Mehmet Türbesi farklı bir önemle Türk İslam bütünlüğü, Müslüman memleketimizi şekillendirmektedirler. Hemen her eserin gelecekte gururumuza vesile olacağını belirtirken bu önemli eserleri bizlere bırakan ecdatlarımızı minnetle ve rahmetle anıyorum.

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
14-03-2011
SAAT:
13:37
* * * * * * * * *






14.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
30 AĞUSTOS 2004 TARİHLİ YAYIN

TARİHİN YAZILDIĞI GÜN

   Türk'ü Türk yapan, dünya tarihinde parmak ısırtacak savaşlardan biri, 30 ağustos'dur Her savaşın kendine özgü kriterleri vardır ama hiçbiri 30 Ağustos savaşlarına atfedilen özelliğe ulaşamamıştır. Bugün 82 yıl önce kanla, canla ve şanla yazılan bir tarih yeniden canlandırılıyor.
   Bugün vatanı uğruna şehit düşen insanlarımız bir kere daha minnetle, şükranla anılıyor ve bugün var olduğu sürece tutsak olmamış ve olmayacağını bir kere daha dünyaya ilan eden Türk Milletinin en anlamlı günüdür. Zaman herşeyi törpüler, zaman bir değirmen gibi geçmişide öğütür gerçeği sadece bu insanların şahsında savaşlar bir anlam kazanmıştır. Ne kadar karşı çıkılırsa çıkılsın başka ülkelerin insanları da vatanı uğruna savaştı ve şehit oldu dense de eldeki imkan ve mevcut şartlar farklıdır. Eğer bir savaş asker ve araç gereç yönünden  karşı tarafın avantajına rağmen kazanılmışsa, eğer bir savaş yurdun dört bir yandan düşman kuvvetleri tarafından sarılmasına rağmen kazanılmışsa eğer 30 Ağustos bir ulusun onuru, şerefini ve herşeyini ortaya koyduğu savaşın zaferle sonuçlandığının tarihi ise bu herhangi bir tarih değildir.
   Milletlerin tarihinde bir anlam ifade eden özel günler vardır. Ancak hiçbirinin sonucu 30 Ağustos kadar anlamlı ve etkili değildir. 30 Ağustos tek başına bir tarihtir ve şerefin en üstünüdür. Bugün aynı inanç ve azimle kutladığımız bu anlamlı günde Atatürk'ü ve onun silah arkadaşlarını bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
15-03-2011
SAAT:
06:19
* * * * * * * * *






15.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
31 MART 2003 TARİHLİ YAYIN

VERGİLER AKİBETSİZLİĞE UĞRATILMASIN

  
Her yıl Mart ayında Maliye Bakanlığı hummalı bir çalışmaya girer, illerde bu çalışmayı Defterdarlıklar izler. Yani her Mart ayında zorunlu olarak koyulan vergi haftasının hatırına koşturmalar konuşmalar ve tevazu ortamıyla oluşan hüsnü samimi ortamlar. Aynı hafta içersinde yetkililer ihtiyacın ötesinde zorunluluktan basın ile tanışır, aynı hafta içersinde esnaf ziyaretleri bu tesadüflerin arasında makbulü kabul görür. Bu haftada Trabzon da birçok etkinlikler meydana geldi, takip ettiğimiz kadarıyla esnafla sıcak ortam oluşturulmaya çalışıldıysada zor durumda vergisini ödemekten aciz durumda olan bu kesimde fazla gündem oluşturmadı. Trabzonda en çok vergi verenlere plaketler takdiri lütuflar ile sürdü gitti.
   Bir yıl boyu devletinin yanında olan çok güç şartlardada olsa karışık haftanın ardından yine herkes yerlerine çekilecek gelecek yılın Mart ayına ya nasip demekte. 24-30 Mart arası gerçekleşen Vergi haftasında Trabzon Defterdarlığı bünyesinde hemen hemen her birimin her konuda yakın ve sıcak çalışma performansının takdire değer olarak haftaya damgasını vururken, vergi bilincinin idaresinde olan esnafın hafta içerisinde değil bir yıl boyu hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Tüm Devlet kurumlarıyla Valiliği ve Adliyesiyle, Sağlık teşkilatı ve brokratlarıyla birlikte. Geçen haftanın iyi sorgulanıp ne zor şartlarla alındığı gözler önünde olan verginin gelişi güzel, özel ve keyfi amaç ve ideallere kurban edilmemesi temennisinde bulunuyor, aksi amaç için yapılan harcamalarda vebal ve ahın üzerine işlenen bir suçun karşılığını ödemekte güçlük çekeriz.


YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
19-03-2011
SAAT:
21:19
* * * * * * * * *






16.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
14 TEMMUZ 2003 TARİHLİ YAYIN

BİR SEFERBERLİK VE İTİBARIMIZ

   Son senelerin bazı tipik hadiseleri birbiriyle yakın münasebetler içinde, Türk halkına yeni bir milli misak şuuru getiriyor.
   Bu Milli Misak elbetteki (Hudut ve Toprak davaları andlaşması) değildir: Türkiye'nin tarih ve coğrafya düşmanları meşru haklarımıza el uzatamamak imkansızlığını sadece savaş gücümüzden ve mensubu olduğumuz kollektif emniyet ortamının korkusundan değil, manevi hazırlığımızdan eriştiğimiz medeniyet ve seviyeden kafa ve kültür aydınlığımızdan  ürkerek duymalıdırlar. Topraklarımızın, sularımızın ve havalarımızın bütün bakir kıymetlerini çağın teknik vasıtaları için işlenerek refah seviyesini bu imkanla bezemiş olmak cehaleti yenmek, mamur bir vatanın hür vatandaşları olmak ve evet hepsinden mühim olarak da istikbalin artık istisadi şartlara bağlandığı hakikatini anlıyarak bu mübarek toprakların bekçisi değil gerçek sahibi haline gelmek... İşte yeni milli duyumun işaretleri... Gelin görün ki bu temel ve asil dava vatandaştan oy, oy sandığının reddettiği fedakarlık ister. Onunla içinde bulunduğumuz şartları açık gönülle konuşmak cesareti ister...
   İşte bütün bu ortam ve şartlarda dahi var olma hasletini hiçbir zaman kaybetmeyen Büyük Türk Milleti onur ve gururun daima odağında bulunmuştur. Türk milletinin bağrında çıkmış Türk askerlerine müttefik görüntüsüyle A.B.D. askerlerinin olumsuz görüntüsü bu onurlu Türk Askerine yeni bir yol ve dost edinmesine yardımcı olacağı inancı ile bu çirkin olayı kınıyorum.


YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
23-03-2011
SAAT:
17:15







17.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
22 AĞUSTOS 2005 TARİHLİ YAYIN

DEVLET'İ ALİYENİN YÖNETİLMESİ 

   Türklere özgü yönetim tarzının Osmanlı Devletinden kalma idare şekli ve idari İsmi "Devlet'i Aliye'dir, yüce devlet, büyük devlet idare ve yönetim biçimiyle adlandırılan bu terim bu günde Cumhuriyet İdaresinde devlet İdaresi olarak ele alınmaktadır. 632 yıl Dünyada hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğunun dış tavizkarlarının etkisiyle nihayet bulması ile yerine aynı topluluk ve düşünce topluluğuna mensup milletin oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, geçmişinin onurunu yaşarken emin adımlarla yerini daha sağlamlaştırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin entrikalara ve sıkıştırmalara boyun eğmeden Dünya ülkeleri arasında mümtaz yerini daima koruyacaktır. Bu vatanı özü ile bağrına basmış bu milletin yetiştirdiği değerler bu hususta tavizsiz ülkelerine daima sadık ve gözü gibi bakmaktadırlar Türkiye'ye. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu ülke yönetiminde ki katkıları hiç kuşkusuz ön sıralardadır, siyasi yozlaşmanın getirmiş olduğu kaosun kurtarıcı konumundaki TSK leri, ona yakın Emniyet Güçleriyle koordineli ve bilinçli bir yönetim tarzı oluşturmaktadırlar. Devlet'i aliyenin en özlem duyulan yanı ise tüm bunları, siyasi otoritenin bulunduğu her alanın etki ve tepkisinden uzak her türlü zorluğa karşı Türkiye'ye kalkan oluşturan Büyük Türk Milletinin asil insanlarıdır. Türkiye'nin iç ve dış olumsuzluklarını en küçük ayrıntılarıyla gözlemleyen ve değerlendiren bu vatanın çekirdeğini oluşturan Milli İstihbarat Teşkilatı, özverili hizmetleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvencesi ve neferi durumundadır. İşte tam bir birlik ve bütünlük içersinde etki ve tepki zincirini halka halka ülkenin dört bir yanına yayan, bu ülkeyi karşılıksız seven herkese, her kuruma ve kuruluşa, minnet ve şükranlarımı belirtirken, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler gününü kutluyor, bu dehayı bizlere yaşatan Ecdatlarımıza, Büyük Atatürk'ümüze ve silah arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyorum.

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
25-03-2011
SAAT:
09:33








18.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
26 NİSAN 2004 TARİHLİ YAYIN


23 NİSAN 

   Güzel bir bahar yeli eserken 23 Nisanlarda, bir bayram yaşar tüm çocuklar. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meslisini kurduğu gün, sömürülen, yıkılan, darmadağın edilen imparatorluktan fişkıran bir milletin gerçek temsilcisini seçtiği gün. Taptaze yeni açılan bir çiçeği, Atatürk'ün geleceğimizin güvencesi çocuklara armağan ettiği gün. Bu çiçeği burnunda meclisin ilk günkü heyecan ve duygularını taşıyan yine genç insanlarla yaşayacağını göstermesi açısından anlamlı bir gün. O günden bugüne(2004'e) 84 yıl geçmesine rağmen aynı coşkuyla kutlar 23 Nisanı çocuklar. Atatürk'ün güvenini sarsmadan onu haklı çıkararak.
   23 Nisanda sokaklar çocuk dolar. Her yerden cıvıl cıvıl çocuk sesleri gelir. Şiirler okuyan, konuşmalar yapan, oyunlar oynayan, sevgiyle birbirine kucak açan, mutluluğu paylaşan çocuk sesleri. Türk çocukları kutladıkları bu bayramı paylaştıkları bu mutluluğu tüm dünya çocuklarıyla paylaşmak ve dünyanın çeşitli yerlerindeki arkadaşlarına gelin dediler, birlikte olalım, birlikte kutlayalım bayramımızı, birlikte öğrenelim dostluğu, sevgiyi, barışı. Öğretelim büyüklerimize. Bu çağrıya uyup geldiler, dünyanın dört bir yanından arkadaşları. Birlikte dans ettiler, birlikte şarkı söylediler. Tüm önyargılardan uzak, birlikte çiçekler verdiler. Dostluktan, sevgiden, barıştan, dünya mutluluğundan konuştular.
   İşte tüm gerçekleri bugün bizlere yaşatan, bu vatan için canlarını feda eden ecdatlarımız, Büyük Atatürk'ün önderliğinde onurlu bir geçmiş mutlu bir gelecek bıraktılar bizlere. Anlamı büyük Türk Milletini oluşturan her ferdin bizlere bırakılan bu büyük mirası gelecek nesillerimize iyi devredelim. Her geçen gün dünden daha iyi olması temennisiyle...
  

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
02-04-2011
SAAT:
03:39








19.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
16 MAYIS 2005 TARİHLİ YAYIN


VAROLUŞ GÜNÜ 19 MAYIS 1919 


   Nasıl ki milletlerin tarihe mal olan yaşantılarını tarihler tarihler dile getiriyorsa, yine tarihe mal olan kişilerin üstünlüklerini de tarihler yazar. Bu cümleden alarak dünya tarihlerine özellikle kahramanlıklarıyla bütün devlet adamlarıyla pek çok Türk dehası atalarımız gelmiştir ki bunlar yanlız bizim iftiharımız, gururumuz olarak kalmayıp, tüm dünyanın taktir payesine ulaşmış büyüklerimizdir. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmaya yüz tuttuğu, tüm milletin için için ağladığı, istiklal ve vatan kaygısıyla harap olduğu günlerde Mustafa Kemal, yurdu işgal eden düşmanlara karşı ortaya çıktı. Hazırladığı Kurtuluş programını milletine sunmak, birlik ve beraberliği yeniden sağlamak, son derece imkansızlıklar içinde kurtuluş çarelerini beraberce tespit etmek maksadıyla 19 Mayıs 1919 da Samsun'a gelerek büyük ve şanlı geleceğin ilk mutlu hareketini başlatırken 23 Nisanların, 30 Ağustosların ve 29 Ekimlerinde ilk zafer tohumlarını atmış oluyordu. İşte büyük Atatürk'ün yüceliği, üstün liderliğiyle, ulusu için yapacağı görevin en şanlısı en manalısı, en büyüğü , en güzeli böyle başlıyor ve sırayla elde edilen zaferler başarılar birbirini takip ediyordu. Önde Gazi Mustafa Kemal Atatürk, arkasında Kahraman Türk Ulusu, Türk mucizesinin evrensel meşalesiyle cihana mal olan destanlar yaratıyor, böylece vatan düşmandan arındırılıyor ve neticede aziz Şehitlerimiz ve kanlarıyla sulanmış sınırlarımız yeniden çiziliyordu.
   Türk Gençliğinin bu anlamlı bayramını kutlarken büyük asker ve devlet adamı, Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle yadeder, vatanın İstiklali ve bütünlüğü için canlarını feda eden aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun. 


YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
11-04-2011
SAAT:
18:41








20.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
06 ŞUBAT 2006 TARİHLİ YAYIN


TARİHE DÜŞÜLEN NOT 

   "Aziz ve M uhterem Trabzonlular, Büyük Türk Milletini oluşturan sizler her daim bana küvvet verdiniz, misafirperverliğinizle de şereflendirdiniz, kalbi sevginiz ve yürekten bağlılığınız dalga dalga beni mutlu etmiştir var olun, muhabbetlerimle"
   Atatürk bu ifadeleriyle ve daha birçok methiyeleriyle şereflendirdiği Trabzonlulara bu veciz sözleri söylerken Belediyenin önü tıklım tıklım doluydu. Limandan kendisine tahsis edilen arabayla belediyeye çıkması gerekirken liman sahasını dolduran kalabalığın içinden gür ve etkili bir sese Atatürk kulak verir, "Paşam, Paşam vatandaşların seni görmek istiyor, hasretle seni bağrına basmak istiyor" bu etkili ve manalı isteğin üzerine Atatürk Belediyeye yürüyerek çıktı. Denizde yüzlerce motorun eşlik ettiği Atatürk'ün gelişinde Atatürk'ü Trabzonlular özlemle bağrına bastı. Belediyenin balkonundan yaptığı anlamlı ve veciz konuşmalarını büyük bir dikkatle dinleyen vatandaşlar ömürlerinde yaşadıkları bu anılarını bugünlere kadar getirmişlerdir. Atatürk'ün liman sahasından arabasına ilerlerken vatandaşların içersinden bu anlamlı isteği haykıran Çaykaralı, Tarih Yazarı Numan Sabit Osmançelebioğlu idi.
   Tarih hiçbir şeyi saklamaz, gün gelir mutlaka bir sebeple onu ortaya çıkartır, bu tarihsel anının Şahidi Babamın dayısı eski öğretmenlerden ve öğretmen Okulu Müdürü Ahmet Yazıcı'dır. Doksan küsür ilerlemiş yaşına rağmen bu anılarını bize aktarmıştı.. (Bugün hayatda olmayan Ahmet Yazıcı ve Numan Sabit Osmançelebioğlu'na Allah'tan rahmet diliyoruz.)
   İşte Trabzon ve onun yüksek karekterli insanları, tarihin her safhasında daima kendisini sorumlu hisseden duyarlılığı ile Türk Milletinin şahsında ayrı bir yer edinerek sorumluluğunu yerine getirmiştir. Tarihe düşülen bu notu sizlerle paylaşırken güzelliklere layık olmanızı diliyorum.

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
18-04-2011
SAAT:
08:35







21.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
28 HAZİRAN  2004 TARİHLİ YAYIN


TÜRK BASININDA YANLIŞ YÖNLENDİRMELER

   
Geçmişi derinliklere dayanan bir ulus olan Türkiye, geçmişi ile geleceğe ışık bir büyük odağın ortasında yer almaktadır. Dört kıtaya ün salmış Büyük Osmanlının 637 yıl süren İmparatorluğunun entrikalarla yıkılması ile, Cumhuriyet Türkiyesi oluşturulmuş ve adına Türkiye Cumhuriyeti adı verilmiştir. Onurlu bir geçmiş bizlere bırakan ecdatımızı minnetle ve rahmetle anarken, Cumhurriyet Türkiyesi'nin temellerini atan büyük vatanseverlere eşsiz saygı duyuyorum. Yıkıntıların ve olumsuzluklardan fışkıran Türkiye, Ben Türk'üm bu vatanı seviyorum diyenlerin öz yurdudur.
    Geçmişin karanlık izlerinde parmağı bulunan, entrikaları çağrıştıran bazı basın - yayın organları geçmişte olduğu gibi bugünde yerini korurken bu memlekete vermiş olduğu zararları önlemeye çalışan onurlu basın kuruluşlarının daima hedefini duruma gelmiştir. Asli görevi doğru haber yapma ve yayma görevi olan basının bu asli vazifesini yapmayıp Devletin temelini sarsacak yayınlar yapmaları aklın mantığın ötesinde bir olaydır, bu özellikleri ile Türk basını yanlış yönlendirmelerle olumsuzluğa kürek çekerken Devletin görevi bu tip ortamların oluşmamasını sağlaması gerekmektedir. Etnik ayrımcılığı benimseyen ve o yönde yayın yapma sevdası olan yayınların bu tip uygulamaları mutlaka önlenmelidir.
    Büyüyen ve gelişen Türk devletinin yükselmesini istemeyen dış güçlerin vermiş olduğu desteklerle yürütülen yayınların bu ülkeye büyük zararlar verdiği gerçeği ile başta devleti yönetenlerin ve ardından bu ülkeyi oluşturan her ferdin üzerine düşen görevleri yapması lazımdır. Basınımız ülkeye zarar verecek en küçük bir olayı gündeme alması bu ülkeye verecek en büyük ihanettir.
 
YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
27-04-2011
SAAT:
17:40






22.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
11 TEMMUZ  2005 TARİHLİ YAYIN


HIZLA AKAN HAYAT VE GELİŞEN TRABZON

   Trabzon'un bilinen tarihi ile Türk toprağı oluşu tartışmasız 4000 yıla dayanmakta olduğu bağımsız tarihçilerin bulgularıyla değerlendirilmektedir. Geçmiş ile bugünü ele alan araştırmacılar ise bu bölgede zaman zaman azınlıklar oluşturulmuş olmakla bu yabancı azınlıklar hiçbir zaman yerleşik düzende olmamışlardır. Buna göre öz be öz Türk yurdu bulunan Trabzon'un kendi içersindeki enteresan bu özelliklerinden dolayıdır ki Millet olma özelliği daima kemikleşerek artmıştır. Trabzon'da Valilik yapan Yavuz Sultan Selim'in dünyaya ün salan oğlu Kanuni Sultan Süleyman'ın her Trabzon da doğup on altı yaşına kadar burada eğitim alması ve ikamet etmesi ile o günkü ortam aradan geçen 510 (2005'e kadar 510...) yıllık süreçte dün gibi görünmektedir. 46 Yıllık padişahlığı ile Osmanlı imparatorluğunda efsaneler yaratmış Kanuni Sultan Süleyman'ın her alanda büyük değerlerle kabul görmesi bizler için özverili bir sevgiden farksızdır. Trabzon çok sayıda büyük değerler yetiştirirken hızla akan hayatta gelişmekte olan Trabzon'un önünün açık olduğunu belirtirken bu güzel  vatan toprağı beldemizde önemli hizmetlerde bulunan ecdatlarımızı minnetle ve rahmetle yaad ediyoruz. Bugün Trabzon'un her alanda kalkınmasına destek veren ve özverileri ilede her türlü fedakârlığı göğüsleyen Yönetim mekanizmasında bulunanlar ile işadamı olarak hizmetlerde bulunan gelişen Trabzon'un bu önemli mimarları bizleri geleceğe güvenle taşıyan vefakâr Türk silahlı kuvvetleri personeli ile Emniyet teşkilatımızda bu güzel ortamı bizlere yaratmaktadırlar. Sosyal ve kültürel her türlü oluşumu elinde bulunduran ve geçmişin liderliğini bugünde sürdüren Trabzon'un eksiklerinin büyük bir cesaretle yapılması gerektiği üzerinde duran ilgililerin bu onurlu hayatta Trabzon'u daha ileriye taşıyacakları ümidi ve inancıyla.  

YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
01-05-2011
SAAT:
14:05






23.YAZI

TRABZON GAZETESİ
ÖN SAYFADA
"OLAYLARDA BASIN" KÖŞESİ
17 OCAK  2005 TARİHLİ YAYIN


SOSYAL YAŞAMIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

   Türk toplumun aktifliği ve kabına sığamama düstürü onun kişisel karakterinde belirgin bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
   Doğu ile batının odağında bulunan Türkiyede birçok uygarlık bir takım miraslar bırakmalarına rağmen Türk Milleti bu mirasları yanlızca özümsemiş ve kendisine has olanları bünyesinde süzdürmüştür. Yüksek karekterli Müslüman Türk milletinin yaşamsal tarzı geçmişten sadece gelenekleri almasına rağmen bulunduğu iç hassasiyetten hiç ödün vermemiştir. Tüm bu uygulamalarda ve yönlendirmede Trabzon özü ile hiçbir zaman farklı oluşuma girmemiştir. Kendine has sade yaşantısıyla daima örnek oluşturan şirin ilimizde hiçbir sosyal olgu eksiği yoktur. Çok sayıda sivil toplum kuruluşlarının yerel yönetimleri, KTÜ, Tiyatrolar bu eksikliği giderecek konumlarını sürdürürken dışa açılımı daima birinci elde takip etmiştirler. Trabzon'da sosyal yaşamın dünü ve bugünü arasında yanlızca teknolojik farklılık göze çarpmaktadır, 1936 yılındaki yaşam ortamının kişisel saygınlığının bugünlere taşınmasında en önemli özellik Trabzon'un yöresel misyonundan kaynaklanmaktadır. Müteşebbislikte en başta yerini koruyan Trabzon'da, sosyal yaşam günümüzde batının eşitinde olup eksisinde değildir. Bu özelliklerle eğitime bir örnek verirsek yüz yılı aşan büyük bir eğitim abidesi Trabzon lisesi, Türkiyede açılan 3 okuldan biriydi, hal böyle iken sosyal yaşamının eğitim basamağı bize güzel Trabzon'u bugünlere getirdi, daha iyiye ve güzele layık olmak her Trabzonlunun haklı isteği ve gururudur.
   Bu haklı gururu yaşamak ümidiyle.



YAZAN: GAZETECİ -YAZAR NEVZAT YILMAZ
SİTEMİZDE YAYIN TARİHİ:
16-05-2011
SAAT:
14:34


GAZETECİ-YAZAR NEVZAT HOCAMIZIN
 BİR BAŞKA YAZISI YAKINDA...




NOT: SİTEMİZ www.ahmetayvaz.tr.gg YAYIN İLKELERİNE UYMAKTADIR...




BÜTÜN TELİF VE YAYIN HAKLARI YAZARA VE  www.ahmetayvaz.tr.gg İNTERNET SİTESİ SAHİBİ AHMET AYVAZ'A AİTTİR. YASA GEREĞİ İZİNSİZ KULLANILAMAZ VE ALINTI YAPILAMAZ. 


   5876 SAYILI FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU GEREĞİNCE, SİTE YÖNETİMİNDEN YAZILI İZİN ALINMAKSIZIN ESERİN TAMAMININ VEYA BİR KISMININ BASILMASI, FOTOKOPİ EDİLMESİ VEYA HERHANGİ BİR YÖNTEMLE ÇOĞALTILMASI, BAŞKA BİR DİLE  ÇEVRİLMESİ DAĞITILMASI VE KULLANILMASI YASAKTIR.

 

YÜCE ALLAHA EMANET OLUN.



www.ahmetayvaz.tr.gg > OĞUZ SOYU-ÜÇOKLAR KOLU-GÖKHAN BOYUNUN TÜRKÇÜ TURANCI TÜRKMEN ÇEPNİ AYVAZ OTAĞI > www.ayvazahmet.tr.gg
 
TÜRK-İSLÂM ÜLKÜSÜ; Varlık olan Türklük ile, değer olan İslâmın bir birine vuslatıdır, kaynaşarak et ile tırnak misâli oluşlarıdır. Varlık ifade eden Türk`lüğün , değer olan İslâma muhabbetidir
* * *
OĞUL! Eşref-i mâhlük olduğunun şuurundan hareketle, Cenab-ı Hakk`ın nizamını yeryüzünde hakim kılmak gibi yüce bir idealin gerçekleşebilmesi uğruna,bin yıldır İ`LA-YI KELİMETULLAH ÇİZGİSİNDE, maddi ve manevi bütün imkânlarını seferber eden YÜCE TÜRK MİLLETİNİN şerefli bir ferdi olduğunu unutma!
Üstad ORHAN KILIÇOĞLU

* * *
ARVASİ HOCA`NIN FİKİR VE ESERLERİNDEN FAYDALANMAK, O`NU REHBER EDİNMEK HER TÜRK GENCİNİN ÖNCELİKLİ HEDEFİ OLMALIDIR.
Son yıllarda ihmal edilen ülkücü gençlik en Kısa zamanda yeni bir hamle yeni bir şevk ve aşkla; ZİYÂ GÖKALP, ATATÜRK, A.TÜRKEŞ, NİHAL ATSIZ, S. AHMED ARVASİ, NECDET SEVİNÇ`İN fikir ve görüşlerinin karıldığı harmanlardan beslenerek gelişip, olgunlaşıp, kamilleşerek, GÖNLÜNDE TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ, DİLİN DE TURAN TÜRKÜSÜYLE YENİDEN BİR ERGENEKON DESTANI YAZMAYI İMANININ RÜKNÜ BELLEMELİDİR…

Üstad ORHAN KILIÇOĞLU
Facebook beğen
 
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!! ATATÜRK
 
ALPARSLAN TÜRKEŞ SÖZLERİ
Başbuğ Alparslan Türkeş in özlü sözleri, Ülkücülük , Türk Dünyası ve İslamiyet hakkındaki özlü sözlerini okuyabilirsiniz...
*********************
İdealler yıldızlar gibidir.
Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz..

Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler
tarafından kazanılamaz.

Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgâr tayin eder...

Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.

Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

Biz aziz milletimize müreffah, kuvetli ve büyük bir Türkiye taahhüt ediyoruz; kendimizi millete adıyoruz.Ve Türklük yoluna başlarımızı koyuyoruz.

Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...

Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.

Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.

Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.

Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.


İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.

Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.

Milletler arasındaki mücadele şuurundan mahrum olan toplumlar başkasının boyunduruğu altına düşerler.

Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Mücadelemiz her ne pahasına olursa olsun, siyasi kazanç mücadelesi değil, ahlâk ve fazilet mücadelesidir. Bu mücadelenin karakteri yıkıcı değil, yapıcı olmaktır. Bu şerefli mücadeleye Türk milletini davet ederim.

Toprak bütünlüğümüzü devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef alan hainlere karşı Türk Milleti olarak ayağa kalkmalıyız.

Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."

Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

Türk milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunması duygusu ve iradesinin, şuurunun bir ifadesidir.

Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...

Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

Türkiye'nin yükselişi ithal fikirle olmaz. Hiç bir yabancı, Türkün menfaatlerini Türk Milletinin kendisi kadar düşünemez.

TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. ATATÜRK
 
"BİR KIZ ÖĞRENCİYİ BAŞINI ÖRTTÜĞÜ İÇİN TAHSİL HAKKINDA MAHRUM ETMEK İSTİKLAL SAVAŞI BAŞLARINDA VE MARAŞ'TA , DÜŞMANLAR TARAFINDAN BAŞÖRTÜSÜ ÇEKİLİP DÜŞÜRÜLDÜĞÜ İÇİN BAŞLAYAN MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR."
NECİP FAZIL KISAKÜREK
* * *

Zafer ülkü kaynağının çeşmesidir,
Zafer gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler, selam sizlere,
Uzaktan dertleşenler, selam sizlere.

Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir...
H.Nihal Atsız
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. ATATÜRK
 
Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı,
Türküm; Bu ad her ünvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk Milleti bir bölünmez bütündür.
Ziya Gökâlp
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır. ATATÜRK
 
Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır...

S.Ahmet Arvasi

BU DAVA ÖZÜDÜR İSLAMİYET'İN
BU DAVA GÜNEŞİ, MAZLUM MİLLETİN,
BU DAVA, HERŞEYDEN, HERŞEYDEN ÇETİN,
BU YOLDA DERT, HÜZÜN, GURBET BİZİMDİR.
S.Ahmet Arvasi

16 yaşında ilk şiirlerden biri olan `Ne Gam`, iyi bir başlangıç

Ne gam, varsın dizlerim koşa koşa yorulsun,
Saadetin, dâvanın, gerçek aşkın peşinde...
Boş hayaller kül olup rüzgârlarda savrulsun,
Yaban gülleri gibi solsun çöl güneşinde.
S.Ahmet Arvasi

Henüz 17 yaşındaki bir delikanlının `Özleyiş` şiiri, ecdadına âşık bir delikanlının eski muhteşem çağlara olan hasretini dile getiriyor:

Tuna neden köpürmüş, Kırım neden inliyor?
Nerde parlayan kılıç, nerde o akıncı ced?
Şimdi Hazar uzaktan feryadımı dinliyor,
Ayrıldı mı Kafkaslar yurdumdan ilelebed?
Kıbrıs`ın ayrılışı derd oldu içimizde,
Barbaros`un sesini kaybettik Akdeniz`de,
Adalar yabancı da, dinmez derleri bizde,
Balkan`ımız vatandan ayrıldı mı nihayet?
S.Ahmet Arvasi
 
SON BİR (1) YILIN TOPLAMI 107205 ziyaretçi kişi burdaydı!
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. CÜZ:21 // AHZÂB SÜRESİ: 33 / 23.ÂYET Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol